Taraflar arasındaki sözleşmede "Ödemeler aylık hakedişler tahakkuka bağlandıktan sonra 90 takvim günü içerisinde yüklenicinin banka hesabına EFT yoluyla aktarılacaktır" hükmü  takvim olarak belli bir tarihi göstermediğinden belirtilen ödeme tarihinin kesin vade niteliğinde olmadığı- Kesin vade bulunmadığı için 90 günlük süre sonunda temerrüt faizinin işlemeye başlamış olmadığı- Mahkemece sözleşmede Hizmet İşleri Genel Şartnamesi'nin daha öncelikli olduğu ve şartname hükmü nedeniyle 30 günlük ödeme sürelerinin dışında kalan ödemelerin gecikmiş ödeme olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmişse de bu sürenin de belli bir tarihi göstermediğinden kesin vade olmadığı ve şartname sözleşmenin eklerinden olan sözleşme tasarısına göre daha öncelikli ise de taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre daha öncelikli olmadığı ve bu durumda uyuşmazlığın sözleşme hükmüne göre çözümlenmesi gerektiği- Borçlu temerrüdünden söz edebilmek ve zararı karşılayacak temerrüt faizinin doğabilmesi için kesin vade bulunmadığından temerrüt ihtarının varlığı gerektiği- Temerrüt ihtarı ile temerrüt gerçekleşmiş ve temerrüt faizi işlemeye başlamış ancak temerrüt faiziyle karşılanamayan bir zararın varlığı ispatlanmış ise aşkın (munzam) zarar alacağının istenebileceği- Temerrüt ihtarıyla temerrüt gerçekleşmeden doğan zararın ise munzam zarar adı altında istenemeyeceği, temerrüt faiziyle karşılanmayan bir zarardan söz edebilmek için öncelikle temerrüt faizi alacağının doğmuş olması gerektiği- Kesin vade bulunmadığı ve 30 günlük süre sonunda kendiliğinden temerrüt gerçekleşmediği halde hükme esas alınan bilirkişi raporunda şartname hükmüne göre 30 günlük sürede ödenmeme nedeniyle ödemelerde gecikildiği kabul edilmek suretiyle zarar hesabı yapılmasının hatalı olduğu ve hukuki temeli bulunmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiasıyla cezai şart ve faiz alacağı istemi- Hükme esas alınan bilirkişi raporundan davalının yaptığı tahsilatları çok uzun süre sonra davacıya teslim ettiğinin ve herhangi bir cezai şart ile faiz ödemesinde bulunmadığının anlaşıldığı, bilirkişi tarafından geç ödeme nedeniyle cezai şart miktarı hesaplandığı gibi, tahsilatlara işletilecek faiz yönünden de olasılıklı hesaplama yapılıp takdirinin mahkemeye bırakıldığı, taraflar arasında yapılan sözleşmedefaiz oranının belirlendiği, TBK 120 ve 88 gözetilerek taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre gecikme faizinin hesaplanması gerektiği, ayrıca davacının sözleşmede yer alan cezai şartı talep etme hakkı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği, karar gerekçesinde davacının hangi taleplerinin, ne miktar üzerinden kabul veya reddedildiğinin tek tek gösterilmesi gerektiği- Dava; 10.000,00 TL dava değeri üzerinden fazlaya dair haklar saklı tutularak kısmi dava niteliğinde açılmış, davacı vekili talep açıklama dilekçesi ile talep edilen 10.000,00 TL'nin 8.900,00 TL'lik kısmının tahsilat alacağının akdi faiz bakiyesine, 100,00 TL'lik kısmının avans alacağına ilişkin akdi faiz bakiyesine, 1.000,00 TL'lik kısmının ise cezai şart alacağına ilişkin olduğunu ifade ederek bu talepleri kapsamında davanın kabulünü dilemiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiş olduğu, davacının talep ettiği alacak kalemleri bakımından alacağı olup olmadığı toplam alacağın ne kadar olduğu belirlenmemiş ve gerekçelendirilmemiş, talep edilen alacaklar bakımından denetime elverişli şekilde hukuki değerlendirme yapılmayarak HMK 297'ye  aykırı hüküm tesis edildiği- Talep edilen alacaklar; tahsilat alacağına ilişkin faiz bakiyesi, avans alacağına ilişkin faiz bakiyesi ve cezai şart alacağı olmasına rağmen, talep aşılarak doğrudan tahsilat alacağı ve avans alacağı yönünden hüküm kurulmuş olduğu- Mahkemece; bozma ilamı uyarınca davacının yukarıda açıklanan talepleri