Kıdem tazminatı ile ilave tediye, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine ilişkin davada, kıdem suresinin farklı olduğu gerekçeli karar yazım aşamasında farkedilerek "gerekçeli karar ile kısa karar çelişmeyeceğinden kısa karar aynen korunmuştur..” denilmişse de, gerekçede davacının çalıştığı süre bakımından çelişki oluşturulduğu anlaşıldığından, kararın bozulması gerektiği-
Davalı şirket ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü arasında hizmet alım sözleşmesi “yardımcı personel hizmeti ile ekipmanlı temizlik hizmeti” için yapılmış olup davacının, temizlik işinde değil, büro elemanı (sekreter) olarak çalışmış olduğu ve bu görevin temizlik hizmeti ile bir bağlantısının bulunmadığı ve bu durumda, hizmet alım sözleşmesinin temizlik hizmeti olması karşısında, davacı yönünden asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunmadığı gibi temizlik hizmeti dışında yardımcı personel alımının işçi teminine yönelik olduğu- İşçi temini olması nedeni ile de davacı bakımından asıl-alt işverenlik ilişkisinden sözedilemeyeceği- Tanık anlatımlarına göre davacıyı işe alanın, emir ve talimat veren davalı kurum olduğu, diğer davalı alt işverenin hukuki ve ekonomik olarak bağımsız bir organizasyona sahip olmadığı, iş organizasyonu olarak davacıya emir ve talimat vermediği de tanık anlatımları ve dosya içeriğinden anlaşıldığı- Davacı başlangıçtan beri davalı kurumun işçisi olduğu ve anılan kurum 6772 s. K. kapsamında kaldığından ve davacının kurum işçisi olması nedeni ile ilave tediye alacağına hak kazanacağı- Davalı kurumun aynı işte çalışan işçisi ile ücreti farklı ise fark ücret alacağının da hesaplanması gerektiği- Davacı muvazaalı asıl-alt işveren ilişkisi kapsamında çalıştırıldığına ve ilave tediye ödenmediğine göre iş sözleşmesinin feshetmesinin, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II.e maddesi uyarınca haklı nedene dayandığı ve bu durumda kıdem tazminatına da hak kazanacağı-
Dosya kapsamına göre davacının 2007 – 02.01.2011 yılları arasında forklift operatörü olarak muvazaalı bir şekilde dava dışı taşeron firma Ltd Şti işçisi olarak çalıştığı ve davacının iş akdinin fesih tarihinden sonra davalı iş yerinde 2011 yılında taşeron firmanın değiştiği ve yeni sözleşme yapılan firmanın .... şirketi olduğu anlaşıldığından, davacının çalışma döneminin 2011 yılına kadar olduğu görüldüğünden ve 2011 yılından sonra çalışması olmayan davacı yönünden mahkemece özellikle 2011 yılı ve sonrasında davacı ile aynı işi yapan emsali davalı şirket işçisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece öncelikle yapılacak iş dava dışı taşeron Ltd Şti ile davalı şirket arasında akdedilen hizmet alım sözleşmesi ve tüm ekleri dosya içerisine katılarak, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte yeniden ve titizlikle değerlendirilerek davacı ile aynı dönemde çalışan ve davacı ile aynı işi yapan, davalı işverenin emsal işçileri tespit edilerek, davacının yaptığı işin bu işçilerin yaptığı işle aynı iş olup olmadığı, işçilerin vasıflarının aynı olup olmadığı belirlendikten sonra, işçilere ödenen ücretler de tesbit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin (hizmet sözleşmesinin) varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceği-
Davacının, daha önce davalılar arasında muvazaalı ilişki olduğu iddiasını da içeren aynı çalışma dönemine ilişkin dava açtığı ve bu davada . işçisi kabul edilerek yapılan hesap raporuna itibarla sonuca gidildiği ve kararın bu yönüyle de kesinleştiği görüldüğünden ve kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülerek mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınacağından, kesin hükmün varlığına rağmen kararın bozulması gerektiği-
