Eşlerin sadakat yükümlülüğünün açılan boşanma davasında hüküm kesinleşinceye kadar devam edeceği- Davalı, temyiz dilekçesinin eki olarak verdiği dilekçede, davacının bir başka kadınla ilişkisi olduğunu ve nişan yaptığını ileri sürmüş, bu iddiasına ilişkin güçlü kanıtlar da sunduğundan, dava sırasında ortaya çıkan ve davanın sonucuna tesir edecek olan bu iddiaya ilişkin taraflarca gösterilecek deliller toplanıp, diğer delillerle birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonucuna göre hüküm kurulmasının gerektiği- 
Kadının güven sarsıcı davranışları karşısında, kocanın da aile sırlarını başkalarına anlattığı- Eşlerin sadakat yükümlülüğü evlilik birliği süresince geçerli olup, boşanma yönünde oluşan karar kesin hüküm halini alıncaya kadar bu yükümlülüğün devam edeceği ilkesine ters düşecek şekilde, kocanın kendi davasının kabulü ile verilen boşanma kararı henüz kesinleşmeden bir başka kadınla birlikte yaşamaya başladığı ve bu kadından bir çocuğunun bulunduğu ileri sürüldüğü ve bu iddia temyiz aşamasında sunulan nüfus kaydı ve diğer delillerle doğrulandığı- Kocanın yeni davranışları nazara alınarak, diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği- 
Mahkemece davacının talep ettiği ziynet eşyalarının cins, sayı ve niteliği hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK. mad. 31) çerçevesinde açıklattırılıp, sunulan delillere göre ve gerektiğinde bu ziynetlerin dava tarihindeki değerlerini belirlemek amacıyla bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra; davalının düğün sırasında takılan altınların evlilik sırasındaki borçlanmalar ve sonrasında evlilik birliği içinde müşterek olarak harcandığı yönündeki beyanı da dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
Davalının dava süresi boyunca davacıyı boşanma kararından vazgeçirmek için tehdit ettiği, şiddet uyguladığı, çocukları baskı unsuru olarak kullandığı, zaman zaman müşterek çocukları davacının yanından aldığı ve sonra tekrar davacıya teslim ettiği- Davalı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğu- Davacının 27.07.2011 tarihli duruşmadaki beyanı, otelde kalma durumuna ilişkin açıklamaları ve tüm dosya kapsamı itibariyle davacının af iradesi olan davranışı kanıtlanamadığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- 
Evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerden biri olan "sadakat yükümlülüğü" (TMK. mad. 185/3) boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam edeceği- Sadakatsizlik iddiasının sabit olması durumunda, kusur ve buna bağlı boşanma hükmü ile boşanmanın eki niteliğindeki nafaka ve tazminat taleplerinin bundan etkileneceği- mahkemece yeni hadise şeklinde ileri sürülen ve davada verilen hükmü önemli ölçüde etkileyecek nitelikteki,  kadının başka birinden çocuğunun bulunduğu iddiasının araştırılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre, kusur durumu ve boşanmanın fer'i olan taleplerin karara bağlanması için hükmün bozulması gerektiği- 
Tarafların karşılıklı birbirine hakaret ettikleri, davalı kadının eşinden sürekli maddi taleplerde bulunduğu, tanık H.B.’nun ifadesine göre kocanın da evlik birliği sona ermeden sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğinin anlaşıldığı- Boşanmada davacı daha ağır kusurlu olduğu, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı yararına tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları ile kusur dereceleri dikkate alınarak uygun miktarda maddi (TMK. mad. 174/1) ve manevi (TMK. mad. 174/2) tazminat takdirinin gerektiği- 
Boşanma veya ayrılık davası açıldığında hakimin, davanın devamı süresince gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına geçimine malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden olmak zorunda olduğu- Toplanan delillerden hemşire olan kadının dava tarihinden sonra 26.06.2010 tarihinde doğum yaptığı, 20.11.2010 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile ücretsiz doğum sonrası izne ayrıldığı ve bu tarihten itibaren geliri bulunmayan kadın lehine TMK. mad. 185/3 ve 186/3 maddeleri uyarınca 22.11.2010 tarihinden ücretsiz doğum izninin sona erdiği tarihe kadar uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- Kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulüne karar verildiği halde, kendisini davada vekille temsil ettiren kadın lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinin isabetsiz olduğu- 
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında sebep olan davacının sadakat yükümlülüğünü (TMK . mad. 185/3) ağır biçimde ihlal ettiği, davalının ise davacıya sinkaflı sözlerle küfrettiği olaylarda, davacının davalıya göre ağır kusurlu olduğundan, davalının maddi manevi tazminat taleplerinin reddedilmesinin isabetsiz olduğu- 
Kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, kocanın da bağımsız konut temin etmekten kaçındığı ve eşine fiziki şiddet uyguladığı olaylarda, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu- Boşanmada taraflar eşit kusurlu olup, kadının daha ağır kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de, tarafların eşit kusurlu davranışları sonucu evlilik birliği temelinden sarsıldığına göre her iki boşanma davasının kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden tarafların bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının reddi ve her iki davanın kabulü suretiyle verilen boşanma hükmünün gerekçe değiştirilerek onanması gerektiği- 
Boşanma davası süresince, mahkemece dava tarihinden geçerli olmak üzere re'sen davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-