Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının hiç bir şekle bağlı olmadığı- Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabileceği- HMK’nın 140/3 maddesinde de düzenlendiği üzere ön inceleme duruşmasında taraf vekillerince imzalanarak kabul edilen uyuşmazlık konusu olan hile iddiası yönünden araştırma yapılması, toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi, süresinde açılmış ise, işin esası yönünde araştırma yapılması gerekirken, ön inceleme zaptında tespit edilen uyuşmazlık haricinde başka bir hukuki sebep yönünden inceleme yapılarak sonuca gidilmiş olmasının hatalı olduğu-
İlk Derece Mahkemesi tarafından tarafların hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde, ön inceleme duruşması icra edilmeksizin dosya üzerinden yetkisizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacılar tarafından dava dilekçesinde ''inançlı işlem ve muvazaa'' sebebiyle tapu iptal ve tescil isteğinde bulunulmuş, ilk derece mahkemesince de ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak tespit edilmiş olup, HMK'nın 140/3. maddesi uyarınca incelemenin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı istek yönünden yapılması gerektiği-
HMK'da ilk derece yargılamasında, "yazılı yargılama usulü", beş aşamadan oluşacak şekilde düzenlenmiş olup kanunda belirtilen sebepler dışında, öngörülen yargılama kesitlerine uyulmadan karar verilemeyeceği- İptal ve tescil davalarının taşınmazın kayıt malikine karşı açılması zorunlu olup "muvazaa" iddiasının incelenebilmesi için, davalı ile dava dışı kişi arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunlu olduğundan bu kişinin de davalı sıfatıyla davada yer alması gerektiği-
Dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde soyut olarak tanık deliline dayanan tarafın, ön incelemede hakimin tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit etmesinden sonra, hangi konulara ilişkin ve hangi vakıayı ispat için hangi tanığı delil olarak bildirebileceğini belirleyebileceği- "Basit yargılama usulünde, davalının ön inceleme duruşmasında tanık listesi vermek için istediği süre talebinin mahkemece reddedilmesine yönelik direnme kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsemediği-
Birleştirilen dosya davacısının sunduğu, karşı tarafça inkar edilmeyen bu sözleşme örneklerinin gerektiğinde taraf isticvap edilerek değerlendirilmeden ve delilleri tartışılmadan delillerin sunulmasına yönelik süre verilmesinin ve akabinde dava ispat edilemediğinden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesi uyarınca, asıl ve birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup, birleştirilen dava dosyasının tarafları, iddia, savunma özeti, delilleri belirtilip, değerlendirilip, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, asıl ve birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı anlaşılmakla, bu hali ile verilen karar anılan Kanunu'nun 294 ve devamı maddelerine uygun düşmediği-
Mahkemece, ön inceleme duruşmasına davet tutanağı ile önalım bedelinin depo edilmesi için davacı vekiline süre verilerek ön inceleme duruşmasında da bedel depo edilmediğinden davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmişse de, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat aşamasında verilmesi lazım gelen sürenin de bu aşamada verilemeyeceğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında önalım bedelinin yatırılmaması dava şartı olarak düzenlenmediğinden önalım bedelinin depo edilmemesi nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Somut olayda, dava dilekçesinin davalıya 16.10.2012 tarihinde usule uygun şekilde tebliğ edildiği, davalı tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesinin sunulmadığı, böylece davalının dava dilekçesinde yer alan tüm iddialarını inkâr etmekle birlikte savunmasına yönelik herhangi bir vakıaya dayanmadığı, davalının kanunla kesin şekilde belirlenen iki haftalık süreden sonra 05.11.2012 tarihinde, davaya cevap vererek aynı dilekçe ile tanık deliline dayandığı, mahkemece yapılan 12.12.2012 tarihili ön inceleme duruşmasına her iki taraf vekilinin katıldığı, davacı ve vekilinin süresinden sonra verilen cevap dilekçesine muvafakatinin olmadığı anlaşıldığı- Bu durumda; süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemekle inkâr savunmasına dayanak vakıa ve delile dayanmayan davalının süresinden sonra bildirmiş olduğu tanıklarının karşı ispat hakkı kapsamına taşınarak dinlenilmesine de imkân bulmadığı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada mahkemece öninceleme duruşmasında delil bildirimi için HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye ilişkin ihtaratın içeriğinde tanık listesi yer almadığından, davalı tarafa tanık isimlerini bildirmek üzere usulünce verilmiş bir kesin sürenin varlığından bahsedilemeyeceği- Davalı tarafın bildirdiği ve sonradan da dinletmekten vazgeçmediği tanıkların HMK 243. maddesinden gösterilen şekilde dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
Ortaklığın giderilmesi davasında davacının "paydaşlığın satış suretiyle giderilmesini" istemesinin, davalıların "aynen paylaşma istemesine" engel teşkil etmeyeceği- Ortaklığın giderilmesi davalarının çift taraflı olma özelliğinden dolayı, mahkemece duruşma açılarak davalılara davaya devam etmek isteyip istemediklerinin sorulması, davalılardan birinin ya da birkaçının davaya devam etmek istemesi halinde, yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği-