Davaların birleştirilmesine karar verilmesi halinde sadece bunların yargılaması birlikte yürütülmekte olup her davanın bağımsız karakterini koruduğu, bu durumda her dava için ayrı ayrı hüküm kurulması, yargılama giderleri ve vekalet ücreti v.s.nin her dava için ayrı ayrı belirlenmesi gerekeceği- Mahkemece, gerekçeli kararda manevi tazminat verilmesi gereğine değinildiği, kesinleşmeden hiç bahsedilmediği, hükümde ise manevi tazminat istemine hiçbir şekilde yer verilmediği, buna göre manevi tazminat istemi yönünden bozma öncesi verilen ilk karar kesinleştiğine göre bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde çelişkili karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği-
Her iki davada verilecek hükümlerin birbirini etkileyecek nitelikte olduğu anlaşıldığından aralarında bağlantı bulunan her iki davanın birleştirilerek görülmesi gerektiği-
Mahkemece, asıl ve birleşen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması, harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hangi dava ile ilgili ise o dava için kurulan hükümde sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği halde, HMK’nın 297. maddesinde yer alan düzenlemeye aykırı olarak infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm oluşturulmasının doğru olmadığı-
Bölge adliye mahkemesi gerekçesinde "... birleşen dava yönünden hüküm kurulmaması hatalı ise de birleşen dava yönünden istinaf yoluna başvurulmadığından bu husus istinaf başvuru kabul sebebi yapılmadığı..." belirmiş ise de, ilk derece mahkemesi karar başlığında ve hükmünde birleşen dava yer almadığından birleşen davanın davacı vekilinden birleşen dava ile ilgili istinaf talebinde bulunmasının beklenilemeyeceği, o halde Bölge Adliye Mahkemesince asıl ve birleşen davalar hakkında HMK. nın 359. maddesine uygun şekilde ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, mahkemenin ........... E. sayılı birleşen dosyası hakkında hüküm kurulmamasının hatalı olduğu-
Tapu iptal tescil davalarında, temlik alan 3. kişinin bir hak talep edebilmesi için temlik eden yüklenicinin arsa sahibine karşı edimini ifa ederek temlik edilen bağımsız bölüme hak kazanmış olması gerekeceği, somut olayda yüklenici şirketin davada taraf olarak yer almadığının görüldüğü, bu durumda mahkemece davacı tarafa yüklenici hakkında dava açtırılıp, açılacak dava birleştirilerek taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasının incelenip davanın karara bağlanması gerekeceği-
Davalı tarafından aynı hakem kararının kısmen aynı maddelerinin iptali talebiyle dava açıldığına göre davalar arasında bağlantı olduğu, mahkemece, anılan dosyanın getirtilerek karar verilip verilmediğinin, karar verilmişse kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması, kesinleşmişse bu davaya etkisinin değerlendirilmesi, halen derdest ise HMK 166 uyarınca davaların birleştirilerek beraber görülmesinin sağlanması gerektiği-
Davacı vekili tarafından mahkemece alınan bilirkişi raporunda alacağın daha fazla hesaplanması üzerine ilk kararda hüküm altına alınan tutar dışında kalan bakiye kısmın tahsili için davalı aleyhine başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan ve diğer ek davanın, mahkemesince her iki dava arasında hukukî ve fiili irtibat bulunduğu, davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği gerekçesiyle birleştirilmesine karar verilerek bu dosya arasına gönderildiği, ancak; mahkemece gerekçeli karar başlığında birleşen davaya ilişkin bilgilere yer verilmediği gibi, birleştirilen dava ile asıl davanın birbirinden bağımsız olduğu, bağımsızlığını koruyan her bir dava hakkında ayrı ayrı yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu- Bozmadan sonra birleştirilen dava hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine dair önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davaların birbirinden bağımsız olması anlamına gelen ''davaların istiklali prensibi'' uyarınca, asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp, hüküm kurmak gerekirken; mahkemece, asıl dava ve birleşen davanın, davalıları hakkında tek bir hüküm kurulmasının, birleştirilen dosya yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmasının ve her ne kadar tüm davalılar yönünden karar verilmiş olmakla denilmiş ise de davalılardan birkaçı hakkında hüküm kurulmamasının doğru görülmediği-
Asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı karara bağlanması gerektiği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatından son yüklenicinin sorumlu olduğuna dair hesaplamanın yapılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olup, bu haliyle hükme esas alınmasının mümkün olmadığı, bu durumda mahkemece bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kıdem tazminatı dışındaki yıllık ücretli izin ve ihbar tazminatının tüm yükleniciler arasında paylaştırılmasının doğru olmadığı- Mahkemece, Ticaret Sicil Müdürlüğü kaydından re’sen silindiği anlaşılan davalı şirketin ihyası için dava açmak üzere davacı tarafa HMK’nın 115/2. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca kesin süre verilmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-