İdarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası'nın 2/1-b maddesi gereğince İdare'ye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılmasının gerekeceği-
Dava haksız fiil esasına göre açılmış bir dava olduğundan genel yetkili hukuk mahkemelerinde görülmesinin gerekeceği-
Manevi tazminat isteğinin tümünün reddedildiği davada, hüküm tarihinde yürürlükte, bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3. maddesine göre Avukatlık Ücret Tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı-
Reddedilen maddi tazminat miktarının tamamı üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri hükümlerine aykırı olarak davalılar kararına yüksek vekalet ücretine hükmedilmiş olması ve davacı kararına hiç vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının doğru olmayacağı-
Tamamı reddedilen manevi tazminat istemli davada, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davalı kararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Hakimin keyfi karar verdiği gibi bir iddianın dayanaksız ve yersiz biçimde, üstelik savunma amaçlı bir dilekçede kullanılmasının hem temsil edilen makam hem de temsil eden hakim için hukuka aykırı bir saldırı niteliğinde olduğu, hakim olan davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bu ifadeler nedeniyle davalının hukuki sorumluluğunun kabulünün gerekeceği; kişilik haklarının kişinin hür ve bağımsız varlığının önemli bir parçası olduğu; kişinin yaşadığı toplumda, ilişki kurduğu çevrede şerefi ve saygınlığını sarsacak, onu küçük düşürecek, yanlış tanıtacak, zora sokacak, düşmanca bir ortama itecek her türlü davranışın kişilik haklarına saldırı olduğu-
Gerek dilekçede ve gerekse dava konusu haberde ismi açıkça zikredilmemiş ise de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi sıfatıyla söz konusu kararda imzası bulunan davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu; başka bir ifadeyle, hukuka aykırılık ve davacı yönünden matufiyet unsurunun gerçekleştiği- Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre; kural olarak, bir dava dosyasına sunulan dilekçelerin herhangi bir yorum yapılmaksızın aynen yayımlanması halinde, hukuka aykırılık unsurunun varlığından söz edilemeyeceği ve böylesi bir yayının tazminatla sorumlu tutulmayı gerektirmeyeceği; ancak, aynen yayımlanan dilekçe metinleri, ilişkin bulundukları davanın karşı tarafına veya üçüncü kişilerin kişilik haklarına yönelik açık ve ağır bir saldırı niteliğindeki söz ve ifadeleri içeriyor ise, böyle bir dilekçenin yayımlanmasının, dilekçe sahibinin eylemine katılma (iştirak) niteliğinde görüleceği ve hukuk düzenince tasvip edilmeyeceği-
Dava konusu yayınların yayın tarihi itibariyle görünürdeki gerçeğe uygun olduğu misyonerlik faaliyetlerinin yoğunlaşması nedeniyle güncel olduğu, bu durumda kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği-
Basının haber verme görevinin; gerçeklik, güncelik, kamu yararı, toplumsal ilgi ve konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık kuralları ile belirlendiği, bu sınırlar içinde haber verme hakkının kullanılmasının hukuk kurallarına uygun olduğu-