Her ne kadar takibe konu ilamda hükmedilen tazminat alacaklarının ticari faizi ile tahsili hüküm altına alınmış ise de; 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda ve sair literatürde “ticari faiz” adı altında bir faiz türünün bulunmadığı, bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan faiz oranlarının avans faiz oranlarına denk gelmediği nazara alındığında ilamda bahsi geçen ticari faizin yasal faiz anlamına da geleceğinin anlaşılması ve ilamda hükmedilen tazminat alacaklarına yasal faiz işletilmesi gerekeceği, o halde, mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle, ilamda hükmedilen tazminat alacaklarına yine ilamda belirtilen tarihlerden itibaren yasal faiz uygulanacak şekilde hesaplama yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Konkordato başvurusu üzerine ticaret mahkemesince "daha önce başlatılmış olan takiplerin durdurulmasına.....” karar verildiği, takibin ise geçici mühlet kararı verilmeden başlatıldığı anlaşıldığından, mahkemece "takibin durdurulmasına" karar verilmesi gerekirken "takibin iptaline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı-
Takip dayanağı imar uygulaması sonucunda bedele dönüştürülen payın arttırılmasına ilişkin ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu sabit olup, temyiz inceleme tarihi itibariyle de henüz kesinleşmediği anlaşılmış olmakla, 7176 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereğince; anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin, kesinleşmiş mahkeme kararı ibraz edilinceye kadar durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
İlamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda istirdat yanında menfi tespite de hükmedildiği ve ilam vekalet ücreti, yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle istirdata ilişkin bölüm ile fer'ilerin, ilam kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği-
Menfi tespit davasından dönüşen istirdata ilişkin ilam ile; borçlunun bir ilamlı takip yapmasına olanak ve gerek olmadığı, borçlunun ilamı icra dosyasına ibraz ederek İİK. mad. 72/5, c: 2 uyarınca, icranın eski hâle getirilmesini istemesi gerektiği, fakat icranın eski hâle getirilebilmesi için istirdat davasının kabulü kararının kesinleşmesi gerektiği-
Şirkete çıkarılan ilk tebligatta kapı numarası yazmıyorsa da, tebligatın "adres bulunamadığından" bahisle iade edilmediği, "şirketin, adresten ayrılmış olduğu" hususu tespit edilerek iade edildiği, dağıtıcının şirketin adresini bulunamaması, yanlış adrese gidilmesi gibi durumların söz konusu olmadığı, davacının da bu yönde bir iddiasının bulunmadığı, bahsi geçen eksikliğin adresin bulunmasına engel teşkil etmediği, dağıtıcı tarafından gidilen adresin, borçlu şirketin adresi olduğu anlaşıldığından, bila tebliğ iade edilen tebligat sonrası şirketin ticaret sicil adresi olan adresine Teb. K. mad. 35 uyarınca tebligat yapılmasında yasaya aykırılık bulunmadığı-
İki tarafa borç yükleyen ilam hükmünün infazını isteyen tarafın, kendi edimini yerine getirmiş olması koşulu ile karşı taraftan edimini yerine getirmesini isteyebileceği (TBK. 97)- Temlik ile birlikte üçüncü kişinin, alacağı tamamen veya kısmen, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap ettiği-
Alacaklı tarafından başlatılan takibin dayanağının söz konusu ilam olmayıp, takip talebi ve ödeme emri ile alacaklının ......... havale tarihli cevap dilekçesi ile bozma ilamına karşı beyan dilekçesinden anlaşıldığı üzere, .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ........ sayılı dosyasında davacılarca yapılan davadan feragat nedeniyle davacılar vekilinin hak kazandığını iddia ettiği Avukatlık Kanunu’nun 164 ve 165. maddesinden kaynaklanan vekalet ücreti olduğu ve bu alacağın da bir ilama dayanmadığı anlaşıldığından, o halde; şikayete konu takipte istenen alacağın bir ilama dayanmadığı açık olup İlk Derece Mahkemesi’nin şikayetin reddi ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin de borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararlarının yerinde olduğu- Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasının usuli müktesep hak teşkil etmeyeceği-
Kural olarak kararın kesinleşmemiş olmasının, kararın yerine getirilmesini önlemeyeceği; bu kuralın istisnalarının da yine yasalarda düzenlenmiş olduğu- Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamların (HMK. 367/2. madde.), mahkûmiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımlarının, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 4.maddesi), Kira tespit ilamlarının (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.), menfi tespit davasına ilişkin ilamların ( İİK 72. madde.), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararların (5718 sayılı Kanun 57/2 ), Sayıştay Kararlarının (6085 sayılı Sayıştay Kanunu 53. madde), İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararların (2577 sayılı İYUK 28/1) kesinleşmeden takibe konu edilemeyecekleri- Somut olayda, takip konusu ilamın incelenmesinde, davacı tarafından tapu iptal ve tescil davası açıldığı, daha sonra alacağa hükmedilmesinin talep edildiği; her ne kadar mahkemece alacağa hükmedilmiş ise de, temelde dava gayrimenkulün aynına taalluk ettiğinden, ilamın kesinleşmeden ilamlı icra takibine konulamayacağı-