Davaya konu icra dosyalarında davalılar tarafından davalı kefil ve dava dışı kiracı şirket aleyhine başlatılan icra takipleri kira sözleşmesine dayalı olarak başlatılmış olduğuna göre kira sözleşmesine dayalı icra takibinde HMK'nun 390. maddesindeki haklılığı yaklaşık ispat hususu yerine getirildiğinden davacı vekilinin belirtilen icra takipleri nedeni ile ihtiyati tedbir talebinin, İİK'nun 72/3 maddesi de nazara alınarak davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu gözetilmek suretiyle borçlu kefil tarafından icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde bu istemin de reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
İtirazın kaldırılması ve tahliye istemi-
İcra emrinin tebliği üzerine İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581. ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kiraya verenin, gerekli vasıfları taşımayan binayı kreş olarak kiraya vererek kusurlu davrandığı, davalı kiracının da kiraladığı taşınmazın nitelik ve özellikleri konusunda gerek hukuki, gerek fiziki yönden gerekli araştırmayı yapmaması nedeniyle kusurlu olduğu anlaşıldığından, mahkemece, belirlenecek makul süre kira tazminatından tarafların kusur oranına göre indirim yapılması gerekeceği- Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı- Davalı kiracı tarafından, 9.000 TL bedelli teminat mektubunun davacı kiraya verene teslim edildiği ve davacı tarafından söz konusu teminat mektubunun paraya çevrildiği ileri sürüldüğüne ilişkin davalı delilleri toplanarak sonucuna ilişkin bir karar verilmesi gerekeceği- Kira sözleşmesinde TBK.nun 583. maddesinde belirtilen şekil şartına uyulmadığından kefalet sözleşmesi geçersiz olduğu gibi tazminat niteliğindeki alacaktan da kefilin sorumlu tutulması hukuken mümkün olmadığından davalı kefil yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kefalet ve garanti sözleşmelerinin temel amaçlarının, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesi olduğu, ancak kefil, borçluya ait defileri alacaklıya karşı ileri sürebilme, kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra asıl borçluya yasadan ötürü dönme (rücu) hakkı bulunduğu halde, garanti akdinde teminat veren kişiye bu hakların tanınmadığı, kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, bir tür üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğini taşıyan garanti sözleşmesinin, bağımsızlık ilkesi gereğince bu koşullara tabi tutulmadığı bu nedenlerle her iki sözleşmenin birbirinden ayırt edici kıstaslarının bulunduğu-
Davacı bankanın kefillerden teminat mektubu depo bedeli talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmede bu konuda kefiller için açık hüküm bulunması gerektiğinden ve davalı murisin imzasını taşıyan kredi sözleşmesinde davalıların murisi kefilin, borçluya kullandırılan teminat mektubu kredisine ilişkin olarak teminat mektubu bedellerinin kefil tarafından depo edileceğine yönelik bir hüküm bulunmadığından, kefilin mirasçıları davalılar yönünden davanın reddi gerektiği-
İpotek senedinde yer alan kefalet kaydının geçerli olduğu- Borca, işlemiş faiz ve faiz oranına da itiraz edilmiş olduğundan, mahkemece konusunda uzman bir bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılması gerektiği- Ticari nitelikteki genel kredi sözleşmelerinde faiz oranının serbestçe kararlaştırılabileceği (TTK. mad. 8)-
Davacı banka ile borçlu şirketin borçlarının yapılandırılarak taksite bağlanması ve protokolde belirlenen ödemelerin bir kısmının gecikmeli olarak yerine getirilmesi üzerine, protokolün başlangıcına dönülüp tüm borçların muaccel hale geldiği- Genel kredi sözleşmesinde imzası bulunmayan, davalının borcun taksitlendirilmesine ilişkin sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması ve protokolde imzası bulunmayan sözleşmeye atıf yapılması karşısında, kredi sözleşmesi içeriğinin de kefil tarafından kabul edilmiş olacağı ve bu durumda protokol tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 s. BK.’nun kefalete ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, sözleşme tarihinde yürürlükte olmayan 6098 s. TBK’ na dayanılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacının eşi davalı ... adına kayıtlı taşınmaz üzerine davalı bankanın dava dışı şirketten olan alacaklarının teminatını teşkil etmek üzere davalı banka lehine ...'ün vekili... vasıtasıyla ipotek tesis edildiği, ipotek alacağının bir kısmının ...'e temlik edildiği, taşınmaz malikinin temel borç ilişkisinin tarafı olan borçlunun borcunu güvence altına almak için kendi taşınmazı üzerinde ipotek yolu ile güvence sağladığı, başkasının borcu için taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettiren kişinin temel borç ilişkisinin borçlusu (kefili) haline gelmeyeceği, davacının eşi ...'ün ayrıca borca kefil olduğuna dair ipotek akit tablosunda bir hüküm bulunmadığı, ipotek işleminin dayanağı vekaletnamede ipotek tesisi için kanunun aradığı özel yetkinin mevcut olduğu ve vekaletnameye istinaden tesis edilen ipotek işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı, ipotek tesis edilen taşınmazın dükkan olup, verilen teminatın kişisel bir teminat olmayıp ayni bir teminat olduğundan eşin rızasının alınmasına gerek olmadığı, tesis edilen ipoteğin geçerli olduğu-
Sözleşmenin başında yazılı olan limitin, kefilin sorumlu olacağı miktar olarak kabul edileceği- Limit miktarının farklı kalemle yazılmış olması ve para birimindeki farklılığın miktarın sonradan yazılmış olduğu anlamına gelmeyeceği-