Eldeki davayla benzer mahiyetteki uyuşmazlıklarda, verilen iş kolu tespitine ilişkin karar neticesinde, muvazaa olgusunun ortadan kalktığı; ancak anılan iş kolu tespiti kararından önceki dönemler için bu ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek uygulamalar yapıldığı, bu yönde verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olduğu görüldüğünden, iş kolu tespiti kararına kadar olan dönem için, muvazaa olgusu konusundaki istikrar kazanan yargısal uygulamalar dikkate alınarak bu döneme ait davacının isteklerinin, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece öncelikle davacının yararlandığı dönem toplu iş sözleşmeleri dosya kapsamına eklenerek, sonrasında reddedilen alacak kalemleri bakımından davacının tam ıslah dilekçesinde bu alacak kalemlerini talep ettiği dikkate alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Dosyaya sunulan SGK kayıtlarına göre davalı alt işveren iş yerinde çalışan sayısı 30'un altında görünmekte olup faaliyet alanı farklı olsa da organik bağ olduğu kabul edilen diğer şirkete işçi geçişleri bulunduğundan, mahkemece, davacının iddiaları doğrultusunda birlikte istihdam veya organik bağ bulunan işverenin işçi sayısı araştırılmadan fesih tarihi itibari ile davalı şirkette çalışan sayısının 30 işçiden az olduğu ve aynı iş kolunda olmadığı gerekçesi ile diğer organik bağ bulunan şirketin işçilerinin sayıda dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Somut uyuşmazlıkta, mahkemenin davacının iş akdinin geçerli neden olmadan feshedildiğine dair tespitlerinin yerinde olduğu; ancak gerekçede davacının yaptığı işin güvenlik işi olduğu ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalı .... Güvenlik şirketinin davalı ..... Gayrimenkul şirketine güvenlik hizmeti verdiği, güvenlik hizmetinin davalı ..... Gayrimenkul şirketi açısından yardımcı iş olarak sayılması gerektiği belirtilmişse de; mahkemece davalılar arasında asıl- alt işveren ilişkisinin bulunduğu hususu gözetilmeden hüküm fıkrasında işe iade davasının davalılardan ..... Gayrimenkul Yönetim A.Ş yönünden reddine, davacının ..... Güvenlik işyerine işe iadesine karar verildiği, ayrıca boşta geçen süre ücretindeki sorumluluk ile işe başlatmamanın mali sonuçlarına ilişkin hükümde ise davalıların müştereken müteselsilen sorumluluğuna kararı verilmesi gerekirken, sadece davalı .... Güvenlik şirketinin sorumlu tutulması hatalı olup bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması gerektiği-
Davacı işçinin işe giriş tarihi olan 2012 yılında, davalı ile taşeronlar arasında imzalanan sözleşmelerin (2012 yılı temizlik, 2013 yılı Büro destek - 2014 yılı temizlik, şoförlük - 2015 yılı temizlik, şoförlük ve nitelikli hizmet alımı) olarak yapıldığı tespit edilmiş olup önceki emsaller de dikkate alındığında; davacının işe başlama tarihi olan 2012 yılı sözleşmesinin temizlik işçisi temin sözleşmesi kapsamında olduğu ve bu sözleşme ile işe alındığı ve davacının 2012 yılı itibari ile başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi olduğu anlaşıldığından ilave tediye alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği-
Davalılar arasında operasyon personeli sözleşmesi yapılmış olup söz konusu sözleşme ile davalı şirketin diğer şirketin de bilgi işlem saha faaliyetlerini yürüttüğü, PC yazıcı gibi cihazların bakımı ve kurulumunu gerçekleştirdiği anlaşılmakta olup davacı tanıklarının davacının bilgi işlem bölümünün SVP (Ç. Merkezi) kısmında çalıştığını, .... çalışanlarından emir ve talimat aldığını, yaptığı işin ise üretimden gelen bilgisayar, yazıcı vb. aletlerin arızalarını uzaktan bağlanıp gidermek olduğunu, iş yerinde değişik taşeron firmalar olduğunu, yaptıkları iş değişmediği halde işverenin aynı işi yapan bu firmalar arasında işçileri değişik tarihlerde sigortalı gösterdiğini, çalıştıkları dönemde aynı işi yapan ... çalışanlarının da olduğunu, işten çıkarıldıktan sonra da yine ... personeli takviye edilerek aynı işin yapılmaya devam ettiğini beyan ettikleri görüldüğünden, davalılar arasındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde olduğu, davalı şirketin bağımsız bir organizasyona sahip olmadığı ve kesinleşen diğer dosyalarda da davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabul edildiği gözetildiğinde davalılar arasındaki ilişkinin geçerli bir asıl-alt işveren ilişkisinin olmadığı kabul edilerek davacının asıl işverene işe iadesine karar verilmesi gerektiği-