Sorumluluğuna karar verilen davalı şirketin birleşen davadaki savunmaları üzerinde durulmadan ve birleşen davada adı geçen davalının sorumlu kabul edilip edilmediği de gerekçelendirilmeden, tek bir hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacının peşin ödemeli ortak olup olmadığı, davalı kooperatifin genel kurulunda ve taraflar arasındaki sözleşmede davacının yapması kararlaştırılan edimleri yerine getirip getirmediği her iki dava açışından önem arz ettiğinden her iki dosyanın birleştirilerek görülmesi gerektiği ve bu durumda mahkemece her iki dava dosyası birleştirilerek davalı kooperatifin sunduğu masraf makbuzları incelenerek davacının edimlerini yerine getirip getirmediği araştırılarak gerek ihraç kararının iptali talebi gerek tapu iptali ve tescili talepleri yönünden oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Eldeki dosyada davacı arsa sahibi kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat (cezai şart alacağı) talebini içerdiği, diğer dava da ise; kat karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı davacı yükleniciye satışı vaadedilmiş olan taşınmazın %50 hissesinin davalı adına olan kaydının iptali ve davacı adına tescilinin talep edildiği, bu durumda iki davanın da aynı sözleşmeden kaynaklandığı anlaşıldığından, bu iki dosyanın birbirlerine etki edecek nitelikte fiili ve hukuki bağının bulunduğu düşünülerek HMK mad. 166 uyarınca davaların birleştirilmesi gerektiği-
Tek bir dosya üzerinden sürdürülmekle birlikte, bağımsızlığını koruyan her bir şikayet dosyası yönünden ayrı ayrı yargılama yapılması ve birleştirilen şikayetlerin her biri hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece, kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm bölümünde şikayetlerin kabulüne karar verildiği halde, gerekçe bölümünde uyuşmazlığın esası da tartışılarak tarafların hacizlerinin düşmüş olması sebebiyle garameten paylaşıma yapılan itirazın yerinde olmadığı sonucuna varıldığı ve gerekçe ile hüküm sonucu arasında çelişki doğduğundan, kararın bozulması gerektiği-
Boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan maddi-manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve velayet gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesinin, bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikle değerlendirilmesiyle mümkün olduğu, bu duruma göre; davacı erkeğin temyiz dilekçesinde, davalı kadının da temyize cevap dilekçesinde belirttiği üzere davalı kadın tarafından yerel aile mahkemesinde boşanma davası açtığı belirtilmekle, kadın tarafından açılan davanın erkek tarafından açılmış olan temyize konu dava dosyası üzerinde birleştirilerek karar verilmesi gerekeceği-
Her iki dosyadaki uyuşmazlığın aynı sözleşmeden kaynaklandığı, taraflarının aynı olduğu ve bir davada verilecek karar diğer davanın sonucunu doğrudan etkileyeceğinden fiili ve hukuki irtibat yani bağlantı sebebiyle daha önce açıldığı anlaşılan .............Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi'nin .................Esas sayılı dosyası ile eldeki davanın birleştirilerek davanın sonuçlandırılması gerektiği-
Kadın tarafından evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma dava dosyası ile erkek tarafından açılan fiili ayrılık sebebine dayalı dava dosyasının davacı-davalı sıfatları farklı olmakla birlikte davalardan biri hakkında karar verilir ve kesinleşirse diğer dava konusuz kalacağından, iki dava arasında aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, tarafların kusurlarının belirlenmesi ve bunun sonucu olarak boşanmanın fer'ilerinin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi amacıyla birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği- Taraflar arasında ayrı mahkemelerde yürüyen boşanma davalarının olması veya boşanma davasından bağımsız olarak ayrı yaşama olgusuna dayalı (TMK. m. 197) açılan tedbir nafakası davasının bulunması, bu davaların her birinde geçici nitelikte olan, talep ve kusur şartlarına bağlı olmayan tedbir nafakası (TMK. m. 169) hükmedilmesine engel olmadığı- Hâkimin, önüne gelen dosyada, tarafların ve çocukların gereksinimlerine bağlı olarak derdest olan diğer davaların akıbetine bağlı olmaksızın uygun bir nafakaya karar vereceği, gerekli gördüğü takdirde bu nafakanın miktarında indirim ve artış da yapabileceği- Birden fazla dosyada tedbir nafakasına hükmedilmesi hâlinde dahi tahsil edilecek nafaka miktarı tek olacağı ve bu durumun karışıklığa sebebiyet vermemesi için hâkimin infazı kabil nitelikte hüküm kurması ve "tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla" ibaresinin hükümde yer alacak şekilde nafakaya hükmetmesi gerektiği- "Tedbir nafakası konusunun önceden Aile Mahkemesi'nde karara bağlandığı, eldeki davada yeniden nafakaya hükmedilmesinin infazda sıkıntı doğuracağı, mahkemece bozma kararının birinci bendinde belirtildiği gibi birleştirme kararı verilmesi gerektiği ve birleştirme kararı ile kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının neticelerini doğuracağı, dolayısıyla TMK. m. 169 ile varılmak istenen sonuca ulaşılacağı, bu sebeple mahkemenin tedbir nafakasına yönelik direnme gerekçesinin bu yönüyle doğru olduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Asıl ve birleşen davalar ile karşı dava yönünden talepler, dava konusu edilen mallar, toplanan deliller, dosya kapsamında gelinen aşama birlikte değerlendirildiğinde tefrik kararı verilmesinde usule aykırı bir yön bulunmadığı- HMK. mad. 150/1 uyarınca verilen işlemden kaldırma kararının temyiz incelemesine tabi kararlardan olmadığı, karara yönelik itirazın asıl dava ve birleşen davanın tefriken gönderileceği mahkeme tarafından incelenmesi gerekeceği- Taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kendisine konut tahsis edilmeyen kooperatif üyesinin tazminat istemine ilişkin davada, gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle kooperatifler konusunda uzman bir bilirkişi heyetine kooperatif defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak, kendisine konut tahsisinin mümkün olmadığı anlaşılan davacının tazminat alacağının tutarının belirlenip, ortaya çıkacak sonuca göre, tazminat istemi yönünden asıl ve birleşen davalarda ayrı ayrı hüküm kurularak, asıl davadaki kira bedeli isteminin ise reddedilmesi gerektiği-
Bozma sonrasında kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve fazla mesai ücreti yönünden eldeki kararda, fazla mesai ücreti tamamen reddedildiği için fazla mesai ücreti taleplerinin ıslahen artırılan kısımları için dava açılmış ve davacı vekilinin birleştirme talebi, mahkeme tarafından "usul ekonomisi" gerekçesi ile reddedilmiş olup mahkemenin, bozmadan sonra ıslah yapamayan açtığı ek davanın davacı vekilinin birleştirilmesi talebini bu şekilde reddetmesinin hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığı-