Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaza ilişkin olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının eldeki davanın davacıları ve mirasbırakanları lehine hüküm kurulduğu, bu hüküm tapuda infaz edilmemiş ise de mülkiyetin TMK'nin 705. maddesi gereği mahkeme kararı ile geçeceği ve söz konusu mahkeme kararının tapu kaydına şerh düşüldüğü sabit olmakla; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde satmayı vaad edenlerin kendilerine ait olmayan paylar bakımından davalı G.'ye yaptıkları satışa sonuç bağlanması mümkün olmayıp, davacıların payları bakımından yolsuz tescilin gerçekleştiği ve davalı G'nin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı-
Davacı belediyenin yaptığı taşınmaz satış ihalesinin dayanağı olan meclis kararının, mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle tescilin yolsuz hale geldiği uyuşmazlıkta,  ikinci el olan davalı kayıt maliklerinin TMK.nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmalarının mümkün olup olmadığı-
İnanç sözleşmesinin ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği- Tapuda kayıtlı bir taşınmazı kazanan kimseye karşı, TMK'nun 1023. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin kazanımın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı, kaldı ki öyle olmasa bile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki niteliği itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan ileri sürülebileceği kabul edildiğinden bu durumun hakim tarafından resen nazara alınması ve kazanmanın kötü niyetle vuku bulup bulmadığının tartışılması, davacıya bu konudaki delillerinin sorulması ve toplanması gerektiği- TMK'nun 1023. maddesine dayanan kazanmayı resen dikkate alacak olan hâkimin, dosyadan anlaşılıyorsa iyi niyet şartının gerçekleşmediğini de resen dikkate alması gerektiği- Davacı tarafından, dahili davalının kötü niyetli olduğu ispatlanamamış olmasına rağmen dahili davalının kötü niyetli olduğu kabul edilerek tapu iptal ve tescil hükmünün kurulmasının doğru olmadığı-
Yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin fekki; olmadığı takdirde tazminat istekleri- Davalının kredi alarak adına kayıtlı taşınmazlara ipotek koydurduğu, dava konusu taşınmazın ipotekli olarak önce doktor olduğu ve tanışıklığı olduğu belirtilen dava dışı bir kişiye, onun da kısa zaman sonra yine ipotekli olarak davalıya  ve sonra onun diğer diğer davalıya devrettiği, davalıların akraba olduğu ve diğer davalının da arkadaşı olduğu, davalıların edinimlerinde ayni hakkın yolsuz olarak tescil edilmiş olduğunu bilmesi gereken üçüncü kişi konumunda oldukları, bu nedenle TMK'nin 1023. maddesinde sözü edilen iyiniyet kuralından yararlanamayacakları- İcra görevlilerinin haksız eylemlerine dayanan tazminat istemlerinin adli yargıda görülmesi gerektiği-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ipoteğin terkini istekleri- İhalenin feshi davasının kesinleşmesiyle davalıya yapılan satış ile oluşan kayıt yolsuz tescile dönüşmüş olup bu davalı yönünden sicilin dayanaksız kaldığı- Taşınmazı ilk elden temlik alan kayıt malikinin ilk elin işçisi olup, TMK 1023. madde koruyuculuğundan yararlanmayacağı- Belediye Meclis kararının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği, davalı banka lehine ipoteğin bu tarihten sonra tesis edildiği gözetildiğinde tapu iptali ve tescil isteğinin kabulü ile taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Davacı Belediyeden taşınmazı ihale ile satın aldıktan sonra davalıya devreden diğer davalı ilk el konumunda olup, lehine yolsuz tescil oluşan taraf olduğu, kayıt maliki ile birlikte davalı gösterilmesi halinde yolsuz tescilin haksız fiil niteliğinde bulunduğu gözetilerek davalıların müteselsilen sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, davalılar ... ... mirasçılarına intikal eden hisselerin tapusunun iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verildiği, ancak, kararda mahkemeyi kabul kararına götüren gerekçeye yer verilmediği, hal böyle olunca; davalılar ... ... mirasçıları yönünden gerekçesiz hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece her ne kadar davalı ...'in diğer davalı ... ile birlikte hareket ederek taşınmazın davacı tarafından kendi adına tescilini önlemek amacıyla muvazaalı satış yaptıklarının değerlendirildiği belirtilerek davanın davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiş ise de; hangi gerekçeyle bu kanaate varıldığının belirtilmediği, bu hususta yeterli değerlendirme yapılmadığı, davacı ve davalı tanık beyanlarının kararda yeterince irdelenip tartışılmadığı anlaşılmakla, taşınmazı devralan davalı ...’in TMK’nin 1023.maddesi uyarınca ileri sürdüğü iyiniyet iddiasının tanıkların beyanları doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi, gerekirse tanıklar tekrar dinlenerek, davalı ...’in iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, iyiniyetli ise terditli talebin göz önüne alınması, iyiniyetli değilse şimdiki gibi karar verilmesi gerekeceği- Gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse iptal ve tescil isteği nedeniyle davada taraf durumunu almış bulunan kayıt malikinin mirasçıları olan davalıların harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacakları, eksik harcın davacıdan alınmasına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesinin gerekli olduğu-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin davada; davalın iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi açısından, taraflarca bozma kararı öncesi ilk tanık listelerinde bildirilen tanıkların yeniden dinlenilmesi, TMK 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, davalın iyiniyetli olduğu kanaatine varılması halinde, davacı ile davalı arasındaki inanç ilişkisi bakımından alacak-borç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacıların inançlı işlem iddiasını yazılı delil ile ispat edemediği, delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin de dosyaya sunulmadığı gibi, bölge adliye mahkemesince hükme esas alınan vekaletnamesinin de niteliği ve içeriği itibariyle delil başlangıcı niteliğinde olduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı, ne var ki, davacılar dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olup, mahkemece davacıların davalıya yemin teklif hakkı hatırlatılmadan sonuca gidildiği, hâl böyle olunca, davacılara davalıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması, bu hakkın kullanılıp inançlı işlemin varlığının ispatlanması halinde, diğer davalılar yönünden TMK'nın 1023. maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Yükleniciye devredilen pay, avans niteliğinde olduğundan yüklenicinin edimini yerine getirmediği durumlarda ondan pay devralan üçüncü kişilerin hak sahibi olmalarının mümkün olmadığı, böyle bir durumda üçüncü kişilerin Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki iyiniyet kuralından faydalanmalarının mümkün olmadığı, yüklenici edimini tam ve yasal olarak yerine getirmediğinden aynı Yasa'nın 1024. maddesine göre yükleniciden pay satın alan kişilerin bu alımlarının korunmasının mümkün olmadığı, geriye fesih koşullarının oluşması halinde bu nedenle davalı üçüncü kişiler adlarına kayıtlı olan tapu paylarının da iptal edilerek davacı arsa sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekeceği, somut olayda, davaya konu yapılan inşaatın kaçak olduğu, ruhsatının bulunmadığı sabit olduğundan, yüklenicinin edimini sözleşme uyarınca ifa ettiğinin kabulüne imkan bulunmadığı, bu durumda davalı yükleniciden taşınmaz satın alan kişilerin iyiniyetle kazanımından bahsetmenin mümkün olmadığı, bu davalılar hakkında açılan davaların kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılarak taşınmazın ihalede satılmasından sonra "icra emrinin iptaline" karar verilmesi halinde, ihale sonucu yapılan tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından "yolsuz tescil" niteliği taşıyacağı ve bu durumda taşınmaz bedelinin alacaklıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği-