Mahkemece davalının tebligata elverişli bilinen en son adresi konusunda herhangi bir araştırma yapılmaksızın doğrudan davalının adres kayıt sistemindeki adresi olan "............... " adresine tebligat zarfının üzerinde "mernis" adresi de olduğu belirtilmek suretiyle tebliğe çıkarılmış, bu adreste Tebligat Kanunu'nun 21/2 maddesine göre evrak 22.09.2015 tarihinde muhtara tebliğ edilmiş olması usulsüz tebligat teşkil edeceği için kurulan hükmün hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiği-
Davalı-davacı erkeğin birleşen dava dilekçesi davacı-davalı kadına tebliğ edilememiştir, dilekçeler aşaması tamamlanmadan mahkemece ön inceleme duruşması ve tahkikat duruşmaları yapılarak karar verilmesinin, kanuna aykırı olduğu- Davacı-davalı kadının ziynet alacağı istemi hakkında açılmış bir dava bulunmakla birlikte, gösterilen değer üzerinden nispi harç tamamlanmadığından, davacı-davalı kadına dava dilekçesinde yer alan bu istekleri ile ilgili olarak nispi harcın tamamlanması için süre verilmesi (Harçlar Kanunu m. 30 - 32) ve harç eksikliği tamamlandıktan sonra, bir karar verilmesi gerektiği-
Kanunun bu emredici düzenlemesine rağmen usulüne uygun şekilde yargılama aşamaları tamamlanmadan, ön inceleme duruşmasında karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmadığı-
Yargılama, isticvabına karar verilen tarafın yokluğunda devam etmekte olsa bile, o tarafa isticvap davetiyesi gönderilebileceği- Ç.lan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıaların ikrar edilmiş sayılacağı- Davacının ... tarihinde 170.000 TL'yi "konut bedeli" açıklaması ile dava dışı A.Ş.'nin banka hesabına yatırdığı ve aynı tarihte sözleşmede 310.000 TL bedelle satıldığı belirtilen A.Ş. adına kayıtlı bağımsız bölümün tapuda davacı adına tescil edildiği hususları bir arada değerlendirildiğinde; davacının davalıdan haricen devraldığı taşınmaz bedelinin 310,000 TL olduğunu ispat ettiği, davacı adına tescil edilen taşınmaz için yaptığı ödemelerin davalı tarafından kabul edilen kişinin ise anılan sözleşmeyi teyzesi olan davacı nam ve hesabına yapan ve bazı edimleri onun adına ifa eden kişi konumunda olduğu-
HMK.'nun 140. maddesi gereğince mahkemenin tahkikat aşamasını öninceleme tutanağına göre sürdürmesi gerekeceği, bu itibarla mahkemece; davacı vekilinin ön inceleme aşamasından sonra hizmet tespiti talebi için usulüne uygun bir ıslah talebi bulunmadığı, ayrıca davada işverenin de davalı olarak gösterilmediği göz ardı edilerek davacının hizmet süresinin tespitine de karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma nedeni olduğu-
Dava dilekçesinde sadece manevi tazminat talebinde bulunan davacının, ön inceleme aşamasından sonra tahkikat aşamasında, (TMK. mad. 174/1 kapsamında) maddi tazminat talebinin bulunmasının "iddianın genişletilmesi" niteliğinde olacağı- Bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmadığından, davacının dava ya da ikinci cevap dilekçesi ile istemediği maddi tazminat (TMK m. 174/1) talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi gerektiği- "HMK'nın 141. maddesinin maddi vakıalara ilişkin olduğu, boşanmanın ferisi niteliğindeki taleplerin nispi harca tabi olmadan her aşamada istenebileceği" şeklindeki görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
TBK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada muvazaalı işlemin diğer tarafı olan üçüncü kişinin davaya dahil edilip taraf teşkilinin sağlanması gerektiği- Davalı ile boşanan lehine mali haklara hükmedilen davacının eski eşi olan davalının taşınmazını teyzesinin torununa satması halinde, davacının muvazaaya dayalı dava açmakta hukuki yararının bulunduğu- Lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olan davacının "Keşfe yatıracak parası olmadığı"na ilişkin beyanın adli yardım talebi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Davacı, gelinin tanık olarak dinlenmesini talep ettiğinden, HMK. mad. 243/(3) uyarınca, tanığın gerektiğinde telefon, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanarak çağrılabileceği hususunun değerlendirilmesi gerektiği- Davalı ile taşınmazı satın alan dava dışı kişi arasında akrabalık bağı olduğu iddia edildiğine göre, anılan şahısların nüfus kayıtlarının çıkartılması masraf gerektirmediği, satılan taşınmazda halen kendisinin oturduğu belirttiğinden bu hususun zabıta marifeti ile araştırılmasının mümkün bulunduğu- Davacı keşif deliline dayanmamış olup mahkemece davanın aydınlanması için resen keşif yapılmasına karar verilmesi halinde HMK'nun 325. maddesine göre davalıdan veya onun yatırmaması halinde ilerde haksız çıkacak şahıstan alınmak üzere hazineden ödenmesine de hükmedebileceği-
Temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin (hizmet sözleşmesinin) varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceği-
Mahkemece yapılacak işin; ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, HMK'nun 140 ncı maddesi uyarınca ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm usuli işlemlerin tamamlanması, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşmaktan ibaret olduğu-
Temyize konu kararın verildiği ilk celsede mahkemece HMK'nun 73, 81, 82, 83, Avukatlık Kanunu'nun 41., Tebligat Kanunu'nun 11. maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde vekile tebligatın zorunlu olduğu nazara alınmadan alacaklı asıla ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiye çıkarıldığının, bu şekilde davalı alacaklı vekilinin yokluğunda yargılama yapıldığının ve HMK'nun 140/5 maddesinin dava konusu olayda uygulanmadığının görüldüğü, hal böyle olunca; mahkemece ön inceleme duruşmasında taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık ihtarlı kesin süre verilmeden, dayanılan deliller toplanılıp araştırılmadan, tanık listesi sunma imkanı tanınmadan karar verilmesi, hukuki dinlenilme hakkının ihlali (HMK m. 27) olduğu gibi HMK 297/c maddesine de aykırı olarak sonuca nasıl varıldığı anlaşılamayacak şekilde hüküm kurulmasının da doğru olmadığı-