Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına tazminatlara ve nafakalara hükmedilme koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarları, velâyet düzenlemesi ile çocuklar yönünden hükmedilen nafakalar noktasında toplandığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatların az olduğu- Türk Medeni Kanunu’ndaki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu‘nun ilgili hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirdiği-
Velâyet düzenlemesi yapılırken; gözönünde tutulması gereken temel ilkenin, çocuğun "üstün yararı”nın olduğu- Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gerektiği- Somut olayda, tarafların ortak çocuğu 2011 doğumlu olup idrak çağında olmasına rağmen, görüşüne başvurulmadan velâyeti anneye verilmesinin doğru olmadığı- Yaşı itibarıyla idrak çağında bulunan ortak çocuk hakkında anne ve babanın barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınıp, beyanı da tespit edildikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, velâyeti hususunda bir karar verilmesi gerektiği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olduğundan eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemeyeceği- Velâyetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararı olduğundan; aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, ana/babanın yaşam koşul ve ortamı değerlendirilip, çocuğun sağlıklı gelişimi için hangi ebeveynin yanında bulunmasının üstün yararı olduğu tespit edilip, aradan geçen zaman da göz önüne alınarak yeniden inceleme ve rapor istenip; idrak çağında bulunan çocuğun velayet konusundaki görüşleri de alınarak ve toplanan diğer deliller birlikte değerlendirilerek, velâyet konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Erkeğin, kadının istinaf sebepleri ile bağlı olmaksızın katılma yoluyla davanın bütün yönleriyle istinaf etme hakkının bulunduğunun gözetilerek , erkeğin istinaf taleplerinin esastan incelenmesi gerekirken yazılı şekilde davalı erkeğin katılma yoluyla istinaf dilekçesinin inceleme dışı bırakılarak usûlden reddinin doğru olmadığı ve bu sebeple hükmün bozulması gerektiği-
Haklı sebep bulunması ve küçüğün yüksek yararının gerektirmesi halinde velayet hakkı kendisine bırakılmış olan annenin çocuğun soyadının değiştirilmesini talep edebileceği-
Davacı anne tarafından açılan velayeti altındaki çocuğun soyadının kendi soyadı ile değiştirilmesi davasında, nüfus müdürlüğünün yasal hasım olarak davada yer alması gerektiği-
Sosyal inceleme raporu düzenlendiği tarihte yaşı nedeniyle idrak çağında bulunmayan ortak çocuğun velâyeti konusunda görüşü alınmadan ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesinin uygun olduğu belirtildiğinden, velâyeti davacı-karşı davalı anneye bırakılmış ise de; kesinleşen kusurlu davranışına göre davacı-karşı davalı annenin ortak çocuğa hakaret ettiği ve kötü davrandığı, Buna göre; ortak çocuğun bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velâyet hakkındaki tercihinin hâkim tarafından kendisinden sorulması, 4787 s. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan bir heyetten rapor alınarak, her iki ebeveyn ve 2013 doğumlu ortak çocuk ile görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip, tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velâyeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığı, çocuğun halen hangi taraf yanında yaşadığı araştırıldıktan ve diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra gerçekleşecek sonucu uyarınca velâyet hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Haklı ve kabul edilebilir sebep ve olgular bulunmadıkça kardeşlerin birbirinden ayrılmasının çocukların yararına olmadığı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu- Taraflar aynı yerde oturdukları gibi kişisel ilişkiye dair düzenleme yapılırken, taraflar bu hususun dikkate alınmasını açıkça talep etmemişlerse, "ayrı şehir, aynı şehir ayrımına" gidilmesinin de öneminin bulunmadığı, kaldı ki, değişen koşullara göre kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesinin her zaman istenebileceği, o halde, aynı yer, ayrı yer ayrımına gidilmeksizin çocuğun üstün menfaati doğrultusunda kişisel ilişki düzenlenmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı erkek yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu- Ortak çocukların bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması ve gerektiğinde yeniden psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan ortak çocuğun anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-