Davalı tarafından üretilen tescilsiz tabure tasarımında ayaklar arasında oluşturulan dört adet üçgen boşluk şeklindeki görünümü ile taburenin üstünün görünümü itibarıyla karşı davacıya ait tescilli tasarıma nazaran seçenek özgürlüğü ve bilgilenmiş kullanıcının genel izlenimi itibarıyla farklılık arz ettiği, köşebentli tabure ayaklarının işlevsellikle ilgili olduğu ve tasarım korumasının dışında tutulması gerektiği, tasarımlar arasında tek ortak nokta olan hasır görünümlü desenin ise sektörde öteden beri bilinen genel bir desen olduğu anlaşıldığından karşı davada tabure tasarımı yönünden tecavüzün tespiti yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu tecavüzün tespiti isteminin kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği-
İlk Derece Mahkemesince şirketin sınırlı olarak ihyasına karar verilmesine rağmen, davalı tasfiye memurunun istinaf kanun yolu başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle sınırlamanın kaldırılarak ihya kararı verilmesinin, kanuna aykırı olup bu yönden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmekte ise de bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasının gerektiği-
Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi olduğu, takdir hak ve yetkisinin denetlenmesinin de Yargıtayın yetki alanında bulunduğu- Taşınmazın devri, sözleşmenin karşı tarafı olan alıcı şirket tarafından değil, vekilinin hilesi sonucunda yapılmış olup, üçüncü kişinin hilesiyle sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- Davalı şirket yetkili kıldığı kişinin tapuda bizzat gerçekleştirilen işlemi sonucunda dava konusu taşınmazı devraldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin -hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın- akidin hilesi olarak kabul edileceği- B.ye satış bedelinin tapu müdürlüğündeki işlemler bittikten hemen sonra ödeneceği konusunda taraflar anlaşmış ve davacı taraf da bu kanı ile devri yapmış olduğundan, akit tablosuna (TBK. 246; 235) ihtirazi kayıt konulmadığından bahisle, davacı tarafın sadece bakiye satış bedelini talep edebileceği, tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği şeklindeki bir yorum yapılamayacağı-
Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesinin, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorunda olduğu, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramayacağı-
Bölge adliye mahkemelerince takdir edilen maddi-manevi tazminat miktarlarına ilişkin temyiz talepleri hakkında, Yargıtayca yapılacak incelemenin niteliği ve tazminat miktarları yönünden Yargıtayın temyiz olunun kararı bozup bozamayacağı-Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olayların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte bulunduğu, kadın yararına TMK 174/1 ve 174/2 koşullarının oluştuğu ve hâkimin TMK 4, TBK 50 ve 51 gereği gerçekleşen kusurun ağırlığı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet gereği uygun bir maddi ve manevi tazminat hükmetme yetkisine sahip olduğu, burada hâkime tanınan takdir hakkının maddi hukuktan kaynaklanan ve hukukî sonuca yönelik olarak kullanılan bir hukuka uygunluk sorunu olduğu-
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; davacının meslekte kazanma gücünü %100 oranında kaybettiği, başkasının bakım ve gözetimine muhtaç hale geldiği ve ihtiyaç duyduğu bakımın sürekli olduğu-Bu nedenle, davacının eşine yüklenecek sorumluluk ve yükün boyutu gözetildiğinde bakıcı giderinden yapılması uygun görülen hakkaniyet indirim oranının çok yüksek olduğu-Daha düşük oranda indirim uygulanması gerekirken anılan yön gözetilmeden verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince bozulması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkin davada; davacı tarafından davalıya kazandırılan payın akitte gösterilen bedelden daha yüksek bir bedel ödenerek temlik alındığı hususu ispatlanamadığından akitte gösterilen satış bedelinin dikkate alınması ve murisin ölüm tarihine göre güncellenmesi gerektiği- Hal böyle olunca, yukarıda açıklandığı üzere 31.05.1983 ve 18.06.1990 tarihli akitlerde çekişmeli paylar için ödenen satış bedellerinin murisin ölüm tarihinde ulaşacağı miktarın denkleştirici adalet ilkesi uyarınca tespit edilmesi, tespit edilen miktar üzerinden tenkis raporunun alınması, sabit tenkis oranının saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan kısmi itirazın iptali davasının taleple bağlı kalınarak 5.000 TL üzerinden sonuçlandığı- Böylece davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığı saptanarak, davalının sorumluluğunun da kesinleşen bu hükümle tespit edildiği- Kısmi davada alınan bilirkişi raporunda alacağın miktarının 44.116,31 TL olarak tespit edilmiş olup mahkemece yeniden bilirkişi raporu alındığı ve alacağın miktarının 51.990,11 TL olarak belirlendiği- Oysa kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümünün sonradan açılan itirazın iptali davası için kesin hüküm oluşturacağı- Açıklanan nedenlerle; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/... Esas sayılı dosyasında verilen hükmün kesinleştiği ve söz konusu kesinleşen hükümde alacağın miktarı 44.116,31 TL olarak bilirkişilerce tespit edildiği halde yanılgılı değerlendirme ile davacının ıslah talebi nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taşınmazdaki hissesini kayınbiraderi davalıya deveden borçlunun bu tasarrufunun iptali ile taşınmaz üzerinde icra dosyasındaki alacağın ve fer'ilerinin tahsili amacıyla İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince davacı tarafa cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında istinaf dilekçesinde ileri sürülmeyen bir hususun Bölge Adliye Mahkemesince inceleme konusu yapılamayacağı- Sendikal tazminatın hangi ücret üzerinden hesaplanacağı hususunun kamu düzenine ilişkin olmadığı gibi, bu tazminatın hesabına esas ücretin belirlenmesi kanunun açık hükmüne aykırılık teşkil etmediğinden bozma sebebi olarak re'sen nazara alınamayacağı- Yargıtay'ın temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırılık hallerini inceleyebileceği öngörülmüşse de, istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için istinaf dairesince incelenmeyen bir konunun temyizde ileri sürülmesi durumunda Yargıtay'ın bu temyiz sebebini incelemesinin mümküm olmadığı-