Bozmadan sonra davacı erkek ise davasından feragat etmişse de, feragatten önce evlilik birliği ölümle sona ermiş olduğundan, davalı mirasçılarının TMK. 181 uyarınca davaya devam edebileceği ve mahkemece TMK. 181/2 gereğince tarafların kusur durumlarının belirlenmesi gerektiği-
Boşanmaya ilişkin davada, boşanmayı elde etmek isteyen kişi, karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsabileceğinden, TMK. mad. 166. hükmünü 'tamamen' kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde değerlendirmemek gerektiği, boşanmaya karar verilmesini isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, davalının az da olsa kusurunun varlığı arandığı ve davacının tutum ile davranışlarından kaynaklanan ve davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteminin reddinin gerektiği-
Davacı kadının ziynetlerin erkek tarafından alıkonulduğunu ve saklandığını ispat etmekle yükümlü olduğu- Zira, nitelikleri gereği ziynet eşyalarının ortak konuttan ayrılırken kadın tarafından götürülmüş olmasının hayatın olağan akışına uygun düşeceği-
Kadının ürolojik rahatsızlığından eşini haberdar etmemesi ve annesinin eşine karşı hakaretlerine sessiz kalması kusur olarak kabul edilip, erkeğin davası kabul edilmişse de, doktorlardan oluşan bilirkişi raporuna göre, "kadının sol böbreğinin normal yerinde olmamasının cinsel beraberliği etkilemediği ve hamile kalmasına engel olmadığı" belirtildiğinden, kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediği- TMK. mad. 166'da belirtildiği üzere boşanmaya karar verilebilmesi için davalının "az da olsa kusurunun varlığı" arandığından, erkeğin boşanma davasının reddinin gerektiği-
Terk (TMK mad. 164) hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında, bu konuda yapılmış bir ıslah da bulunmadan, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava dilekçesinde TMK. mad. 166/1 gereğince boşanma talep edildikten sonra, ıslah dilekçesi ile öncelikle zina sebebi ile boşanma, bu sebep kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin sarsılması sebebi ile boşanmaya karar verilmesinin talep edilmesi halinde, mahkemece, davacının talebi aşılarak TMK. mad. 166/1 ve 161 maddeleri gereğince boşanmaya karar verilmesi yerine, davacının terditli talebi dikkate alınarak öncelikle özel boşanma sebebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Boşanmaya ilişkin açılan davada, kadın, hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış sebeplerine dayalı olarak boşanma isteminde bulunduğundan, evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı hüküm kurulmuş olmasının isabetsiz olduğu-
Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması, ya da en azından affı gösterir fiili bir tutum ve davranışın gerçekleşmiş olması gerekmekte olup, ayrıca af olgusunu iddia edenin bunu somut delillerle kanıtlaması gerekip, tanığın dosyada mevcut beyanı affın kabulü için yeterli olarak da kabul edilemeyeceği gibi, taraf beyanları ile de çelişkili olup, davalının sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği ve kadına ağır küfürler ettiği anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olup, davacının davayı açmakta haklı olduğu-
Dava tarihi itibariyle Alman vatandaşı olan tarafların boşanma davasında Alman hukukunun uygulanması ve Alman Medeni Kanununun 1565. maddesinin TMK.'nunu 166/1. maddesindeki evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma sebebine denk geldiği anlaşıldığından, buna dayalı olarak delillerin değerlendirilmesi gerekeceği-
Boşanma davası açıldığı tarihte ve dava açılmasına rağmen davadan sonra da tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam etmeleri halinde, evlilik birliğinin sarsıldığının kabul edilemeyeceği-