İşçinin ücretini ve çalışma süresini bilmesi gerektiği varsayımı ile ihbar ve kıdem tazminatının belirli olduğunu düşünmenin isabetli olmadığı, izin ücreti bakımından da durumun aynı şekilde olduğu- Fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının da davanın başında belirlenmesinin mümkün olmadığı- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın belirsiz alacak davası olduğu-
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekilinin muvazaa iddiasına dayalı olarak bir kısım alacaklar ile fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsilini talep ettiği, davalının gerçek işveren olduğu iddiasına dayalı davada, olası gerçek işverendeki emsali işçinin ücreti ve diğer haklarının işçi tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla davacının iddiaya konu ücret, ikramiye, ilave tediye ve yemek yardımı alacaklarının belirli olduğundan söz edilemeyeceği- Davacının fazla çalışma yaptığı iddiaları işverenden sadır olan yazılı bir delil veya puantaj kaydına dayanmadığı için yargılama ile gerçek durumun belirleneceği ve fazla çalışmanın varlığı halinde mahkemece taktiri indirim uygulanacağı, bu itibarla fazla çalışma ücreti alacaklarının bu yönüyle de belirli olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı, öte yandan, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının dava dilekçesinde açıklandığı, dava dilekçesinde sözü edilen her bir alacak kalemi için ne kadar talep edildiği açıklanmaksızın toplam 5.000,00TL olarak talepte bulunulduğu, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ise “kısmi dava açılmasında yasanın aradığı unsurlar ve hukuki yarar” şartının gerçekleştiğini açıkladığı, davaya konu işçilik alacaklarının tamamının belirsiz olduğu anlaşılmakla, dava dilekçesindeki alacaklardan her biri için ne miktarda talepte bulunulduğunun açıklatılması, davacı vekilinin dava ve temyiz dilekçesindeki beyanları mahkemece değerlendirilmesi ve belirtilen esaslar dahilinde davanın belirsiz alacak davası mı yoksa kısmi dava mı olduğu hususunun öncelikle tespit olunması gerektiği-
Davacının askerlik süresinin kıdem süresine dahil edilebilmesi için, davalı üniversitenin alt işvereni nezdinde çalıştığı anlaşılan davacının işvereni olarak gösterilen şirketler ile davalı Üniversite arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edilmesi gerektiği, aradaki ilişkinin muvazaalı olmaması halinde davacının isteminin kabul edilemeyeceği-
Somut olayda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri tarafından, 01.01.2008-31.12.2010 arasında bin işçi ile yapılan temizlik hizmetleri işi ile bu işten ayrılarak, 01.01.2009-31.12.2010 arasında ikiyüz işçi ile yapılan biyomedikal aletlerin temizlik işi sözleşmelerinin asıl işveren ile alt işveren arasında muvazaa tanımına uygun olarak yapıldığı, bu işlerde çalışan işçilerin baştan beri asıl işveren işçisi olduğunun tespit edildiği, davalı ve ilgili firmalar tarafından rapora usulüne uygun itirazda bulunulmadığı, dosya içeriğine göre, davacının bu ihalelerden biri kapsamında çalışmış olup dava tarihinde çalışmasını sürdürdüğü, açıklanan muvazaa tespiti davacının çalıştığı 01.01.2008-31.12.2010 arasında bin işçi ile yapılan temizlik hizmetleri işi ile sınırlı olarak geçerlilik ifade edeceğinden, davacının ilave tediye alacağının muvazaa tespiti yapılmış olan bu dönem için hesaplanarak hüküm altına alınması gerektiği, söz konusu alacağın yazılı şekilde dava tarihine kadar kabul edilmesinin hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
İşçinin çalıştığı sırada gerçek işverenin tespitinin, Anayasal sendikal haklarının kullanılması açsından da büyük önemi bulunduğu, işçinin gerçek işverenin kim olduğunun saptanması ile işkolunun buna göre belirleneceği, sendika üyeliğinin buna göre gerçekleşebilecek ve toplu iş hukukuna dayanan hakların bu şekilde kullanılabileceği- İşçinin çalıştığı sırada açabileceği davada alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespitini istemesinin, vazgeçilmesi mümkün olmayan sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirdiği, yapılacak tespite göre gerçek işveren tarafından işçinin sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi gerekeceği ve bu konuda yaptırımların muhatabının gerçek işveren olduğu- İş ilişkisinin sona ermesinin ardından açılacak tespit davasında hukuki menfaatin bulunmadığı ve eda davası açılması gerektiği sonucuna ulaşılmasının mümkün olduğu, ancak çalışan alt işveren işçisinin alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını ileri sürmesi ve bu yönde bir tespit isteğinde bulunması korunmaya değer çok önemli hukuki menfaatler içerdiği, davanın salt davalı Bakanlık aleyhine açılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, davacılar vekilinin, alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığını ve gerçek işverenin davalı Bakanlık olduğunu ileri sürdüğüne göre davanın Bakanlık aleyhine açılmasının kendi içinde tutarlı olduğu, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesinin hatalı olup kararın bu yönden bozulması gerektiği-
Somut olayda davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede bilgi işlem görevlisi olarak belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ve 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalıştığı, davacının sigorta primleri, alt işveren Şirket tarafından yatırılmış ve ücretinin de Şirket tarafından ödendiği, dosyadaki ihale sözleşmelerinde, hastanenin bilgi işlem-otomasyon işlerinin hizmet alımı yoluyla çalıştırılacak personel tarafından yerine getirileceği, personelin maaş ve özlük haklarından alt işverenin sorumlu olacağı, sigorta primlerinin şirket tarafından ödeneceğinin öngörüldüğü, dosya içeriğine göre de davacının ücreti alt işveren tarafından ödendiği ve primlerini de alt işverenin yatırdığı-
Davacının işyerinde temizlik işçisi olarak çalıştığı ve primleri alt işveren olan diğer davalı tarafından yatırıldığı, gerek davacının gerekse davalıların muvazaa yönünde bir iddiası ve savunması olmadığı gibi davalılar arasındaki asıl-alt işveren ilişkisinin muvazzaaya dayanmayıp, geçerli olduğu, mahkemece, alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun kabulünün isabetsiz olduğu, somut olayda mahkemece, davacının emeklilik sebebiyle akdi feshettiği kabul edilerek, kıdem tazminatı alacağının hüküm altına alındığı, ancak dava dosyasında davacının gerek emekli olduğuna ve gerekse yaşlılık aylığı bağlandığına dair belgeyi işverene verdiğine dair delil bulunmadığı- Mahkemece, davacının tahsis dosyası getirtilerek emekli olduğu anlaşılır ise kıdem tazminatı isteğinin hüküm altına alınması, aylık bağlama belgesi işverene verilmiş ise kıdem tazminatı faizinin belgenin verildiği tarihten itibaren başlatılması, işverene bildirim yoksa faizin dava tarihinden itibaren başlatılması, davacı eğer emeklilik koşullarını taşımıyor ise kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalılar arasında işçi temine yönelik bir ilişki sözkonusu olup geçerli bir alt işverenlik ilişkisinin mevcut olmadığı- alt işverenin de işveren sıfatını taşıması ve kendi organizasyonunun bulunması gerektiğinden ve işin yapılması için gerekli bütün donanım ve organizasyon diğer davalıya ait olduğu görüldüğünden, Belediye Kanunu’nun 67. maddesi anlamında toplu taşıma işinin alt işverene verilmesinin de sözkonusu olmadığı- İş Kanunu’na 5538 sayılı Kanunla eklenen fıkralar, muvazaayı dışlayıp geçersiz bir alt işverenlik ilişkisini geçerli kabul etmeyi sağlayacak içeriğe de sahip olmadığından, bu düzenlemelerde hukuka uygun bir alt işverenlik ilişkisinin kamu kurumları açısından bazı sonuçlarının özel olarak düzenlenmiş olduğu- Davalılar arasında hukuka uygun bir alt işverenlik ilişkisi olmadığına dair iki adet iş müfettişi raporuna karşı yapılan itirazlar mahkemeler tarafından kesin olarak reddedildiğinden, iş müfettişi raporundaki belirlemelerin söz konusu dava dosyalarının kuvvetli delil niteliği taşıdığı- Davalılar arasında geçerli bir alt işverenlik ilişkisi bulunmadığı ve kayden ... işçisi olarak görünen davacının, başından itibaren .... işçisi olmasına rağmen muvazaanın olmadığına ilişkin gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Mahkemece muvazaanın varlığının kabulü ile davacının davalı ...’nin taraf olduğu toplu iş sözleşmelerinden yararlanması için gerekli diğer şartların mevcut olup olmadığı, talep ettiği alacaklara hak kazanıp kazanmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti ile yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Mahkemece, konuyla ilgili olarak deliller toplanmaksızın alt işverenlerin değişmesine rağmen işçilerin aynı şekilde çalışmaya devam ettiklerinden söz edilerek eksik incelemeyle karar verilmesinin hatalı olduğu, kabule göre de yıllık izin alacağı talebinin kısmen kabulüne karar verildiği halde reddedilen miktar nedeni ile davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yanında TİS farkı alacakları ile yıllık izin alacağının ıslah edilen miktarlarına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi ve iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiğinin kabulüne rağmen davacı tarafından davalı Üniversiteye, bağlı bulunduğu kurum ya da sandıktan tahsis yapıldığına dair yazının tebliğ edildiğine dair kayıt bulunmamasına rağmen faizin dava tarihi yerine fesih tarihinden işletilmesinin hatalı olduğu-