Şahıs varlığına ilişkin çekişmeli olarak açılan derneğin tasfiyesi istemine yönelik davanın asliye hukuk mahkemesince görülmesi gerektiği-
Derneğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti istemine ilişkin davaların sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinin tespiti ve sözleşme kapsamında tesis edilen şerhlerin kaldırılmasına ilişkin davanın gayrimenkulün aynı ile ilgili olmadığı- Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve uzlaşma protokolü ile ibranamede İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edildiğinden, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğu- Yetkisinin kesin olduğu hallerde yetki dava şartları arasında sayıldığından,davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tacir ise de, davalı tacir olmadığı gibi, dava konusu ihtilaf da TTK'da yer alan mutlak ticari davalardan olmadığından, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zarar nedeniyle açılan davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Davacının davaya konu parayı, davalının çalıştığı dava dışı şirketi temsilen gönderdiği, dolayısıyla paranın gönderilme amacının hizmet ilişkisinden kaynaklandığı gerekçesiyle görevli mahkemenin İş mahkemeleri olduğuna karar verilmiş ise de; taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinden kaynaklanan hizmet akdi bulunmadığından, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu-
İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK'nın 235. maddesindeki sürelerin uygulanmayacağı- Kayıt kabul davalarının, iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalar olduğu- Davalı şirketin iflasına karar verildiği, davacı tarafça İş Mahkemesinin kesinleşen kararına dayalı olarak iflastan sonra icra dosyasına ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, BK'nın 147. maddesine dayalı olarak kullanılan rücu hakkına dayalı alacağın, iflastan sonra ödenerek doğduğu ve bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemeleri görevli olduğu-
İbraz süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmemiş çekte davacı lehtar davalı keşideci olup, bu belgenin davacı iddiaları yönünden yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğu- Davacının temel ilişkiye dayalı olarak alacağını yazılı delil başlangıcına ek olarak her türlü delille ispat edebileceği, ancak, takip dayanağı yapılan belge çek vasfını kaybettiğinden, tarafların da tacir olup bu belgeyi ticari işletmeleriyle ilgili olarak kullandıkları iddia edilmediğinden, davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine ait olmayıp asliye hukuk mahkemesine ait olduğu-
01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkemenin, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi olduğu- 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin, bu kanunun 3/1-k-l, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği-
Davacılar, tacir olmadığı gibi, taraflar arasındaki protokolden kaynaklanan dava da Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığından, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan edimin yerine getirilmemesi nedeniyle alacağın tahsili istemine ilişkin davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Yedieminlik ücreti alacağı saklama sözleşmesi kapsamında olup, bu konudaki uyuşmazlığın genel mahkemede çözülmesi gerektiği-