Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılmasıı tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddinin gerektiği-
Anlaşmalı boşanma koşulları oluşmadığı halde Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanma kararı verildiği ve bu kararı ilgili taraf temyiz etmeyerek, karar kesinleşmişse; tarafların boşanmanın fer'i olan nafaka ve tazminatlar konusunda da anlaşmış olduklarının kabul edileceği, sonradan kesinleşen bu kararın anlaşmalı boşanma niteliğinde olmadığından sözedilerek; boşanmanın fer'i (eki) olan nafaka ve tazminatlar için ayrıca dava açılması durumunda davanın dinlenemeyeceği-
Davanın eylemli ayrılık (TMK md. 166/4) ve evlilik birliğinin sarsılması (TMK.md. 166/1) hukuki nedenine dayanılarak açılmış bulunan boşanma isteğinden ibaret olduğu, davacı kocanın 15.03.2005 tarihinde Çerkezköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nde evlilik birliğinin temelinden sarsılması (TMK.md. 166/1) hukuki nedenine dayalı açtığı ilk boşanma davasının reddedildiği ancak davalıya tebliğ edilmediğinden kesinleşmediği, o halde Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi koşullarının oluşmadığı gibi evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının da kanıtlanmadığı-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteğinin reddi gerekeceği-
Davacı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, bir başka kadınla yaşadığı ve eşini baba evine bıraktığı, davalı kadının ise eşini odaya kilitleyerek işe gitmesini engellediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında iki tarafın da kusurlu olmasına karşılık, davacı kocanın daha ağır, davalı kadının ise azda olsa kusurunun bulunduğu TMK.mad.166/2 'nin koşullarının oluştuğu- Çocukların velayet konusunda beyanlarının alınması ve uzman görüşüne de başvurulup, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği-
Davalı kocanın davacı eşine hakaret ettiğinin ve eşinin sadakat yükümlülüğüyle ilgili kanıtlanamayan haksız suçlamalarda bulunduğunun; buna karşılık davacı kadının da birlikte yaşamaktan kaçınmak suretiyle birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, bu durumda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya neden olan olaylarda, her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, davalı kocanın daha fazla kusurlu kabul edilmesinin gerektiği-
Toplanan delillerden; tarafların uzun süredir fiilen ayrı yaşadıklarının ve her ikisinin de diğeriyle beraber yaşamaktan kaçındığının ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini karşılıklı olarak yerine getirmediklerinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre evlilik birliğinin, tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla temelinden sarsıldığının kabulünün gerekeceği-
Kişisel ilişki düzenlemesinde çocukların bedensel ve ruhsal gelişimleri yanında, analık ve babalık duygularının tatmininin de gözönüne alınmasının gerekeceği, tarafların aynı şehirde yaşadığı, bu nedenlerle çocukların, babaları yanında yatıya da kalacağı şekilde amaca uygun kişisel ilişki kurulmasının gerekeceği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-karşılık davacı (koca) daha fazla kusurlu ise de, kadının da kusurlu olduğu, davacı-karşılık davalı (kadın) da, boşanmayı talep ettiğine göre, kocanın boşanma davasına karşı çıkmasının, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davacı-karşılık davalı (kadın) bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı-