Cevap dilekçesinde herhangi bir delil (HMK. mad. 129/1-e) sunmayan ve sonradan delil gösterilebilmesi için (HMK. mad. 145. maddesinde) belirtilen istisnai hâllerin mevcudiyetini de ileri sürmeyen davalıya delil bildirmesi için süre verilemeyeceği- TMK. mad. 181/2 uyarınca, ölen eşin mirasçılarının kusur tespiti yönünden davaya devam edebilecekleri- "Bozma kararının boşanma davasına ilişkin olduğu, ancak bozma sonrası davacının ölümü nedeniyle boşanma davasının konusuz kaldığı ve mahkemece de kabul gördüğü üzere boşanma hakkında hüküm oluşturulmasının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu ve bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Özel Daireye ait olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının tanık deliline dayanarak ön inceleme duruşmasında da tanıklarını bildirmek üzere süre istemesine karşın, mahkemece uyuşmazlık konusunun belirlenmesinden önce tensip zaptı ile tanıkların bildirilmesinin istenemeyeceği gözardı edilerek ve bu hususta kesin süre verilip, tensip zaptının davacıya tebliğ edildiği gerekçesiyle tanıklar dinlenmeden esas hakkında karar verilmiş olduğu, davacı yana tanıklarını bildirmesi için süre verilerek toplanan ve toplanacak deliller değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği-
Mahkemece, "davacının süresinde delillerini sunmadığı" gerekçesiyle kiralananın tahliyesine ilişkin davanın reddine karar verilmişse de, önceleme duruşmasında, taraflar arasındaki çekişmeli hususların tespit edilmesi ve tahkikatın çekişmeli hususlar esas alınarak yürütülmesi asıl olup mahkemece, taraflara dilekçelerinde dayandıkları, ancak henüz sunmadıkları delilleri sunmaları için kesin süre verilmesi gerektiğinden ve daha önce tensiple veya inceleme tutanağı ile verilmiş olan süre sonuç doğurmayacağından, davacı vekiline, kira sözleşmelerini, tanıkların adı ve soyadı ile adreslerini, hangi tanığın hangi vakıaya ilişkin olduğunu içeren dilekçe vermesi için ön incelemeden sonra kesin mehil verilmeden davanın neticeye bağlanmasının hatalı olduğu-
Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekâlet ücretinin dâhil olmadığı-
Dava dilekçesinde, somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması halinde, öncelikle hâkim davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemesi gerektiği, ancak bu eksiklik tamamlanırsa yargılamaya devam edilerek karar verileceği, bu eksiklik tamamlanmaz ve somutlaştırma gerçekleşmezse, ispatsız kalan davanın reddine karar verileceğinden, dava dilekçesinde, davacının ödenmesi gereken aylık ücretinden her ay cüzi bir miktarının ödendiği, ödenmeyen ücret ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsilinin talep edilmiş olması şekli ile soyut ve genel anlatımlar içerdiğinden, öncelikle davacıdan ücret ve ikramiye alacağı taleplerinin hangi aylara ilişkin olduğu ile ödenmeyen ücret ve ikramiye alacağı açıklattırılması ve işverenden davacıya yapılan ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler de istenerek davacının talepleri ve işverence ibraz edilecek bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece; tahkikatın bitiminden sonra taraflara sözlü yargılama ve hüküm için HMK mad. 186 gereğince yeni duruşma günü verilmeden, bu konuda meşruhatlı davetiye göndermeden, sözlü yargılamada bulunulması ve hüküm verilmesi için yeni duruşma günü belirlenmesini talep etmedikleri hususunda açıkça beyanları alınmadan, HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, davacı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde usul kurallarına uyulmaksızın, esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğu-
D.çelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ise tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK. 137 ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekeceği, somut davada; davalı tarafa usulüne uygun olarak ön inceleme duruşma günü ve tahkikat duruşma günü tebliği yapılmaması nedeniyle hukuki dinlenilme hakkı zedelenmiş olup kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerektiği-
Mahkemece, davalıya bilinen en son adresi itibariyle çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine davalının adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi itibariyle Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılmaksızın karar verilmek suretiyle davalının savunma hakkı kısıtlandığından, mahkemece; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekeceği-
Taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı erkek dilekçeler aşamasında yalnızca davalı kadının şiddet uyguladığı vakıasına dayanmış olup, tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması mümkün olmadığı için davacı tarafça usulüne uygun şekilde süresince ileri sürülmeyen ve dayanılmayan şiddet dışındaki vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkek daha kusurlu olduğundan, davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davalı kadının mernis adresine dava dilekçesi tebliğe çıkarılmış ve kayınvalide R.....'nin beyanına göre muhatabın ........'e gittiği belirtilerek muhtara tebliğ edilmiş ancak davalı kadının mernis adresinde ikamet etmediği, bu adresin erkeğin annesinin ikameti olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığından mernis adresine çıkartılan bu tebligatın usulsüz olduğu-