Avans yatırılmadan yapılan satış talebinin geçerli sayılamayacağı- Satış talebinin buna ilişkin avansın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılacağı ve satış isteme sürelerinin bu tariten itibaren hesaplanması gerektiği- Konulan haciz, İİK'nun 110. maddesi gereğince düşmüş olduğundan mahkemece, geçerli bir haciz olmaksızın yapılan ihalenin feshine karar verilmesi gerektiği- Gerçek kişi borçluya, satış ilanının, Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edilebilmesi için, tebliğ tarihi itibari ile adı geçenin adrese dayalı kayıt sisteminde adresinin mevcut olmaması gerektiği-
İki dosyadaki iki ayrı haciz işlemi yapılmış olmasına karşın dosyalardan birinde haczedilen mahcuzlara yönelik istihkak iddiasına ilişkin mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmamış olmasının isabetsiz olduğu-
Borçlu şirketin, ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkmış ve iade edilmiş bir tebligat olmadan Teb. K'nın 35. maddesine göre sicildeki adrese yapılan kıymet takdiri ile satış ilanı tebliğ işlemi usulsüz olup, anılan borçlu yönünden ihalenin feshi gerektiği- Beyanı ve ismi alınan komşunun imzası alınmadan veya imzadan çekinme durumu varsa, bu husus tesbit edilmeden tebliğ işleminin tamamlanan tebliğ işleminin, Tebligat Yönetmeliği'nin 30. maddesine uygun yapılmadığından usulsüz olduğu- Muhatabın adreste bulunmama sebebi, adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı ve tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceği tevsik edilmeden, beyanı ve ismi alınan kişinin sıfatı açık ve net bir şekilde belirlenmeden ve imzası alınmadan ya da imzadan çekinme durumu varsa, bu husus tesbit edilmeden yapılan satış ilanına ilişkin tebliğ işleminin,Tebligat Kanunu'nun 21/1 ve 23/7. maddeleri ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine aykırı olarak yapıldığından usulsüz olduğu ve adı geçen borçlu yönünden de ihalenin feshi gerekeceği- Teb. K.'nun 21/2. maddesine göre yapılacak tebligatlarda, tebligat mazbatasının üzerine, çıkış merciince, adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna ve T.K'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair kaydın düşülmesi zorunlu olup, tebligat mazbataları üzerine, tebliği çıkaran mercii tarafından, Teb. K.'nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği görülmekle, tebliğ memurunun, kendiliğinden tebliğ işlemini Teb. K.'nun 21/2. maddesi uyarınca yapması halinde de tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu (İİK. mad. 127)-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-  Satış ilanının tebliğ tarihi itibariyle borçlunun adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde adresi olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta bir araştırma yapılmaksızın sonuca gidilmesi isabetsiz olduğu- İİK. mad. 129/1 gereğince, şikayete konu ihale için yapılan masraflar belirlenerek, satış bedelinin taşınmazın muhammen değerinin % 50'sini ve satış masraflarını karşılayıp karşılamadığının tartışılması gerektiği-
Müşterek çocuğun velayetin değiştirilmesi talebiyle davacı babanın açtığı davada, davalı annenin yokluğunda yargılama yapılıp, davanın kabulüne karar verildiği, gerekçeli kararın usulsüz olarak tebliğ edilmesi ile kararın kesinleştirildiği anlaşıldığından, kararın davalı anneye usulsüz olarak tebliğ edilmiş olması ve annenin davadan haberdar olduğu bildirdiği tarih itibariyle karar henüz kesinleşmemiş olduğundan, davalı annenin yargılamanın yenilenmesine ilişkin dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak nitelendirilmesi gerekeceği-
Gerçek kişilere Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için ilgilinin adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve ayrıca muhataba bu adreste daha önce usulüne uygun bir tebligatın da yapılmış olması gerektiği-Tebligat mazbatasında, muhatabın bulunup bulunmadığı belirtilmeden  "Muhatap ile birlikte aynı konutta beraber ve sürekli oturan yetkili ....'a tebliğ edilmiştir" şerhi ile yapılan tebligatın usulsüz olduğu- İİK. mad. 127 gereğince, satış ilanının borçluya tebliği zorunlu olup, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Uyuşmazlığa konu davanın HUMK zamanında açılmış bulunması ve olayda dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, gider avansı istenmesinin yerinde olmadığı; bu ara kararı yerine getirilmediğnde sadece bu delile dayanmaktan vazgeçilmiş olup mevcut duruma göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun adresi için davacıdan bilgi vermesi İçin ihtar çıkarıldığında, davacı vekili dilekçe ile ABD adresinin tesbit edilemediğini ancak Tapu Müdürlüğü'nde yer alan adresine tebligatın yapılması istenilmişse de bu adrese bir tebligat yapılmamış olup, davalının Mernis adresinin tesbit edilememesi halinde, Tebligat Yasası'nın 35/2 maddesine göre "Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. "belirtildiğinden, Tapu Müdürlüğü'nde olan adresine tebligat yapılmaması halinde mernis adres de tesbit edilmediğinden bu yasaya göre tebligat yapılması gerektiği-
