Kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumumda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu- Borçlu kefilin evli olması halinde eşin rızasının da bulunması gerektiği- Davaya konu kira sözleşmesinde, 6098 s. TBK. mad. 583'e uygun bir kefalet sözleşmesinin mevcut olmadığı anlaşılldığından, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, davalı borçlu kefil yönünden itirazın kaldırılması davasının reddi gerektiği-
Kira sözleşmesi tarihi itibariyle davalı borçlu kefilin evli olduğundan kira sözleşmesindeki kefaletin geçerli olması için eşin rızasının da bulunması gerektiği-
6098 sayılı TBK’nun 583. maddesi hükmünün kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumumda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngördüğü, davaya konu kira sözleşmesinde 6098 sayılı Kanunun 583. maddesinde yer alan düzenlemeye uygun bir kefalet sözleşmesinin mevcut olmadığı anlaşıldığından, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek itirazın kaldırılması davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. ve 584. maddelerinde belirtilen şartlara uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğinin belirlenmesi ve bu suretle, anılan kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi anlamında ilam mahiyetindeki belgelerden olup olmadığının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu icra dosyalarında davalılar tarafından davalı kefil ve dava dışı kiracı şirket aleyhine başlatılan icra takipleri kira sözleşmesine dayalı olarak başlatılmış olduğuna göre kira sözleşmesine dayalı icra takibinde HMK'nun 390. maddesindeki haklılığı yaklaşık ispat hususu yerine getirildiğinden davacı vekilinin belirtilen icra takipleri nedeni ile ihtiyati tedbir talebinin, İİK'nun 72/3 maddesi de nazara alınarak davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu gözetilmek suretiyle borçlu kefil tarafından icra veznesine yatırılacak paranın alacaklıya ödenmemesine karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde bu istemin de reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
İtirazın kaldırılması ve tahliye istemi-
İcra emrinin tebliği üzerine İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, TBK'nun 581. ve devamı maddeleri kapsamında icra kefalet işleminin İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilamlı icra takibine konu edilip edilmeyeceği değerlendirilerek, ilamlı takibe konu edilemeyeceğinin belirlenmesi halinde, kefaletin geçersizliğine değil, bu kefalete dayalı olarak gönderilen icra emrinin ve varsa icra kefili sıfatı ile yapılan işlemlerin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kiraya verenin, gerekli vasıfları taşımayan binayı kreş olarak kiraya vererek kusurlu davrandığı, davalı kiracının da kiraladığı taşınmazın nitelik ve özellikleri konusunda gerek hukuki, gerek fiziki yönden gerekli araştırmayı yapmaması nedeniyle kusurlu olduğu anlaşıldığından, mahkemece, belirlenecek makul süre kira tazminatından tarafların kusur oranına göre indirim yapılması gerekeceği- Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı- Davalı kiracı tarafından, 9.000 TL bedelli teminat mektubunun davacı kiraya verene teslim edildiği ve davacı tarafından söz konusu teminat mektubunun paraya çevrildiği ileri sürüldüğüne ilişkin davalı delilleri toplanarak sonucuna ilişkin bir karar verilmesi gerekeceği- Kira sözleşmesinde TBK.nun 583. maddesinde belirtilen şekil şartına uyulmadığından kefalet sözleşmesi geçersiz olduğu gibi tazminat niteliğindeki alacaktan da kefilin sorumlu tutulması hukuken mümkün olmadığından davalı kefil yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kefalet ve garanti sözleşmelerinin temel amaçlarının, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesi olduğu, ancak kefil, borçluya ait defileri alacaklıya karşı ileri sürebilme, kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra asıl borçluya yasadan ötürü dönme (rücu) hakkı bulunduğu halde, garanti akdinde teminat veren kişiye bu hakların tanınmadığı, kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, bir tür üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğini taşıyan garanti sözleşmesinin, bağımsızlık ilkesi gereğince bu koşullara tabi tutulmadığı bu nedenlerle her iki sözleşmenin birbirinden ayırt edici kıstaslarının bulunduğu-
Davacı bankanın kefillerden teminat mektubu depo bedeli talebinde bulunabilmesi için taraflar arasında düzenlenen sözleşmede bu konuda kefiller için açık hüküm bulunması gerektiğinden ve davalı murisin imzasını taşıyan kredi sözleşmesinde davalıların murisi kefilin, borçluya kullandırılan teminat mektubu kredisine ilişkin olarak teminat mektubu bedellerinin kefil tarafından depo edileceğine yönelik bir hüküm bulunmadığından, kefilin mirasçıları davalılar yönünden davanın reddi gerektiği-