Davacı tarafından davalı hesabına gönderilen havale makbuzunda “..... için tavuk bedelidir" açıklaması havalenin bir borcun tasfiyesi niteliğinde olmayıp belirtilen tavuk alımına ilişkin olduğu kabul edileceğinden, ispat yükünün davalıda olduğu gerekçesiyle Yargıtay'ca bozulması ile mahkemece karara uyulması üzerine; davalı defterleri incelettirilmiş ve davalı tarafından dava dışı şirkete tavuk ihraç edildiği ve buna ilişkin fatura düzenlendiğinin tespit edildiği gerekçesiyle davanın yeniden reddine karar verilmiş olması, davalının davacı tarafından kendisine gönderilen para karşılığında ya davacıya tavuk satıp teslim ettiğini ya da davacının talimatı ile davacının istediği 3. kişiye tavuk satıp teslim ettiğini kanuni delillerle ispatlaması gerekli olup, davalının dosya içerisinde bu şekilde bir ispatı olmadığından, davacı ile ilgisi saptanamayan dava dışı şirkete yapılan tavuk teslimatının davacının ödediği para karşılığı olmadığının görülmesi nedeniyle yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile verilen hükmün bozulması gerektiği-
Dava konusu faturaların, davalının ticari defterlerine kayıtlı olmasının ikrar anlamında olacağı-
Taraflar arasında, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan sıhri hısımlık ilişkisinin mevcudiyeti nedeniyle; vakıanın tanık delili ile ispatının mümkün olduğu- Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine bulunduğu ve bu yasal karinenin aksini ileri süren havalecinin, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu- Davalının, karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını kabul edip, hukuki niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu iddia etmesi halinde gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğunun kabul edileceği, vasıflı ikrarın bölünememesi nedeniyle, ispat yükünün davacıda olduğu-
Resmi akitte yazan satış bedeli ile davalının, cevap dilekçesinde ve aşamadaki beyanlarında belirttiği satış bedelinin farklı olduğu- Davalının, satış bedelini ödediği yönündeki savunmasını ispatlamasının gerekeceği-
Davacı tarafından "davalıya 50.000 TL ödünç verildiğinin" iddia edildiği, davalı tarafından ise "50.000 TL'nin ödünç olarak değil dava dışı şirket hisselerinin davacıya devrine karşılık hisse devir bedeli olarak alındığına" dair savunma yapıldığı ve bu savunmanın vasıflı ikrar yani gerekçeli inkar niteliğinde bulunduğu- Vasıflı ikrar, ikrar eden aleyhine delil teşkil etmeyeceğinden, ispat yükünün ödünç vakıasını iddia eden davacı tarafta bulunduğu- Yemin deliline başvurup başvurmayacağı hatırlatılan davacı yemin delilline başvurulmadığından, ödünç vakıasının ispat edilemediği-
Davalının, davacıdan para aldığını ikrar ettiği, bu ikrarın (bağlantılı bileşik ikrar) bölünebileceğinin kabulü ile ispat yükünün artık davalı üzerinde olduğu ve davalının, kredi kartı ile peşin ödeme karşılığı davacıya mal sattığı yönündeki savunmasını ispatlamasının gerekeceği- Davalının, kredi kartı ile borç almadığına, hiçbir borcu olmadığına dair yemin ettiği ancak davacının "açıkça" yemin deliline dayanmadığı; görevsiz mahkemede yapılan yemine itibar edilemeyeceği-
Davacının, davalıya borç olarak ......... Euro para verdiğini ileri sürerek, alacağının hüküm altına alınmasını istediği; davalının ise verilen paranın borç değil, bağış olarak verildiğini savunduğu, görüldüğü üzere davalının, karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını kabul etmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının), ileri sürülenden başka olduğunu bildirmek suretiyle gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğu, öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere vasıflı ikrar (gerekçeli inkar), bölünemeyen ikrarlardan olduğundan bu durumda ispat yükünün davacıda olduğu, davacı tarafın, davaya konu paranın borç olarak verildiği yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu; buna bağlı olarak, davalının savunmasını ispat ile yükümlü olmayacağı-
Mahkemece, davalının ceza dosyası içerisindeki, hukuk davasıyla da bağlantılı beyanı üzerinde durularak ilgili beyanın, HMK'nın 188. maddesi kapsamında "ikrar" niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiği-
Davacının, davalıya "borç para verdiğini" ileri sürdüğü; davalının ise davaya konu paraların kendisine verildiğini ikrar ettiği, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle verildiğini savunması halinde vasıflı ikrarda bulunduğunun kabul edileceği ve vasıflı ikrarın bölünmeyeceğinden bahisle ispat yükümlülüğünün, ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olduğu- Davacı tarafından delil olarak sunulan belgede, paranın davalıya borç olarak verildiğine ilişkin bir ibare olmadığından, miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği-
Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen diğer davada, davalının celsedeki beyanında; davacıya ait eski aracın takas edilerek yeni bir araç alındığını ve adına tescil edildiğini açıkladığı; davacının alacak davasında, alacağına dayanak olarak, davalının anılan dosyadaki beyanı ile tanık beyanlarına dayandığının anlaşıldığı; mahkemece davalının söz konusu dilekçedeki beyanı üzerinde durulup, bu beyanın “ikrar” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiği-