Davacının, çekişme konusu 34 parsel sayılı taşınmazda davalılar ile birlikte paylı mülkiyet üzere malik olduğunu, davalıların ölen anne ve babalarını taşınmazın bir bölümüne defnettiklerini ileri sürerek mezarların nakli yoluyla elatmanın önlenmesine karar verilmesini istediği, mahkemece, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 211 ve 215. maddelerindeki  yasal düzenleme gözetilmeksizin ve bu konuda bir irdeleme ve değerlendirme yapılmaksızın TMK'nun 688 ve devam eden hükümleri gereğince değerlendirme yapılarak neticeye gidilmesinin doğru olmadığı-
Mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabi ise de, mirasçıların birbirleri arasındaki uyuşmazlıklarda TMK.'nun 688 vd. maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri uygulanacağından, açılan davanın taraflarının mirasçı olduğu gözetilerek davanın dinlenebileceği-
TMK'nun davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saydığı, ve 8.28,47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını ,her her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla kişinin ana rahmine düştüğü andan itibaren taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirttiğini, öte yandan gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak taraf ehliyetinin sona ereceği-
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan, " payına vaki el atmanın önlenmesini" herzaman isteyebileceği, hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan her birinin , öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine bitişik el atmanın önlenmesi davası açabileceği, ancak, o paydaşın , payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı bulunmadığı - Payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu "el atmanın önlenmesi davası" ile değil , kesin sonuç getiren "taksim" veya "ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası" açmak suretiyle çözümlemesi gerekeceği - Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı , harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin açılan davada,  mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamında açıklandığı şekilde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mahallinde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, tüm paydaşlar arasında çekişmeli taşınmazı kullanma biçimi bakımından harici bir taksimin bulunup bulunmadığı, ayrıca tüm paydaşları bağlayıcı nitelikte taşınmazın tasarrufu yönünden eylemli (fiili) durumun yaratılıp yaratılmadığının araştırılması, harici taksim veya fiili durum mevcut ise çekişmeli 7 nolu bölümün kime özgülendiğinin saptanması; aksi halde, taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve davacının, taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir yer olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, bilirkişiden denetime elverişli uygulamayı gösterir rapor alınması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- 
Dava konusu alacağa ilişkin hesap, muris ve davalı adına müşterek hesap olduğundan, aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşit olduğu- Müşterek hesap birden fazla kişiye aitse, mudillerden birinin ölümü halinde, aksine sözleşme yoksa, hesaptaki paraların bölüneceği ve hayatta kalan mudiye kendi payının ödenebileceği- Ortak hesabın taraflarından herbiri bankadan para çekerken, payını kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hak sahibine karşı borçlu durumuna gireceği-
Müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşit olduğu zira para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımından bir anlaşma bulunmadığına göre mülkiyetin yarı yarıya olmak üzere hak sahiplerine ait olması gerektiği- Müşterek hesap birden fazla kişiye ait ise mudilerden birinin ölümü halinde, aksine sözleşme yoksa, hesaptaki paraların eşit paylara bölüneceği ve hayatta kalan mudiye kendi payının ödenebileceği- . Ortak hesabın taraflarından her biri bankadan para çekerken, payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktardan diğer hak sahibine karşı borçlu durumuna gireceği-
Borçlunun taşınmazdaki paya müdahalesinin örnek 2 numaralı icra emri ile tahliye ve teslim suretiyle men'i istenemeyeceği; bu durumda, örnek 4-5 icra emrindeki istemin yeterli olduğu-
Dava konusu payın bulunduğu taşınmaz tapuda avlulu ev olarak kayıtlı olup, keşifte dinlenen ve beyanı hükme esas alınan davalı tanığı dahi taşınmaz üzerinde bulunan evin davalıya pay satanların murisi tarafından yapıldığını, diğer kardeşlerinde ev yapımında yardımcı olduklarını, arsanın ise tüm hisedarlara ait olduğunu, davacılardan biri tarafından işletilen değirmenin mülkiyetinin de tüm paydaşlara ait olduğunu beyan etmiş; davacı tanıkları da davalıya pay satanların murisinin köyde oturması için arsaya hep birlikte ev yapıldığını, ancak arsanın mülkiyetinin tüm hissedarlara ait olduğunu bildirmiş olduğundan; önceki paydaşlar arasında yerleri ayrılmak suretiyle fiili bir paylaşımın varlığından bahsedilemeyeceği; mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazın, paylı mülkiyet rejimine tabi olarak davalıların ve davada taraf olmayan kişinin mülkiyetinde olduğu, paylı mülkiyete tabi taşınmazda dava dışı paydaşlar davaya katılmadan aleyhine sonuç doğuracak şekilde karar verilemeyeceğinden, taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği-