Dava dilekçesinde faiz istenmiş olması kaydıyla, miktar artırmak suretiyle yapılan kısmi ıslahta ayrıca faiz istenmesi gerekmeyeceği, hal böyle olunca, ıslah edilen alacak miktarları yönünden de faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile aksi şekilde karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirdiği-
Aylık ücretinin sadece sefer priminden oluştuğunu ikrar eden yurt dışı tır sürücüsünün asgari ücret talebinin reddedilmesi gerekeceği; Avrupa ülkelerinde hafta tatili günlerinde tır kullanma yasağı olduğundan, hafta tatili ücretinin de reddedilmesi gerekeceği-
Çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshedebileceği- Bununla birlikte çalışma koşullarının değiştirilmesi aynı zamanda koşullarının uygulanmaması anlamına geldiğinden, İş. K. mad. 24/(II-f) bendinde belirtilen hal, işçinin haklı fesih nedenleri arasında sayılmış olduğu, bu durumda işçinin ihbar tazminatı talep hakkı doğmazsa da, kıdem tazminatının ödenmesi gerektiği, bununla birlikte, çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi halinde, ihbar ve kıdem tazminatlarını talep hakkı doğacağı-
Davacının davalı asıl işverene ait işyerinde son alt işveren davalı şirketinin işçisi olarak çalıştığı, alt işverenin asıl işveren nezdinde asıl iş olan elektrik hizmetine ilişkin inşaat işlerini yaptığı, davacının da inşaat ustası olduğu, hizmet cetveli, taraf ve tanık beyanlarından anlaşılmış olup, davacının iş akdinin aynı işte ve aynı asıl işveren nezdinde her yıl ihale alan farklı alt işverenlere bağlı olarak devir gördüğü, bu nedenle her seferinde sona ermiş sayılamayacağı, davacının işinin kesintisiz şekilde 5 yıl 6 ay 10 gün sürdüğü, akdin belirsiz süreli sayılması gerektiği, davalı son alt işveren şirketi tarafından diğer davalı ile sözleşmesi yenilenmeyeceğinden; davacının da sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin davacıya açıkça yazılı olarak bildirildiği ve davacıya kıdem tazminatının kısmen ödenerek işine son verildiği anlaşıldığından; davacının iş akdinin sona ermesinde davacıdan kaynaklanan bir haklı neden bulunmadığından davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, çalışma süresine göre hesaplanan ihbar süresinde yazılı olarak bildirim yapılmış olması nedeniyle ihbar tazminatına hak kazanmadığı- Bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatı, izin alacağı, fazla çalışma alacağı, genel tatil ve çalışma alacağı; hayatın olağan akışına göre hastalık, mazeret gibi haller gözönüne alınarak hesaplanan miktardan %30 takdiri indirim yapılması gerektiği değerlendirilerek bu hususun hesaplamada dikkate alındığı-
Yargıtay Dairesinin mahkemeye; usûl ekonomisi ilkesi çerçevesinde, uyulan bozma kararı gereğinin yerine tam olarak getirilmemesi gerekçesiyle ikinci kez “BOZULMASINA” sebebiyet vermeyecek şekilde, özenle işlem yapmak ve hüküm kurmak zorunluluğu getirdiği- Mahkemenin hükmüne uyduğu bozma ilamında, Bölge Çalışma Müdürlüğünce tanzim edilen raporun beyanlara dayanarak hazırlandığından yazılı delil sayılamayacağı belirtilerek fazla mesai tahakkuku bulunan ayların hesaplamalarda dışlanması, fazla mesai süresi hesap edilirken ara dinlenmenin düşülmesi ve fazla mesainin çıplak ücretten hesap edilmesi gerektiği- Yargıtay Dairesinin bozma ilamında bulunan fazla mesai süresinin ara dinlenme mahsup edilmeden tespit edildiği belirtildiği için, sadece ara dinlenme süresinin mahsubu ile bulunacak fazla mesai süresi üzerinden hesaplama yapılması gerektiği- Bozma ile davalı yararına oluşan kazanılmış hakkın ihlali ile bozma öncesi miktardan daha fazlasının hüküm altına alınmasının hatalı olduğu-
Davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiğinden ve her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği- Davacı, çalışma süresi ve ücretini bilmekte olup, dava konusu ihbar tazminatı ve ücret alacağının miktarını belirleyebilme imkanına sahip olup, anılan alacak kalemleri yönünden belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı- Şahit anlatımlarına dayanılarak hesaplanacak fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarından yapılacak takdiri indirim oranı ile bakiye süre ücretinden yapılacak indirim oranı baştan belirlenebilir olmadığından, bu alacakların belirsiz kabul edilmesi gerektiği-
Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde, yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerektiği gözetilerek, varsa yıllık 270, haftalık 5,2 saati aşan fazla mesai ücret alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Mahkemece davacının ücret olarak dolmuşun brüt hasılatının %25'ini aldığı kabul edilerek hüküm kurulduğundan; davacı işçi yaptığı fazla mesainin esasında çalışırken 1 saate denk gelen zamsız kısmını almış olup, ödenmeyen fazla mesainin %50 zamlı kısım olduğu, ödenmeyen %50 zamlı kısmın hesaplanarak fazla mesai ücreti alacağının hüküm altına alınması gerektiği- Fazla çalışmanın ücrete dahil olduğu ücretlendirmelerle, yüzde usulü ve primle çalışma sistemlerinde çıplak ücret belirlenirken 45 saati aşan çalışmaların aylık çalışma süresine eklenerek ücretin tespiti gerektiği-
Fazla mesai ücreti hesabının, 08.00- 23.00 arası çalışma olduğu gözetilip 1,5 saat ara dinlenmenin düşülerek yapılması, haftada bir gün izin kullanıldığından, 6 gün üzerinden değerlendirme yapılması, davacının yıllık izinde geçirdiği sürelerin hesaplama dışı bırakılması; mahkemece fazla mesai ücret alacağı, davacının sefer başına prim aldığı anlaşıldığından sadece %50 zamlı kısmı belirlenerek hesaplanması gerektiği, ayrıca hükmedilen miktarların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hüküm fıkrasında belirtilmemesinin isabetsiz olduğu-
Kanunda, işçinin fazla çalışmaya onayı yılda 270 saatlik sınıra kadar kabul edildiğinden; aylık ücrete fazla çalışma ücretlerinin dahil olduğuna dair kararlaştırmaları yılda 270 saatlik fazla mesai sınırına kadar geçerli kabul eden yerleşik içtihadın anlamı, bu süredeki fazla çalışma karşılıklarının işçiye, fiilen fazla çalışma yapsın/yapmasın, ödendiği olup, yılda 270 saat sınırlaması nedeniyle tespit edilen haftalık fazla çalışma süresinin 270 saatlik zaman diliminin belirlenmesi ve bu zaman dilimi yönünden hesaplama yapılmayıp kalan dönemler yönünden tespit edilen haftalık fazla çalışma süresi ne ise o süre üzerinden hesaplamanın yapılması ancak kazanılmış haklar gözetilerek hüküm kurulması gerektiği-