Geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklının, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan talep edemeyeceği-
Eldeki davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı ve davalının da kabulünde olduğu üzere çekişme konusu taşınmazın 1/4 payının tapuda satış şeklinde gösterilmiş ise de esasen muris tarafından davalıya bağışlandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, bu nedenle asıl çözümlenmesi gereken hususun, murisin bu temliki yaparken mirasçılarından mal kaçırma iradesiyle hareket edip etmediğinin belirlenmesi olduğu, bu açıdan dosyadaki deliller değerlendirildiğinde ise öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tarafça murisin mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir nedeninin varlığı ortaya konulup kanıtlanamadığı gibi dosyada dinlenen bir kısım davacı tanık beyanlarından da temlik tarihinde murisin çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir herhangi bir dargınlık olmadığının anlaşıldığı, kaldı ki murisin  mal kaçırma amacını taşıması hâlinde taşınmazın  tamamını devretme olanağı varken sadece 1/4 payını devretmiş olmasının da mal kaçırma amacıyla değil, davalıya bir ev almak yönünde verdiği sözünü yerine getirmek amacıyla hareket ettiğini gösterdiği-
Saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi  bir zamanaşımı  veya  hak düşürücü  süreye  tabi  olmaksızın  her zaman isteyebileceği-Muris muvaazasında sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaşabilmek için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği ve bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinde büyük önem taşıdığı, bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluğun olması gerektiği-
Muris muvazaasından söz edebilmek ve 1.4.1974 tarih ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararını uygulayabilmek için temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının kanıtlanması zorunlu olup; sırf bedelsizlik ya da alıcının yaşının küçük olması mirasbırakanın mal kaçırmayı amaçlamadığı durumlarda önem arz etmeyeceği- Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın çocuklarıyla problemi olmadığını ve çocukları arasında ayrım yapmadığını; davacılardan ...’nin eşi, diğer davacıların da annesi olan ve 2014 yılında öldüğü anlaşılan ...’in temliki bilmemesi hayatın olağan akışına ters düşeceği; temliki bildiği halde yaşadığı sürece dava açmadığını bu nedenle; muvazaa iddiasının kanıtlandığından söz edilemeyeceği-
8. HD. 19.03.2019 T. E: 2018/13847, K: 2919-
8. HD. 07.03.2019 T. E: 2017/16387, K: 2433-
8. HD. 05.03.2019 T. E: 2016/22020, K: 2254-
Muvazaa iddiası bakımından; mirasbırakan tarafından sağlığında tüm mirasçılarına kazandırılan taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların araştırılmasının, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesinin, her bir mirasçıya nakledilen mallar ya da hakların bulunduğunun saptanması halinde bu mal ve hakların nitelikleri ve değerleri belirlendikten sonra, mirasbırakanın "paylaştırma kastı"nın bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin gerektiği-
Dinlenen tüm davacı tanıkları ile bir kısım davalı tanıklarının dava konusu taşınmazın alımında ve üzerinde bulunan binanın yapımında davalının eşinin katkısı bulunduğuna dair beyanları yine davacı tanıklarından mirasbırakanın eşi ve tarafların annesinin mirasbırakanın “gelini davalı ve oğlunun sürekli kavga ettiği için taşınmazı devrettiğini” kendisine söylediğine ilişkin beyanı, ayrıca mirasbırakanın taşınmazın tümünü devredebilecekken 1/3 payını üzerinde bırakması birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yapmadığı, davalının eşi olan oğlunun katkıları nedeniyle taşınmazı davalıya temlik ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle "nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü" olduğu; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemekte olduğu; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği- Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 0l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 237. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 213) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-