Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteği-
Davalının, davacıdan para aldığını ikrar ettiği, bu ikrarın (bağlantılı bileşik ikrar) bölünebileceğinin kabulü ile ispat yükünün artık davalı üzerinde olduğu ve davalının, kredi kartı ile peşin ödeme karşılığı davacıya mal sattığı yönündeki savunmasını ispatlamasının gerekeceği- Davalının, kredi kartı ile borç almadığına, hiçbir borcu olmadığına dair yemin ettiği ancak davacının "açıkça" yemin deliline dayanmadığı; görevsiz mahkemede yapılan yemine itibar edilemeyeceği-
Mirasbırakanları N. Arıkan’ın 725 ada 36 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü davalı torununa satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adına tesciline, olmazsa bedele-
Davacının çekten dolayı borcu bulunmadığının tespitine ilişkin eldeki davada, dava konusu çekin dava dışı kişiye işin yapılması hususunda avans olarak verildiği, üstlenilen işin yapılmaması nedeniyle çekin bedelsiz kaldığına ilişkin davacının iddiasının, davaya konu çekin davalıya ait çek bordrosu kayıtlarına girmesi ve bu girişin irsaliye fatura tarihine göre avans kaydı olmasıyla ispatlandığı, davalı taraf ise teslim alan imzası bulunmayan ve davacı defterlerine işlenmemiş faturalardan başka mal teslimine ilişkin belge bulunmadığı anlaşılmakla davanın kabulünün yerinde olmadığı-
Daha önce açılan boşanma davasında verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulmadığını ispat yükünün taraflardan hangisine ait olduğu? Daha önce açtığı boşanma davası ispatlayamadığı gerekçesiyle reddedilerek kesinleşen ve kesinleşme tarihinden üç yıldan sonra eldeki davayı açan davacı, ön inceleme duruşmasında "davaya ilişkin bildireceğim delilim yoktur" demek suretiyle kanunda öngörülen üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın kurulması amacıyla bir araya gelinmediği hususunda herhangi bir ispat vasıtası sunmayacağını ortaya koymuş, davalı kadın ise davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamış olduğundan, HMK. mad. 128 gereğince dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmekle yetinmiş olup eldeki dava res'en araştırma ilkesinin uygulandığı bir dava da olmadığından, mahkemece, üç yıllık süre koşulu oluşmasına rağmen davacı kocanın delil bildirmemesi nedeniyle "bu sürede tarafların bir araya gelmediklerini" ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini isabetli olduğu- "Olayın özelliği itibariyle ispat külfetinin davalıda olduğu, menfi bir olgunun ispatının davacıya düşmeyeceği, kanunun amacına uygun yorum yapılması gerektiği, TMK'nın 166/4. maddesinde dayalı olarak açılan davalarda bir karinenin varlığının söz konusu olduğu, daha önce açılan boşanma davasının tarafların ayrı yaşadığına dair bir karine olduğu ve HMK. mad. 190/2 uyarınca karinenin aksinin davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği, yine tarafların yerleşim yeri adreslerinin ayrı olmasının ve davacının başka biriyle olan birlikteliğinden bir çocuğun dünyaya gelmesinin tarafların ayrı yaşadığını gösterdiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiği, sonuç olarak bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dinlenen davacı tanıklarının yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu doğrular net beyanlarının bulunmadığı, hatta davacı tanıklarından birinin "murisin sağlığında davalıyı korumak amacıyla çekişmeli taşınmazı davalıya vermek istediğini söylediğini" beyan ettiği, öte yandan davalı tanıklarının mirasbırakanın, davacılardan oğlunun çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilmek amacıyla çekişmeli taşınmazı bedel karşılığı davalıya sattığını belirttikleri, davalı tanığı olarak dinlenen tarafların kardeşinin de aynı yönde beyanda bulunduğu anlaşıldığı ve mirasbırakanın terekesinde 3 parça daha farklı vasıflarda taşınmazın bulunduğu, mal kaçırma kastı ile hareket etseydi terekesindeki diğer taşınmazları da devredebileceği anlaşıldığından, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılarından mal kaçırma olmadığı, davacıların temlikin muvazaalı yapıldığı iddiasını kanıtlayamadıkları-
Her ne kadar mahkemece mahalli bilirkişi beyanları hükme esas alınmış ise de kamu düzenini ilgilendirmeyen ve tanıkla ispatı gereken bir hususun mahalli bilirkişi beyanı ile kanıtlanmasının olanaksız olduğu-
Miras bırakan babası A. Yakar’ın 891 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu M.’e, 892 parsel sayılı taşınmazını ise diğer oğlu M.’ya satış suretiyle temlik ettiğini yapılan işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkin davada, davacı taraf tanık bildirmemiş, dinlenen davalı tanıkları da davacının lehine olabilecek, başka bir ifade ile davacının iddiasını kanıtlar mahiyette beyanda bulunmamış olduğundan, miras bırakan tarafından yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı olduğu iddiasının kanıtlandığının söylenemeyeceği-
Mirasbırakan M. Sait K.’ın 203 ada 2 parsel sayılı taşınmazını 17.05.2007 ve 20.10.2009 tarihlerinde satış suretiyle oğulları olan davalılar M. ve F.’a devrettiğini, taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir bedelle satıldığını, murisin malvarlığında bir artış olmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile, olmazsa tenkise-