Taşınır kira sözleşmesinden kaynaklı araç kira bedellerinin cezai şartla birlikte tahsiline ilişkin itirazın iptali istemi- Davalı şirketin cezai şarttan sorumlu tutulması, ekonomik açıdan mahvına sebebiyet verecek ise, cezai şartta indirim yapılmak suretiyle karar verilebileceği-
Yargıtay ......Hukuk Dairesi'nin ilamıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararının hüküm kısmında ......... İli, ............ İlçesi, .............. Mahallesi, ....... ada, .......... parsel,............. nolu bağımsız bölümdeki 30.000.000,00 TL bedelli .......... tarihli ve ........... yevmiye sayılı ipotek limitinin 30.000,00 TL ve 30.000.000,00 TL olarak iki farklı şekilde ve hüküm kısmında 30.000,00 TL olarak yazılması gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturduğundan doğru olmadığı- Şikayetçi borçlu tarafından sair şikayet nedenlerinin yanı sıra asıl borçlu şirket hakkında konkordato mühleti verilmiş olduğu ve talep edilen %60 oranındaki faizin fahiş olduğu hususları da ileri sürülmüş olmakla anılan konularda bir inceleme ve değerlendirme yapılmayarak, olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de doğru görülmeyip Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği-
Kambiyo takibinde, borçlunun yasal süre içerisinde işleyecek faiz oranına bir itirazı olmadığı, takipten sonraki dönem için istenen yıllık %29 faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmediği anlaşıldığından, takipten sonrası için yıllık %29 faiz oranının akdi faize dönüştüğü- Bu durumda icra müdürlüğünün değişen oranlarda avans faizi hesaplanmasına ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan takipte istenen yıllık %36 faiz oranı, yasal ya da ticari temerrüt faiz oranına denk gelmediğinden ve faiz oranına süresinde itiraz da edilmediğinden, alacaklının takipten sonrası için, yasal ya da avans faiz oranının uygulanmasını istediği sonucuna varılamayacağı- Dolayısıyla, takip tarihinden sonraki dönem için işleyecek faizin belirlenmesinde, değişen oranlarda avans faiz oranlarına göre hesaplama yapılması mümkün olmayıp; kesinleşen yıllık %36 oranı esas alınması gerektiği-
İcra kasasındaki paranın şikâyetçinin talebi üzerine verilen tedbir ara kararı ile alacaklıya ödenmemesi halinde, borçlu temerrüde düşmüş olduğundan, alacağına kavuşamayan alacaklının temerrüt faizi isteyebileceği- "Alacaklının alacağına kavuşamamasının ihtiyati tedbir kararının uygulanmasından kaynaklandığı, haczedilen paranın icra dosyasına girmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, haczedilmezlik şikâyetinde ihtiyati tedbir kararı alınmış ancak şikâyetin haklı bulunmayarak reddi üzerine icra hâkimince tazminata hükmedileceğine dair özel bir düzenleme de bulunmadığı, HMK 399'de tedbirin haksız çıkmış olmasının yaptırımı düzenlendiğine göre, bunun yerine yasal bir dayanağı bulunmaksızın tedbir nedeniyle paranın geç ödenmesinden dolayı temerrüt faizine hükmedilemeyeceği" görüşünün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın zarar olarak nitelendirilemeyeceği, temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenen anapara yanında temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilmemiş olması nedeniyle yerinde olduğu-
Off Shore hesabına aktarılan paradan kaynaklı munzam zarar talebi- Ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebinin, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemeyeceği- Faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerektiği- Kanıtlanacak olguların; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olduğu-
Şirketin üstlendiği kredi borcu için kefil olan ortağın sorumluluğunun ortaklıktan ayrılmakla sona eremeyeceği-
Kayıt kabul davası-TBK 88/2 ve 120/2'de düzenlenen temerrüt faizi ile ilgili sınırlamanın ticari işlerde uygulanamayacağı-
Hukuk normları hiyerarşisinde aynı hususla ilgili farklı düzenlemeler içeren eşit hiyerarşik statüyü paylaşan normların var olması hâlinde mevcut olaya uygulanacak hukuk normları “Genel Kanun - Özel Kanun” ilişkileri göz önünde bulundurularak tespit edilmesi gerektiği- Aynı olaya ilişkin iki Kanun hükmünün çatıştığı bu durumlarda daha özel düzenlemeler içeren Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği- Somut olayda uyuşmazlık 5464 sayılı Kanun kapsamında düzenlenmiş olan kredi kartı borcundan kaynaklanmakta olup, anılan Kanun’un 26. maddesinde kredi kartı borçları ile ilgili özel bir faiz düzenlemesi bulunduğu dikkate alındığında; somut olayda 5464 sayılı Kanun’a göre genel Kanun niteliğinde olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88 ve 120. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Mahkemece 5464 sayılı Kanun’un 26. maddesi uyarınca belirlenecek akdi ve temerrüt faizi oranları dikkate alınarak alacak miktarının tespiti gerekirken, davacı banka tarafından talep edilen akdi ve temerrüt faiz oranın yasal faiz olduğu kabul edilerek, bu orana göre belirlenen alacak miktarı üzerinden hüküm kurulmasının yerinde olmadığı-