İcra dosyasında geçici veya kesin aciz belgesi bulunmadığının anlaşılması halinde, davacı alacaklıya borçlu adına düzenlenmiş geçici veya kesin aciz belgesi sunması için makul bir süre verilmesi, aksi halde iptal davasının önşart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Vefat eden anneden, aralarında borçlunun da bulunduğu mirasçılarına -aynı zamanda dava konusu- olan taşınmazın 151/1012 payının kaldığı anlaşıldığından, mahkemece muristen kalan taşınmazın değerinin belirlenmesi, belirlenen değere göre, borçlu davalıya kalacak payın borcunu karşılayıp karşılamayacağının saptanması, kalan pay borcu karşılayacak ise, dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine, belirlenen miras payının borcu karşılamaması halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekireceği-
Borçlunun ödeme emri tebliğ edilen adresine haciz işlemi için gidildiğinde, borçlunun bu adresinden ayrılmış olduğu, belirlenen yeni adresine yeniden haciz işlemi için gidildiğinde, borçlunun bu adresinden de ayrıldığı ve borçluya ait haczi kabil mal bulunmadığı haciz tutanağı ile belirlenmiş olup, bu durumu belirleyen haciz tutanaklarının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabul edilebileceği- Borçluya miras yoluyla intikal eden malların kıymetinin borca yeter olup olmadığı hususunun araştırılarak, iptal davası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için davacının borçluda gerçek bir alacağının bulunması gerektiği- "Vadeli çek verildiği ve borcun daha önce doğduğu" iddia edildiğinden, borcun gerçek doğum tarihinin araştırılması gerektiği, davacı ve davalı borçlu arasındaki ticari ilişki konusunda ihtilaf bulunmadığından davacı tarafından sunulan tahsilat makbuzları ve fatura göz önüne alınarak davacı ve davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılarak takip konusu borcun gerçek doğum tarihinin tespiti, borcun gerçek doğum tarihinin tasarruftan sonra olması halinde davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Borçlunun mal beyanında bildirdiği mallar üzerindeki mevcut haciz ve rehinler, davacının haciz sırası göz önüne alındığında mevcut malvarlığının borçlarını karşılamaya yetmeyeceği, borçlunun eski ve yeni adreslerinde yapılan haciz tutanaklarından borçlunun haciz adresinin kapalı olmasına rağmen "içerisinin boş olduğunun tesbit edildiği" anlaşıldığından, anılan haciz tutanaklarının İİK.nun 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği- Davalı borçlunun ortağı ve yetkilisi olan üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğundan İİK 280/1-2 madde gereğince davaya konu tasarrufun iptale tabi olduğu-
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamına göre, şikayetçiye verilen geçici aciz vesikasının hacze iştirak yetkisi vermediği bu nedenle sıra cetvelinde parayı paylaşma imkanı bulunmadığı gerekçesiyle bu şikayetçinin şikayetinin reddine karar verildiği, kararın hukuka uygun olduğu-
Usulüne uygun biçimde tutulan haciz tutanağının yetersizliği ya da geçersizliği olgusunun, ayrıca ilgilisince icra hakimliği önünde itiraz ve şikayete konu edilmemişken; tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece konunun res'en ele alınıp tartışılamayacağı- “Borçlunun menkul  malı bulunmadığı” yönünde açıklama içeren haciz tutanağının “geçici aciz belgesi” niteliğinde olduğu ve borçlunun aciz halinin gerçekleşmiş olduğu-
Dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı olan aciz belgesinin, davacı tarafından, dosyaya ibraz edilmemesi halinde, dava şartının gerçekleşmediği düşünülerek, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun içtihatlarına göre, borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, sap­tanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bu­lunmadığı tespit edilmiş ise, bu takdirde aciz halinin gerçekleşmiş sayılacağı - Bedeli borçlu tarafından ödendiği halde üçüncü kişi adına tescil edilen mal varlıklarının da (nam-ı müstear), borçlunun üçüncü kişi lehine yaptığı ivazsız tasarruflar olarak iptale tabi olduğu- Dava konusu aracın satış tarihinden sonra borçlunun kullanımında olduğunun belirlenmiş olup, davalı üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu-
Borçlunun ödeme emri tebliğ edilen adresine haciz işlemi için gidildiğinde bu adresten ayrıldığının, belirlenen yeni adreslerinde de bulunmadığının ve borçluya ait haczi kabil malına rastlanmadığının haciz tutanağı ile belirlenmiş olması halinde bu durumu belirleyen haciz tutanaklarının aciz vesikası niteliğinde kabul edilmesi gerekeceği; ancak borçluya miras yolu ile intikal eden taşınmaz ve araç bulunduğunun icra dosyasından anlaşılması halinde, bunların kıymetinin borca yeter olup olmadığı hususunun araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- Aciz vesikasının davanın açılmasından sonra alınabileceği gibi temyiz aşamasında hatta bozmadan sonra karar düzeltme aşamasında da alınıp ibraz edilebileceği-
“Geçici aciz vesikası” niteliğindeki belgelerin ve açılmış olan “tasarrufun iptali davası”nın zamanaşımı süresini kesmeyeceği-