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı- İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanlarının gözetilmesi ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak sonuca gidilmesi gerektiği- İşçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlıkta, davacı vekili davacının 500 TL. net ücretle çalıştığını ileri sürmüş, mahkeme tarafından asgari ücret üzerinden hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuşsa da, ücretin tereddüte yer vermeyecek şekilde tespiti açısından mahkeme yazısında davacının ücretine etki edebilecek unsurlar belirtilmek sureti ile ilgili kurum ve kuruluşlardan emsal ücret araştırmasına gidilmesi gerektiği- İş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmakta iken, HMK. mad. 447 ile sözlü yargılama usulü kaldırılarak, iş davaları için basit yargılama usulünün benimsendiği- 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği- Davalının boşandığı eşinin adresinde oturmadığı polis tutanağında açıklansa da, bu tespitin kimin beyanına veya neye göre yapıldığı, bu tespitin boşandığı eşinin beyanına göre mi yapıldığı, ne zamandır o adreste oturmadığı, bir başka deyişle dava dilekçesinin bila tebliği tarihi ve Tebligat kanunu'nun 35. maddesine göre tebliği tarihinde oturup oturmadığının mevcur polis araştırması tutanağında belli olmadığı görüldüğünden, kolluk araştırması yapılarak ilgili Belediye'ye ve kurumlara yazılar yazılarak apartman numaralarının, sokaka adlarının ve sair adres unsurlarının verildiği ve değiştirildiği tarihler, belirtilen dava dilekçesi tebliğ tarihleri itibari ile araştırılarak dava dilekçesnin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin ve zamanaşımı savunmasının süresi içinde olup olmadığnın tespiti gerektiği- Fazla mesai ve hafta tatili çalışması açısından, davacı tanıkları ... ile diğer dosyadaki davacı tanıklarının beyanlarından, "davacının işe başlama tarihinden itibaren 1999 yılı sonuna kadar haftada 9 saat fazla mesai ve hafta tatili çalışması yaptığı" anlaşılmakta olup davalı tanıklarının tamamına yakınının ise ya diğer dosyada davalı gösterilmiş kişiler, ya taraflarla ve bu arada davalı ile akrabalığı olduğu söyleyen kişiler ya da işyerinde bir ara ortaklığı olan kişiler olduğundan, davacı tanıklarının beyanına itibar edilmemesi gerektiği- Davaya karşı zamanaşımı savunmasının süresinde olup olmadığı araştırılması, süresinde değil ise davacının 01/12/1986-31/12/1999 tarihleri arası fazla mesai ücreti ve hafta tatili ücreti hesaplamalarının doğruluğunun mahkeme tarafından denetlenerek ve hakkın özüne dokunmayan makul oranda takdiri indirim uygulanarak hüküm altına alınması gerektiği- Hangi bilirkişi raporunun esas alındığının gerekçeli kararda açıkça belirtilmemesi hatalı olduğu-
TK 35. maddesi uyarınca yapılan tebligat usule uygun olmadığından mahkeme kararının ve bozma kararının bu davalı yönünden kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği-  Bayilik sözleşmesi uyarınca ariyet senediyle verildiği bildirilen malların davalıya teslim edildiğinin davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, mahkemece bu konuda alınan bilirkişi raporuna ne sebeple uyulmadığı gerekçeleriyle açıklanmamış olup, davacıdan teslime ilişkin belgeleri sorulup, gerekirse davacı tarafça sunulan bu belgeler de dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının adres kayıt sistemindeki adresine tebligatlar yapılmış ise de PTT memurunun tebligata şerh olarak “adres yıkılıp arsa olduğundan TK/21-2 ye göre işlem yapılamadı” şeklindeki ifadeleri yazarak tebligatı mercie iade ettiği, buna rağmen belirtilen adrese TK 35. maddesine göre tebligat yapıldığı- Şu halde; fiziken mevcut olmayan bir adrese belirtilen şekilde tebligat yapılmasının davalının savunma hakkını sınırlar mahiyette olup usul ve yasaya uygun olmadığı- Dosya kapsamından adresi meçhul sayılan davalıya Tebligat Kanunu’nun 28. maddesi gereğince ilanen tebligat yapılmak üzere dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesine-