01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkemenin, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise, HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi olduğu- 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra banka kredi kartı uyuşmazlıklarına ilişkin açılan davalarda görevli mahkemenin ise, anılan kanunun 3/1-k-j,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği-
Yerel mahkemece verilen görevsizlik kararı üzerine, Özel Dairece mahkemenin görevli olduğu ve işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle yapılan bozma kararına mahkemece uyulmasının taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğurmayacağı- Kadastro tespit çalışmasının ikmal edilip tutanakların tapuya devredilmesinden sonra taşınmazın tapuya tescili yapılmadan kadastro tespit tutanağının kaybolması nedeniyle tutanak ihya edilerek yeniden düzenlenip askıya çıkarılması halinde tescile esas teşkil edecek dayanak belgeler bulunmadığından ihya edilen tutanak hakkında askı ilan süresi içerisinde yapılacak itirazlara kadastro mahkemesince bakılması ve sicilin kadastro mahkemesince doldurulması gerekeceği-
Davacının talep döneminde davalı iş yerinde çalışmadığı, davacı ile davalı Tedaş arasındaki hizmet akdinin yargı kararı üzerine kurulduğu, talep döneminde taraflar arasında hizmet akdi olmadığı açık olduğundan, davaya genel mahkemede bakılacağı-
İtirazın iptali davasında, HMK. mad. 2 uyarınca kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
İİK mad. 89 uyarınca haciz ihbarnamesi üzerine açılan menfi tespit davalarında görevli mahkeme genel mahkemeler olduğu, bu husus gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK. mad. 2/1 gereğince, konusu para olan davalarda görevli mahkemenin dava dilekçesinde talep edilen alacak miktarına göre belirleneceği-
Özel hukuk hükümlerine tabi hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu-
Taraflar arasındaki ilişkinin İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanan uyuşmazlıkta, davalı bedeni gücü ile çalışmadığından esnaf statüsünde olmadığı, İş Mahkemelerinin görevli olacağı- İşin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- 
İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmeyeceği, ancak pay cetvelinde gösterilmesi gerekeceği, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, ancak bu alacağın masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edileceği, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı- Müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 167. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacağın, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu- Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davanın 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli olduğu- Mahkemece, İİK'nın 235/1. maddesi yollamasıyla HMK'nın 114/1-ç maddesindeki kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu kabul edildiğine göre, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan HUMK'nın kesin yetkiye ilişkin 9. ve 27. maddelerine uygun olarak yazılı şekilde "mahkememizin yetkisizliğine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
Mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada, taraflar arasında hukuken geçerli bir kira ilişkisinin varlığının saptanması halinde, asliye hukuk mahkemesince davanın reddedilmesi, aksi halde el atmanın önlenmesi yönünden bir karar verilmesi gerektiği-