Tarafların müştereken malik bulundukları taşınmazda ahşap yığma bina şeklinde yapılan iki bölmeli depoyu diğer hissedarların rızası ile davacının 2005 yılına kadar işyeri olarak kullandığı, yapının 2005 yılından 2010 yılına kadar boş kaldığı, taşınmazın kullanılabilmesi için 2010 yılında diğer maliklerin rızası alınmadan şikâyet edilen hissedarlardan ikisi tarafından çatı sökülmek suretiyle tadilata başlanması ve taşınmaza bitişik hazine arazisine kazıkların çakılması üzerine Kaymakamlık kararı ile müdahele edilen hazineye ait taşınmaza tecavüzünün men'ine, taşınmazda üstün hak iddiasında bulunan tarafların görevli mahkemeye müracaat haklarının olduğuna karar verildiği, davalının idari tahkikat sırasında dava konusu taşınmazda emlak bürosu açmak için tadilata başladığına ilişkin beyanda bulunduğu, izinsiz yapılan tadilat nedeniyle yapı tatil tutanağı düzenlendiği anlaşılmakla, söz konusu kararlar ile tüm dosya kapsamından davalının müşterek mülkiyete konu taşınmazda emlak bürosu açmak için diğer maliklerin rızasını almadan tadilat işlemlerine başladığı ve taşınmazın mevcut çatısını yıktığı, yıkılan çatı nedeniyle davacının babasının payından dolayı miras hissesi oranında zarara uğradığı sabit olduğundan, davacının taşınmaza verilen zararının ve diğer zararlarının kapsamı belirlenerek hüküm altına alınması gerektiği-
Mahkemece (öncelikle) 124 ada 142, 172 ve 173 no'lu taşınmazların davalının kullanımında olduğu ve kanunun aradığı anlamda geçerli bir taksimden söz edilemeyeceğine göre, davalının davacıların payına vaki müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerekmekte iken, geçersiz taksime değer verilmek suretiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi, akabinde 107 ada 21, 111 ada 3 ve 103 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise, yeniden yerel, teknik ve uzman bilirkişiler ile listede bildirilen tanıklar aracılığıyla keşif yapılarak davacıların payları karşılığında az ya da çok bir yer kullanıp kullanmadıkları veya kullanmalarına müsait boş yer bulunup bulunmadığı hususlarının keşif mahallinde dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklara ayrıntılarıyla sorularak, mahalli bilirkişilerin ve tanıkların açıklamalarının fen elemanının teknik raporuna ve krokisine duraksamaya yer bırakmayacak açıklıkta yansıtılmasının sağlanması ondan sonra, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde uyuşmazlığın çözüme kavuşturularak karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz her ne kadar tapuda “bahçeli ev ” vasfında kayıtlı ise de zeminde fiilen yığma muhdesatın bulunmamakta, takip konusu edilen dönemde davalı tarafından otopark işi için kullanıldığı sabit olduğundan, davalının mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetildiğinde davacı kayyım tarafından ecrimisil talep edilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarında takip konusu dönemden sonraya ait kira sözleşmesi emsal kabul edilerek sonuca gidilmesinin doğru olmadığı, bilirkişi tarafından re’sen emsal araştırması yapılıp takip talebinde talep edilen tarihi itibariyle taşınmazın getirebileceği kira parası belirlendikten sonra, müteakip dönem için 12 aylık ortalama ÜFE artış oranının yansıtılması suretiyle dava konusu taşınmazın aylık getirebileceği kira parasının belirlenmesi ve mahkemece bu belirlenen kira bedelinden az olmamak üzere ecrimisil bedeli takdir edilmesi gerekirken, hatalı bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İntifadan men koşulunun gerçekleşmesinin, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olduğu, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiasının her türlü delille kanıtlanabileceği-
Mahkemece öncelikle davacı tarafa tanık listesi sunması için süre ve imkan verilmesi, tanıkların (tarafların ispat yükleri de gözetilerek) dinlenerek davalının (ecrimisil talep edilen dönem baz alınarak) dava konusu taşınmazı kiraya vermek suretiyle müdahale edip etmediğinin duraksamaya mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilmesi sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisilin, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
Mahkemece her ne kadar Türk Medeni Kanunu'nda kayyımlıkla idare için ön görülen 10 yıllık sürenin dolmadığı, dava konusu yerin ............... tarihinden itibaren kayyımlıkla idare edildiği, 10 yıllık süre içerisinde gaibin ya da mirasçılarının ortaya çıkmaması durumunda gaibin mallarının Hazine'ye geçeceği hususu da dikkate alındığında davacı tarafın ecrimisil talebinin haksız olduğu kanaati edinilmiş ve davanın reddine karar verilmiş ise de; kayyım, gaibin hak ve alacaklarını korumakla yükümlü olup bu kapsamda ecrimisil talep hakkı bulunduğuna tarafların taşınmazda paylı malik olduğuna ve paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan ecrimisil isteyebileceğine göre, bu kapsamda somut olayda taşınmaz başında keşif yapılıp davalının kullandığı alanın belirlenip, bu alanın kendi hissesi içerisinde bulunup bulunmadığının, ya da gaip hissesine bir tecavüzün var olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği-
Mahkemece; Kanun'da değinilen ilkeleri kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri tüm delillerin toplanması, yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak tarafların gösterdikleri tanıkların taşınmaz başında dinlenmesi, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, oluşmuş ise kimin nereyi kullandığının belirlenip krokiye yansıtılması, fiili kullanma biçimi oluşmamışsa davacının payına karşılık taşınmazda kullandığı veya kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek ecrimisil talebinin reddi doğrultusunda hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Vasiyete konu taşınmazların bir bölümünde mirasbırakanın kendisinden önce ölen annesinin, bir kısmında ise kendisinden önce ölen eşinin malik oldukları, yani vasiyete konu taşınmazların bir bölümünün elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, yine vasiyete konu bir taşınmazda kat irtifakı tesis edilmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece, infazı kabil karar verme ve doğru sicil oluşturma ilkeleri uyarınca; (asıl davada) davacılara, mirasbırakanın (annesi ve eşinden intikal edecek olan) hissesi yönünden elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi için dava açmak üzere süre verilmesi, açılacak olan davanın bekletici sorun yapılması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Mirasbırakana intikal edecek olan hissenin elbirliği mülkiyeti halinde davacılar (ve davalı) adına tesciline karar verilmesinin hatalı olduğu- Kat irtifakı tesisi yoluyla oluşan her bir bağımsız bölüm hakkında (mirasbırakanın payı ile davacılar adına tescil edilen paylar açıkça belirtilerek) karar verilmesi gerektiği, üzerinde işlem yapma kabiliyeti kalmayan imar parseli üzerinden karar verilemeyeceği- Taleple bağlılık ilkesi uyarınca; mirasçı olarak atanan kimseye karşı açılan tenkis davasının kabulü halinde davacıların saklı payları oranında tenkise, (vasiyete konu edilen taşınmazlarda davacıların saklı payı oranında iptal ve tescile), geriye kalan payın ise mirasbırakan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği-
Paydaşlar arasında hukuken geçerli bir fiili ya da harici taksimden söz edilebilmesi için her bir taşınmazın ayrı ayrı tüm paydaşlar arasında paylaşılması gerektiği, parsel bazında kullanım durumlarının belirlenmesinin TMK’nin 688. ve devamı maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine uygun düşmeyeceği ilkeleri gözönünde tutulduğunda, dava konusu parseller bakımından tüm paydaşları bağlayıcı bir taksimden söz edilemeyeceği, bu şekli ile davalının geçersiz taksim ile taşınmazları kullanıldığı anlaşıldığından, mahkemece kanunun aradığı anlamda geçerli bir taksimden söz edilemeyeceğine göre, davalının davacının payına vaki müdahalesinin önlenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenmesini her zaman isteyebileceği, ancak; paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağının olmadığı, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenmesi davası ile değil; kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlenmesi gerektiği, dava konusu taşınmazlar için açılmış bir ortaklığın giderilmesi davası olduğu, bu şekilde artık mirasçılar arasında harici bir taksim sözleşmesinden veya fiili kullanım biçiminden söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de; dava konusu taşınmazı kullanamadığının ispat külfetinin davacıya ait olduğu; tanık beyanlarına göre, her paydaşın hissesi oranında taşınmazı ektiği ve davacının da kendi hissesi oranında dava konusu taşınmazı kullandığının anlaşıldığı, bu durumda davacının hissesine karşılık az veya çok kullanabileceği bir kısım bulunduğuna göre davanın reddine karar verilmesi gerektiği-