Cezaî şart hususunda bir karar verilmeden önce, sözleşmenin düzenlendiği tarihte tarafların iktisadi durumu, davalı borçlunun ödeme gücü ve kabiliyeti göz önüne alınarak, bu yönde davalı defter ve kayıtlarının incelenmesi ile denetime elverişli olacak şekilde bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde 'ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir' denilmek suretiyle ifaya ekli cezai şartın (gecikme cezasının) düzenlenmiş olduğu- Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklının hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebileceği- Bu nedenle, ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilebileceği- Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, (bu alacağın) zarar koşulunu gerektirmediği- Mahkemece dava konusu talebin, ayıptan doğan zarara ilişkin olmayıp, geç teslimden kaynaklı cezai şart olduğu, sözleşme konusu makineyi ihtirazı kayıt ileri sürmeden teslim alan davacının, sözleşmede de aksi kararlaştırılmadığından geç teslimden kaynaklanan ifaya ekli cezai şartı talep edemeyeceği gözetilmeksizin, davalı yüklenicinin geç teslim ettiği makinenin ayıplı olduğu, ayıbın sonradan ortaya çıkması nedeniyle davacının teslim sırasında ihtirazı kayıt ileri sürmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davalı şirket tarafından imzalanan “Taahhütname” başlıklı belgenin 3. bendindeki hükümde kar mahrumiyetinden söz edilmiş ise de ilgili bent içeriği ve yaptırım itibariyle akaryakıt sözleşmesi ile ilgili olarak yıllık asgari alım taahhüdüne uymama halinde öngörülen sözkonusu hükmün TBK 179/2 (BK 158/2) maddesindeki ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, ilgili taahhütnamede “kar mahrumiyeti” denilmiş olmasının bu hükmün cezai şart olduğu hususunu değiştirmeyeceği- Sözleşmenin devamı sırasında ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin ürün vermeye devam edilmesi halinde önceki yıllara ait cezai şart istenemez ise de, son yıla ilişkin cezai şartın istenebileceği-
“Teslim süresine uyulmaması durumunda, satıcının her gecikme ayı için alıcıya bir bedel ödeyeceğine" ilişkin düzenlemenin ifaya ekli cezai şart niteliğinde olduğu- Davaya konu taşınmazlar ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin (bu hak saklı tutulmaksızın) teslim alınmış olduğundan, artık yükleniciden cezai şart talep edilemeyeceği ve bu hususun hâkim tarafından re’sen dikkate alınacağı-
Karar tarihi itibariyle de yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesinde “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir” düzenlemesine yer verildiği-
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan ilkenin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih 1987/2-520 esas, 1988/89 karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararma uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlandığı- Bozma ilamında “ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL alacağın davacı arsa sahibinin istemekte haklı olacağı alacak miktarından mahsup edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi” gerektiğinin belirtilmesine rağmen mahkemece davacı arsa sahibinin cezai şart alacağı olarak belirlenen 9.998,00 TL’nin bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiği gerekçesiyle bu miktardan ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL mahsup edilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Firmadan alınması planlanan donanımların tedarikinde yaşanan sıkıntıların aşılmasının yaklaşık üç aylık bir zaman aldığı” belirtilerek yükleniciden kaynaklanmayan gecikmenin sözleşmenin 25.1 maddesi uyarınca proje takvimine eklenerek teslim süresinin yeniden belirlenmesi talep edildiği- Davacı, davasında davalı idarenin sorumluluğunda olan nedenlerle işi süresinde bitiremediğini ileri sürdüğünden ve yukarıda belirtilen yazılarıyla gecikilen süreyi beş ay ve üç ay olarak açıklayarak idareden süre uzatımı talep ettiğinden, bilirkişi raporunda belirtilen görsel ve teknik bilgilerin idarece yükleniciye verilmemesinin teslimi gereken süreye etkisi saptanıp ceza miktarı hesaplanırken bu sürenin dikkate alınması gerektiği-
Mahkemece, konusunda uzman teknik bilirkişiden rapor alınarak, yüklenici tarafından fatura kesilerek bedeli talep edilen projenin sözleşme kapsamında olup olmadığının incelettirilmesi, sözleşme kapsamında ise davacının bu bedele ilişkin talebinin şimdiki gibi reddine, sözleşme kapsamında değilse, sözleşme kapsamında bulunmadığı halde iş sahibi yararına gerçekleştirilen işlerin bedelinin yapıldıkları tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre, piyasa rayiçleri içerisinde KDV ve yüklenici kârı da bulunduğundan rayiç bedellere ayrıca ekleme yapılmaksızın belirlenmesi gerektiği ve taleple bağlılık kuralı da göz önünde tutulmak suretiyle proje bedeline hükmedilmesi gerekeceği-
(SGK ile yapılan) protokol hükümlerine uymayan tacir (eczacı) cezai şartın fahiş olması nedeniyle indirim isteyebilir mi?
Mahkemece yapılması gereken işin; bilirkişi heyetinden ek rapor alınmak suretiyle, eksik ve kusurlu işler de dikkate alınarak mevcut hali ile gerçekleştirilen işin öncelikle toplam işe fiziki oranının yüzde olarak belirlenmesi, bulunan bu oranın kararlaştırılan götürü iş bedeli olan 770.000,00 TL’ye uygulanarak yüklenicinin hak ettiği iş bedelinin belirlenmesi, toplam iş bedeli için bulunacak bu rakamdan kanıtlanan 636.020,50 TL’lik ödemelerin düşülmesinden sonra bulunacak bedel üzerinden karar vermekten ibaret olduğu-