değerlendirilerek gerekirse alanında uzman bilirkişiden de rapor alınarak ulaşılan sonuca göre, davacının talep edebileceği bir alacağının olup olmadığı, varsa ne kadar olduğu belirlenip taleple bağlı kalınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kredi kartı üyelik sözleşmesinin imzalanma tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı Kanun uyarınca taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre faizin belirlenmesi ve bu hususa ilişkin bilirkişi raporunun da değerlendirilmesi gerekirken 6098 sayılı Kanun'un 88 ve 120 inci maddelerinin uygulanmasının doğru olmadığı -
Eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi- Bozmadan sonra ıslah ( 7251 sayılı Kanun ile değişik HMK m. 177/2)-
Taşınır kira sözleşmesinden kaynaklı araç kira bedellerinin cezai şartla birlikte tahsiline ilişkin itirazın iptali istemi- Davalı şirketin cezai şarttan sorumlu tutulması, ekonomik açıdan mahvına sebebiyet verecek ise, cezai şartta indirim yapılmak suretiyle karar verilebileceği-
Yargıtay ......Hukuk Dairesi'nin ilamıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararının hüküm kısmında ......... İli, ............ İlçesi, .............. Mahallesi, ....... ada, .......... parsel,............. nolu bağımsız bölümdeki 30.000.000,00 TL bedelli .......... tarihli ve ........... yevmiye sayılı ipotek limitinin 30.000,00 TL ve 30.000.000,00 TL olarak iki farklı şekilde ve hüküm kısmında 30.000,00 TL olarak yazılması gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturduğundan doğru olmadığı- Şikayetçi borçlu tarafından sair şikayet nedenlerinin yanı sıra asıl borçlu şirket hakkında konkordato mühleti verilmiş olduğu ve talep edilen %60 oranındaki faizin fahiş olduğu hususları da ileri sürülmüş olmakla anılan konularda bir inceleme ve değerlendirme yapılmayarak, olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmeyip Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği-
Kambiyo takibinde, borçlunun yasal süre içerisinde işleyecek faiz oranına bir itirazı olmadığı, takipten sonraki dönem için istenen yıllık %29 faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmediği anlaşıldığından, takipten sonrası için yıllık %29 faiz oranının akdi faize dönüştüğü- Bu durumda icra müdürlüğünün değişen oranlarda avans faizi hesaplanmasına ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takipte istenen yıllık %36 faiz oranı, yasal ya da ticari temerrüt faiz oranına denk gelmediğinden ve faiz oranına süresinde itiraz da edilmediğinden, alacaklının takipten sonrası için, yasal ya da avans faiz oranının uygulanmasını istediği sonucuna varılamayacağı- Dolayısıyla, takip tarihinden sonraki dönem için işleyecek faizin belirlenmesinde, değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması mümkün olmayıp; kesinleşen yıllık %36 oranı esas alınması gerektiği-
İcra kasasındaki paranın şikâyetçinin talebi üzerine verilen tedbir ara kararı ile alacaklıya ödenmemesi halinde, borçlu temerrüde düşmüş olduğundan, alacağına kavuşamayan alacaklının temerrüt faizi isteyebileceği- "Alacaklının alacağına kavuşamamasının ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından kaynaklandığı, haczedilen paranın icra dosyasına girmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, haczedilmezlik şikâyetinde ihtiyati tedbir kararı alınmış ancak şikâyetin haklı bulunmayarak reddi üzerine icra hâkimince tazminata hükmedileceğine dair özel bir düzenleme de bulunmadığı, HMK 399'de tedbirin haksız çıkmış olmasının yaptırımı düzenlendiğine göre, bunun yerine yasal bir dayanağı bulunmaksızın tedbir nedeniyle paranın geç ödenmesinden dolayı temerrüt faizine hükmedilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın zarar olarak nitelendirilemeyeceği, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilmemiş olması nedeniyle yerinde olduğu-