Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekâlet ücretinin dâhil olmadığı-
Dava dilekçesinde, somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması halinde, öncelikle hâkim davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemesi gerektiği, ancak bu eksiklik tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek karar verileceği, bu eksiklik tamamlanmaz ve somutlaştırma gerçekleşmezse, ispatsız kalan davanın reddine karar verileceğinden, dava dilekçesinde, davacının ödenmesi gereken aylık ücretinden her ay cüzi bir miktarının ödendiği, ödenmeyen ücret ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsilinin talep edilmiş olması şekli ile soyut ve genel anlatımlar içerdiğinden, öncelikle davacıdan ücret ve ikramiye alacağı taleplerinin hangi aylara ilişkin olduğu ile ödenmeyen ücret ve ikramiye alacağı açıklattırılması ve işverenden davacıya yapılan ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler de istenerek davacının talepleri ve işverence ibraz edilecek bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; tahkikatın bitiminden sonra taraflara sözlü yargılama ve hüküm için HMK mad. 186 gereğince yeni duruşma günü verilmeden, bu konuda meşruhatlı davetiye göndermeden, sözlü yargılamada bulunulması ve hüküm verilmesi için yeni duruşma günü belirlenmesini talep etmedikleri hususunda açıkça beyanları alınmadan, HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, davacı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde usul kurallarına uyulmaksızın, esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu-
D.çelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ise tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK. 137 ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekeceği, somut davada; davalı tarafa usulüne uygun olarak ön inceleme duruşma günü ve tahkikat duruşma günü tebliği yapılmaması nedeniyle hukuki dinlenilme hakkı zedelenmiş olup kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerektiği-
Mahkemece, davalıya bilinen en son adresi itibariyle çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine davalının adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi itibariyle Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılmaksızın karar verilmek suretiyle davalının savunma hakkı kısıtlandığından, mahkemece; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekeceği-
Taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı erkek dilekçeler aşamasında yalnızca davalı kadının şiddet uyguladığı vakıasına dayanmış olup, tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması mümkün olmadığı için davacı tarafça usulüne uygun şekilde süresince ileri sürülmeyen ve dayanılmayan şiddet dışındaki vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkek daha kusurlu olduğundan, davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davalı kadının mernis adresine dava dilekçesi tebliğe çıkarılmış ve kayınvalide R.....'nin beyanına göre muhatabın ........'e gittiği belirtilerek muhtara tebliğ edilmiş ancak davalı kadının mernis adresinde ikamet etmediği, bu adresin erkeğin annesinin ikameti olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığından mernis adresine çıkartılan bu tebligatın usulsüz olduğu-
Dava dilekçesinde davacı kadın her hangi bir delile dayanmamış, davalı davaya yasal süre içerisinde cevap vermemiş, davalı kadın ilk kez mahkemece hazırlanan 08.12.2015 ön inceleme duruşması tensip zaptının tebliğinden sonra 25.12.2015 tarihli dilekçesi ile tanık bildirmiş ancak davacı kadının, dava dilekçesinde tanık da dahil olmak üzere her hangi bir delile dayanmadığına göre dayanılmayan delilin bildirilmesi için ön inceleme tensip zaptında delil bildirmesi için verilen süre de sonuç doğurmayacağından, bu tanıkların beyanlarının kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı-
Mahkemece, davacı tarafa tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için süre ve imkan tanınması, bildirmesi halinde, mahallinde yeniden keşif icra edilerek, tanıkların beyanlarının keşif mahallinde alınması, toplanacak delillere göre, davaya konu edilen taşınmazlar yönünden, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, her paydaşın payına özgülenen bir kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, var ise, davacıya özgülenen alana bir müdahale olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşmamış olması halinde, uyuşmazlığın M.K.nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, bu çerçevede, davacının taşınmazlarda kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığının açıkça saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalıya dava dilekçesinin mernis adresine öncelikle mernis adresi şerhi yazılmadan tebliğ edilmesi, bu şekilde tebliğ gerçekleşmezse Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebligatın yapılması gerektiğinden, dava dilekçesi tebliği usulsüz olup, davalının savunma hakkının kısıtlanlandığı-