Taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu olan araç için, davacı, aracı ticari amaçla kullanmak üzere değil hususi amaçla kullanmak üzere satın aldığını beyan ederek aracı “Hususi” olarak tescil ettirmiş, eldeki davayı da tüketici sıfatı ile Tüketici Mahkemesinde açmış olduğundan, davacının aracı ticari amaçla değil, hususi amaçla satın aldığının kabulü gerekip uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekeceği-
Satın alınan taşınmazın bir kısmının kamu arazisi içerisinde bulunmasının ayıplı ifa olarak değil; eksik iş olarak nitelendirilmesi gerekeceği-
Mahkemelerin görevine dair düzenlemeler, kamu düzenine ilişkin olmakla , taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilebileceğinden davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekeceği-
Abonelik sözleşmesi bulunan davacı ile davalı idare arasındaki kaçak elektrik bedelinden kaynaklanan davanın,tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerekeceği-
Davacı/tüketici vekilinin, taraflar arasındaki sözleşmenin 3.maddesinin haksız şart niteliğinde olduğunu ve iptalini istediği, uyuşmazlığın çözüm yerinin tüketici mahkemesi olduğu-
Maddi hataya dayalı bu bozma karşısında, mahkemenin bozmaya konu kararının Özel Dairece inceleme konusu yapılmadığı ve dolayısıyla bu bozma nedeniyle oluşmuş bir kazanılmış haktan söz edilemeyeceği-
Eldeki dava muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemiyle açılmış olup; davalı aynı taşınmazı arsa malikinden satın alan kişi olup, ne satıcı ne de kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yüklenici sıfatı taşımamaktadır. Hal böyle olunca, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından bahsedilemeyeceğinden, davaya bakma görevinin genel mahkemeye ait olacağı-
Uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan Tüketici Kredisi sözleşmesinden kaynaklandığı; davanın borçlu olunmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkin olup; icra takibinden sonra Ticaret Mahkemesine açıldığı ; bu davanın "Tüketici Kredisi Sözleşmesi" başlığıyla düzenlenen sözleşmeye dayalı olarak borçlu şirket ile kefili gerçek kişi tarafından, borçlu ticaret şirketi tarafından araç alımı için kullanılan kredi nedeniyle "borçlu olunmadığının tespiti (menfi tespit)" istemiyle açılmış olduğu- Bir işlemin "tüketici işlemi" olabilmesi için de mutlaka taraflardan birinin tüketici olması ve gerçek ya da tüzel kişinin o işlemi yaparken amacının ticari ve mesleki olmaması gerektiği; her alıcı ya da kullanıcının tüketici olmadığı; kişisel ihtiyaçları dışında belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma ve bunun gibi amaçlarla alıcı olmak ya da kredi kullanmak da mümkün olup, bunların tüketici olarak adlandırılması yukarıda açıklanan hükümler karşısında olanaklı olmadığı- Her ne kadar taraflar arasındaki kredi sözleşmesi "Tüketici Kredisi Sözleşmesi" başlığını taşımakta ise de, 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı Y.İ.B. Kararı ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu mad. 75 ve 76 gereğince; davada, maddi olayları açıklamak davanın taraflarına, hukuksal nitelendirilmesini yapmak ve uygulanacak yasa hükümlerini belirlemek ve uygulamak hakime ait bir görev olduğu-
Temyize konu bu davada, taraflar arasında düzenlenmiş geçerli bir satış sözleşmesi bulunmadığından 4822 sayılı Kanun ile değişik, 4077 sayılı Kanundan kaynaklanan bir uyuşmazlık olmadığı- Dava Borçlar Kanununun Genel Hükümlerine göre açılmış sebepsiz zenginleşme nedeniyle yapılan masrafların tahsili isteğine ilişkin olduğundan mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesinin gerekeceği-