İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesi halinde mahkemece davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi gerektiği- Taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına yönelik olarak yapılacak inceleme sonucunda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayanması halinde işçi gerçek işverenin işyerine iade edilmesi, işe iadenin parasal sonuçlarından muvazaalı işlemin tarafı olan diğer kişi veya kurumun gerçek işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği-
Haksız elatma ve elatma sonucu oluşan zarar haksız eylem niteliğinde olup, sorumluluk hukukunun genel kuralı gereğince, haksız eylem ile zarar arasındaki illiyet bağının saptanması gerekeceği ve kusursuz sorumluluk ilkesinin geçerli olduğu (TMK. m. 730)-
HMK.nun 27. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı tarafın, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı-
Hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebileceği (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebileceği (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi), kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemeyeceği-
Davalının, temyiz dilekçesine eklediği çekişmeli taşınmazın vergilerine ilişkin davacı belediyenin tahsilat makbuzlarına göre davalının adresinin yazılı olduğu görülmekte olduğundan davacı belediyenin davalıya ait tahsilat makbuzlarındaki adresini bildiği gözetilerek tebligat yapılan adresin ( muhatabın bilinen son adresi ) olup olmadığı araştırılmaksızın hem gerekçeli karar hem de dava dilekçesi ve duruşma günü usûlüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden temyiz isteğinin süresinde olduğu-
Paydaşlığın giderilmesi davasını paydaşlardan birinin veya birkaçının diğer paydaşlara karşı açabileceği ve HMK'nın 27. maddesi uyarınca davada bütün paydaşların yer alması gerektiği- Paydaşlardan veya ortaklardan birinin ölümü halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerektiği- Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışına, bu satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlı olduğu(TMK. mad. 699)- 
Davalının, dava dilekçesinin tebliğ edilmesiyle anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kullanabilir hale geleceği, hakimin, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için yasaya uygun biçimde davet etmeden davayı sonuçlandıramayacağı-
Haciz koydurmuş alacaklının, bir kişi ise veya birden fazla kişi olmasına rağmen alacağı ilk sırada ise, bu durumda alacağı, taşınmazın muhammen bedelinin yüzde yirmisi kadar veya ondan fazla olması halinde artırmaya katılabilmek için teminat göstermekle yükümlü olmadığı, ancak haciz koydurmuş birden fazla alacaklı varsa ve ihaleye teminatsız girmek isteyen alacaklının alacağı ilk sırada değil ise, teminat göstermekten muaf tutulabilmesi için, kendisinden önce gelen alacaklıların alacak bedelinin muhammen bedelden çıkarılması sonucu kalan miktarın muhammen bedelin %20’sini karşılaması veya üzerinde olması ve ayrıca şikayetçinin alacağının da muhammen bedelin %20’sini karşılaması gerekeceği-
Mahkemelerin gerek kararlarında ve gerekse de işlemlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak ayrımcılık oluşturacak söz ve davranışlardan kaçınmalarının temel kural olduğu, buna rağmen gerekçede toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan belli bir kesime yönelik yanlış anlaşılmaya müsait, ayrımcılık olarak değerlendirilebilecek mahiyette maksadını aşan ibarelerin kullanılmaması gerektiği- Mahkemece, davalı işveren vekiline daha önce bildirdiği tanıklarının tanıklık ücretinin yatırılması ve diğer konularda çıkartılan muhtıranın tebliğine rağmen verilen kesin süre içerisinde işlem ifa edilmediği gibi tanıklık ücreti de yatırılmadığından, davalı tarafın tanık dinletilmesi isteminin reddine dair ara karar tesis edilerek yargılamaya devam edildiği ve aynı duruşmada karar verilmediği, keza davalının bizzat hazır ettiği tanıklarının da dinlenilmediği anlaşılmakla, tarafların hazır ettiği şahitlerinin dinlenmemiş olması savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olup, tanığın beyanının hükme esas alınmasıyla dinlenmesi aynı sonucu doğurmayacağından, davalının hak arama özgürlüğü kapsamında savunma hakkı ihlal edilerek gösterilen delilleri toplanmamak ve hazır edilen tanıkları dinlenmemek suretiyle hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinin nazara alınması gerektiği-
Mahkemece, vasi tayinine ilişkin dava açılıp açılmadığı ve davalının kısıtlanıp kısıtlanmadığı araştırılmaksızın ve davanın vasi huzuruyla görülmesi gerekip gerekmediği tartışılmadan işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı-