Taraflar arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasında; boşanma davasının yargılaması sırasında davalı erkeğin, davacı kadına dava konusu evlilik birliği içerisinde alınan, davalı erkek adına tescil edilen “araç ve evin üzerindeki katılma alacağı hakkını vereceğini” söylediği ancak vermediği iddiasına karşın; davalı erkeğin beyanlarının “mahkeme içi ikrar” niteliğinde olduğu, tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları ve aralarında düzenlenen protokolün dördüncü maddesinde “malları paylaştırdıkları ve bu konuda edinilmiş mallara ilişkin bir talepleri olmadığı”nın düzenlendiği; çekişmeli boşanma davası açan kadının, boşanmaya zorlandığı ya da iradesinin sakatlandığı iddialarını ispatlayamadığı, kadının katılma alacağı hakkı olduğunu ispatlayamadığı-
İnşaat yapım sözleşmesi uyarınca devredilmesi gereken bağımsız bölümlerin tapu iptal ve tescili, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemleri- Temerrüt oluşturmayan satış tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğu- Belge altındaki imzanın davacı tarafça inkar edilmesi, davalı tarafa verilen kesin sürede belge aslının dosyaya sunulmadığından belge üzerinde inceleme yapılamadığı anlaşıldığından mahkemece bu belgeye itibar edilmemesinde usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığı- Dava konusu bağımsız bölümlerin değerini tespit eden raporu hazırlayan bilirkişilerin alanında uzman oldukları, hazırlanan raporun açık, anlaşılır ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu anlaşıldığından bağımsız bölümler değerinin yüksek belirlendiği yönündeki itirazların da yerinde görülmediği- Davacı iş sahibi tarafından davalı yükleniciye karşı aynı sözleşmeye dayalı olarak eksik ve ayıplı işler giderim bedeli ile gecikme tazminatı istemli açılan davada, davalı yüklenici vekili mahkemeye verdiği bir dilekçede "3 no.lu bağımsız bölümün arsa sahibince satıldığı, bu bağımsız bölümden müvekkilin 19.000,00 TL alacaklı olduğunu" belirttiği ve duruşmada da benzer beyanda bulunduğundan bu beyan ile davacı yüklenici, 3 no.lu bağımsız bölümden bakiye alacağının 19.000,00 TL olduğunu mahkeme içinde ikrar etmiş bulunduğu-
Şikayetçi borçlulardan takip dayanağı senedin keşidecisi .........'nin, aynı senetteki şirket kaşesinin sahte olduğu iddiasına ilişkin ceza yargılamasının yapıldığı .............. Ağır Ceza Mahkemesinin ............. Esas sayılı dosyasının ........... tarihli duruşmasında "... esasen ben 2015 yılında 1.500.000 TL faizle borç almıştım, daha sonraki aşamada bu borç ödenmediği için en nihayetinde 4.700.000 TL'lik bir senet vermek durumunda kaldım, ben 2015 senesinde borç aldığımda çek vermiştim, çeki zamanında ödeyemeyince borç katlandı, dolayısıyla her aşamada bir başka çek veya bono tanzim etmek durumunda kaldım" şeklindeki savunmasından borcu kabul ettiği sonucuna varıldığı, adı geçen borçlunun 6100 sayılı HMK'nın 188/1 maddesi gereği mahkeme içi ikrar olarak kabul edilmesi gereken bu beyanı karşısında, İİK'nın 170/a-son maddesi uyarınca takibin dayanağı olan senedin kambiyo vasfında olmadığı gerekçesi ile takibin iptaline karar verilemeyeceği-
Ceza dosyasında ve soruşturma dosyasında alınan beyanlardan dava dışı kişinin davalı nam ve hesabına onun temsilcisi sıfatıyla hareket ettiği, davalı ile dava dışı kişinin birlikte ve ortaklaşa faaliyet yürüttüğünün saptandığı, dolayısıyla dava dışı kişi tarafından yapılan işlemlerin davalı yönünden bağlayıcı olduğu- "Ceza yargılamasında savcılık aşamasında ve kollukta alınan ifadelerin temsil yetkisinin varlığına yönelik ikrar olarak kabul edilemeyeceği, eldeki dava dosyasına dava dışı kişinin davalıyı ve inşaat firmasını temsile yetkilendirildiğine dair herhangi bir ortaklık sözleşmesi, vekâletname, imza sirküleri gibi kayıt ve belge ibraz edilmediği, davalı yüklenici ile davanın dayanağı sözleşmeyi ve makbuzları imzalayan dava dışı kişi arasında iş ilişkisi olup olmadığının ve her ikisinin birlikte hareket edip etmediklerinin tespiti için yeterli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Borçlular vekilinin (keşide tarihi itibariyle şirket yetkilisi tarafından vekalet verilen vekilin) menfi tespit davasında vakıayı ikrar niteliğindeki beyanları dikkate alındığında, icra mahkemesince imza incelemesi yapılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, borçlu şirket yönünden imzaya itirazın reddine hükmedilmesi gerektiği-
Davacının davalıya verdiği avans çeklerinin bedelsiz kalması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin somut uyuşmazlıkta; davalının, çeklerin davacı tarafından verildiğini kabul ettiği ve ilk derece mahkemesinin ... tarihli duruşmasında da davalı vekilinin “ Ticari hayatın genel kapsamı itibariyle mal verilir, ödeme daha sonra yapılır, müvekkil malı davacı tarafa vermiştir, son gelen F.bank çekleri itibariyle aynı ticaretin evraklarıdır, S. Tekstil'in sıkıntıları vardı, A. Örme'nin evraklarını kullanıyorlardı, esasında A.'ya karşı yapılan işlem karşılığında alınmıştır, davanın reddi talep olunur.” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyan sonrası davalı savunmasını değiştirdiği gibi mahkeme yargılamasında sonradan verdiği beyanında bağlantısız bileşik ikrar mahiyetinde olup, çeklerin mal karşılığı değil, dava dışı S. Kumaşcılık şirketinin borcu için davacı tarafından verildiği ileri sürülmekle davalının bu ikrarı bölünebileceğinden artık davalının, davacı tarafından kendisine verilen çeklerin dava dışı 3. kişinin borcu için verildiğini ispatla yükümlü olduğu- Davacının daha önce dava dışı şirkete keşide edip ciro ile davalı tarafından tahsil edilmiş çeklerin bulunması da davacının, davaya konu çekleri dava dışı şirket için verdiğini ispatlamayacağı-
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklı olduğundan, açıkça yemin deliline de dayanan davacıya mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatması gerektiği-
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan eBK 162 hükmünce sözleşmede yasaklanmadığı veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadığı sürece yüklenicinin üçüncü kişilere eBK 163 gereği yazılı olmak koşuluyla şahsi hakkını devredebileceği- Yükleniciye verilmesi kararlaştırılan bağımsız bölümün tapusunu arsa malikinin üçüncü kişiye devretmesinin yüklenici adına olduğu- Mahkemece refakate konusunda uzman bilirkişiler alınıp keşif yapılması, dava konusu taşınmazın arsa sahibinin mi yoksa yüklenicinin mi payına düştüğünün tespit edilmesi, oluşacak sonuca göre davacının talepleri konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Senetlerin arka yüzündeki “bu senet 2/6 daire karşılığında verilmiştir” ibaresinin senet aslına zarar vermeyecek şekilde yırtıldığı iddia edilmiş olup ceza mahkemesindeki yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da "senetler dahil 'ödeyecek' ibarelerinin sol tarafındaki dikey kenar hattı boyunca senetlerin kesilmiş olduğunun" belirtildiği, davalıların ceza mahkemesi ve davaya cevap dilekçelerindeki mahkeme içi ikrar mahiyetinde beyanda bulundukları gözetildiğinde, takibe konu senetlerin teminat olarak verildiğinin kabulü ile menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği; "teminat senedine yönelik iddiaların yazılı delille ispat edilememesi nedeni ile asıl davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Vasıflı ikrarda kanıtlama yükümlülüğünün ikrar eden tarafta değil, vakıayı ileri süren tarafta olduğu gözetildiğinde somut olayda ispat yükü davacıda olup davacının mevcut bir borcun ödenmesinin aracı olan havale yoluyla yapmış olduğu ödemelerin avans niteliğinde olup iadesi gerektiğini ispat etmesi gerekeceği-