Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği-
Davacının sürekli alkol aldığı ve eşine fiziki şiddet uyguladığı, 5-6 yıl önce müşterek evi terk ettiği, davalının da çocuklarıyla birlik olup, kocasına şiddet uyguladığından ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı daha fazla kusurlu ise de; davalının da kusurlu olduğu,  dört beş yıldır fiilen ayrı yaşama davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması olup  evlilik birliğinin devamında davalı bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı (TMK.mad.166/2)-
Karşılık dava, boşanmaya ilişkin olup, mahkemece ayrılığa karar verildiği, ayrılık kararı verilebilmesi için de, boşanma sebebinin ispatlanmış olmasının lazım olduğu, davacı-karşılık davalı (kadın)'ın, evlilik birliğini temelinden sarsacak mahiyette kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı, mahkemece de kadının boşanmayı gerektirecek bir kusurunun ispatlanamadığı kabul edildiği halde karşılık davanın reddi yerine ayrılığa karar verilmesinin doğru olmadığı-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği-
Oluşan geçimsizlikte her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, davacı kadının daha fazla kusurlu olduğunun kabulünün gerekeceği, daha fazla kusurlu olan eşin de boşanma davası açmaya hakkının olduğu, evliliğin devamında taraflar ve çocuklar bakımından bir yarar kalmadığının görüldüğü, davalı kocanın böyle bir durumda, boşanmaya karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılacağı-
Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği-
Davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmının TMK'nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak beyanlar olduğundan davanın reddinin gerektiği- 
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekeceği, çünkü böyle bir düşüncenin, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşeceği, diğer taraftan gene böyle bir düşüncenin tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkaracağı, boşanmayı elde etmek isteyen kişinin karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsacağı, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebileceği-
Boşanmaya neden olan olaylarda yukarıda açıklanan kusurlu davranışlarının yanında, retle sonuçlanan ilk davayı açarak boşanma sebebi yaratan davacı kocanın tümüyle kusurlu olduğu-
Tarafların birbirlerine karşılıklı olarak fiziksel şiddet uyguladıkları, davalı-davacı kocanın ayrıca davacı-davalı eşine ağır sözlerle hakaret ettiği anlaşıldığından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte davalı-davacı kocanın daha fazla kusurlu olduğu, her iki taraf da boşanmayı istediğine göre, evliliğin devamında taraflar için yarar kalmadığı, davalı-davacı kocanın boşanma davası bakımından da TMK'nun 166/2. maddesi koşulları oluştuğundan; kocanın davasının da kabulüyle boşanmaya karar verilmesi gerektiği-