Borçlu adına adrese çıkarılan ödeme emrinin "Muhatabı İstanbul’da ikamet ettiği eltisinin beyanından anlaşılmış olup tebliğ için alınan adrese sevk" şerhiyle başka bir adrese adresine sevkedildiği ve bu adreste bizzat borçlu imzasına tebliğ edildiği, bu aşamadan sonra borçlunun bilinen en son adresi burası olup, yenileme emri, kıymet takdir raporu ve satış ilanının ilk gönderilen adrese çıkarılmasının usulsüz olduğu-
Komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi amacıyla açılan davada, davalıya dava dilekçesi ekli duruşma gününü bildirir davetiye usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilemeyeceği- HMK’nın “hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı  27. maddesine göre hakimin tarafları, müdahilleri ve yargılamanın diğer ilgililerini  kendi haklarıyla  bağlantılı  olarak  dinlemesi,  savunma  ve  delillerini  tespit  etmesi zorunlu olduğundan, koşulun yerine getirilmesi için yargılama aşamasında sözü edilen ilgililere yöntemince davetiye gönderilmesi gerektiği-
Mahkeme kararının verildiği tarihten önce davalı şirketin unvanı ve adresi değiştiği halde, önceki unvanı ve adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre gerekçeli karar tebliğ edilmesinin usulsüz olduğu;  hükmün, ilgililerine ve özellikle aleyhine hüküm kurulan taraflara tebliği zorunlu olduğundan, bu kararın kesinleştiğinin ve kesin hüküm oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığı ve bu durumda yargılamanın yenilenmesini isteyen şirketin yen adresine ilamın usulüne uygun olarak tebliği ile temyiz edilmesi halinde bu başvurunun sonucunun beklenmesi ve Yargıtayca hükmün anılan şirket yönünden onanarak kesinleştiğinin tespiti halinde yargılamanın iadesi isteminin esasına girilmesi; hükmün bozulması halinde ise yargılamanın iadesi talebinin, kesinleşmiş bir karar bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekeceği- Yargılamanın iadesi, bağımsız bir dava olup, ayrı bir esasa kaydedilerek, dava değeri üzerinden nispi olarak peşin karar ve ilam harcı alınması gerektiği-
İpotek resmi senedinde geçen adres yetersiz yazılarak çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde ilanen tebligata esas alınamayacağı- Adresin meçhul olması halinde keyfiyetin, tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tespit edileceği, tebliğ çıkaran mercii, muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine soracağı ve zabıta vasıtası ile tahkik ve tespit ettireceği- İlanen tebligatın başvurulacak son yol olduğu, adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınıp soruşturmanın çok yönlü yapılması (resmi ve hususi müessese ve dairelerden örneğin seçim kurullarından, vergi dairesinden araştırma yapılarak) ve bundan sonuç alınmaması halinde ilanen tebliğe gidilmesi gerektiği- Yalnızca Tapu Sicil Müdürlüğünden adres sorulmakla yetinildiğinden, borçlunun adresi zabıta marifetiyle tespit ettirilmeden ilanen tebligat yapılmasının isabetsiz olduğu- İİK. mad. 127 gereğince taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- 
Davalı dava tarihinden önce, davacıya keşide ettiği ihtarnamede adresini bildirmiş olup,  açılan davadan bir gün sonra aynı zamanda tebligat adresi olan kiralananı boşalttığını belirttiğinden dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin ödeme emrinin gönderildiği adrese Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğinin geçersiz olduğu-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-  Talimat icra dairesince satış ilanı tebliğ edilen adrese usulüne uygun yapılmış her hangi bir tebligat olmadığı gibi bila tebliğ dönmüş bir tebligat da olmadığından, satış ilanı tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine aykırı olduğu-  Satış ilanının talimat icra müdürlüğünce bildirilen ve borçlunun bilinen en son adresi yerine eski adresine tebliğ edilmesinin de yasaya aykırı olduğu- 
Tasarrufun iptali davasında yapılan tebligatlar esas alınarak icra takibinde Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacağı- Satış ilanının tebliğ edildiği tarihte yürürlükte olan 6099 sayılı kanun ile değişik 35/2. maddesi uyarınca tebligat yapılabilmesi, muhatabın, adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin bulunmaması şartına bağlandığından, şikayetçi borçlunun adres kayıt sisteminde adresi bulunup bulunmadığı belirlenmeden anılan maddeye  göre yapılan tebligatın usulüne uygun kabul edilmesi mümkün olmadığı- Borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan ihalenin feshine karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Satış ilanı tebligatı talimat icra müdürlüğünce ticaret sicil memurluğundan gelen adrese doğrudan Tebligatı Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edilmişse de, asıl takip dosyasından bu adrese usule uygun bir tebligat yapılmadığından, anılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Satış ilanının, borçluya satışa hazırlanabilmesi, kendince gerekli duyuruları yapabilmesi ve daha fazla müşteri bulabilmesi için satıştan makul bir süre önce tebliğ edilmesinin gerekeceği, bir günlük süre bu amacı gerçekleştirmeye yetmeyeceğinden yapılan ihalenin usulsüz olduğu-
Satış ilanının borçluya tebliğinin zorunlu olduğu, vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiği-
Davalıya tebligat yapılamaması üzerine resmi akit tablosundaki adrese Tebligat Kanunu 35. madde uyarınca tebligat yapıldığı kabul edilerek yargılamaya devam edilmiş ise de bu tebligat parçası dosyada bulunmadığı gibi bildirilen adresin adı geçen davalıya ait olup olmadığı anlaşılamadığından ve davalıya tebligatın yapıldığı adresin belirlenemediği  görüldüğünden, dava dilekçesinin davalıya usulünce tebliğ edilmiş olduğu kabul edilemeyeceği; davada taraf teşkili sağlanmadan, davalının savunma hakkını kısıtlayacak şekilde yargılamaya devam edilerek hüküm tesisinin hatalı olduğu- Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmış olmadığı, kanun’un iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayininin hakimin takdirine bırakıldığı (İİK. mad. 281) ve bu nedenle de davacı tarafından sadece bir maddeye dayanılmış olsa da, mahkemenin bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-