Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı davanın sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı ve bu nedenle, halefiyet davasının bir ticari dava sayılamayacağı, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi olacağı; sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hakkın sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusu olduğu-
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından davacılara ödenen rücuya tabi bir gelirin olup olmadığının sorulduğu; hak sahiplerine dul yetim aylığı, iş kazası ölüm geliri bağlandığı, bağlanan ölüm aylığının peşin değerli gelire dönüştürülemeyecek aylıklardan olduğunu, iş kazası ölüm gelirinin ise rücuya tabi bir gelir olduğu cevabı verildiği; ancak, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında rücuya tabi olduğu bildirilen bu miktarın tazminattan indirilmesi gerektiğinden, bilirkişi raporlarına itibar edilerek hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu- Rücuya tabi olduğu bildirilen gelirin hesaplanan tazminattan indirilmesi ve kalan tutar üzerinden karar verilmesi gerektiği-
KTK. mad.94 uyarınca sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişinin 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorunda olduğu- Sigortacının, sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihinden itibaren onbeş gün içinde feshedebileceği; sigortanın fesih tarihinden onbeş gün sonrasına kadar geçerli olduğu- Uyuşmazlıkta aracın mülkiyeti devredilmiş ise de araç maliki olan tarafından aracın satışının usulünce bildirilmediğinden ve kaza sürücünün münhasıran alkollü olması nedeniyle meydana geldiğinden, davalı 3. kişiye kaza nedeniyle yapılan ödemenin sigortalıdan rücuen talep edebileceği-
Kasko sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada; araç hasar ve kusura ilişkin bilirkişi raporunda davalı sürücünün %70 kusuruna isabet eden miktardan, davalı taraf sigorta şirketinin ödediği miktarın mahsubu halinde kalan meblağın davalılardan tahsili yerine daha fazlasıyla tahsiline karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı-
Zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminata dair açılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada; sürücünün alkollü olmasının tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmeyeceği; böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükünün TTK. mad.1409 hükmü gereğince sigortacıya düşeceği- Poliçe genel şartlarının B.4/2 nci maddesinde “ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir” hükmünün mevcut olduğu; o halde davacı sigortacının söz konusu davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan âkidine karşı açabileceği; olay tarihinde sigorta sözleşmesinin tarafı olan davalı sigortalı hakkındaki davanın pasif sıfat yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı vekilinin davayı, sigortacının merkezinin bulunduğu İstanbul mahkemesinde açtığı gözetilerek yetki itirazının reddi gerektiği- Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacının bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu-
Kaza tespit tutanağı ve kesinleşmemiş ceza dosyasında aldırılan trafik polis memurunca düzenlenen bilirkişi raporu arasındaki kusura ilişkin çelişki giderilmeden karar verilemeyeceğinden raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve mahkemece alanında uzman bir bilirkişi veya bilirkişi heyetinden kaza tespit tutanağı, ceza dosyası ve tüm dosya kapsamına göre tarafların olaydaki kusur oranlarını hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirleyen, kusur yönünden meydana gelen çelişkileri gideren, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık yeni bir rapor alınması gerektiği-
2918 sayılı KTK.nun 52/a-b maddeleri gereğince sürücülerin kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken yapım ve onarım alanlarına girerken hızlarını azaltma, hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak yükümlülükleri bulunduğu - Yolun genişliği tek yönlü mü çift yönlü mü olduğu, davacıya sigortalı aracın sürücüsünün rogar kapağının bulunduğu kısmın sağında veya solunda kalan yol kısmından geçip geçemeyeceği, gündüz vakti yol üzerinde bulunan rogar kapağını fark edememesinde hızının ya da dikkatsizliğinin tedbirsizliğinin etkili olup olmadığı, hızını yukarıda belirtilen KTK.nun 52/b maddesine göre ayarlayıp ayarlamadığı hususları da irdelenmediğinden eksik inceleme ve hüküm kurmaya yeterli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemeyeceği - Davacının talep sonucunu azaltması/daraltmasının davayı değiştirme sayılmayacağı, bu nedenle davacının talep sonucunu azaltması için kural olarak davalının muvafakatine ihtiyaç olmadığı gibi ıslah yoluna başvurmasına da gerek olmadığı- Davacının, talep sonucunu kısmi feragat yolu ile daraltabileceği- Müddeabihin azaltılmasının ıslah kavramı kapsamında değil, davadan feragat müessesesi içinde mütaalaa edebileceği, bu durumda talep sonucunun azaltılan kısmı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine ve reddedilen kısım üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücretine karar verilmesi ayrıca yargılama giderlerinin kabul-red oranına göre taraflar arasında paylaştırılmasının gerekeceği-
Davacı vekili tarafından; idare mahkemesininde açılan ve yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle verilen görevsizlik kararı üzerine HMK 20. maddesinde belirtilen iki haftalık süre içerisinde usulüne uygun bir şekilde, adli yargıya başvurulmamışsa da, bu dava -TBK'nın 158. maddesinde belirtilen- altmış günlük süre içerisinde açıldığından, mahkemece; eldeki davanın idare mahkemesinde açılan dava tarihi itibari ile zamanaşımı süresinin korunduğunun kabulü gerektiği- Makine kırılması poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin davada, davacının halefiyet kuralı çerçevesinde 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmasına rağmen, hatalı gerekçe ile 1 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmasının isabetsiz olduğu- Davacının eldeki adli yargıda harç yatırarak açtığı dava tarihi TBK m.158'de öngörülen 60 günlük süre içerisinde olup zamanaşımı süresi dolmadığından, mahkemece, zamanaşımı def'isinin reddi ile, işin esasına girilmesi gerektiği-
TTK’nun 1472. maddesinde sigorta şirketine, sigortalıya tazmin ettiği bedel kadar halef olacağı düzenlenmiş olup, bunun bîr kanuni halefiyet olduğu-TTK’nun 1472. maddesinde borçlunun onayı gerekmeksizin sigortacının sadece ödemeyi ispat ederek takibi kaldığı yerden devam edeceği - Mahkemece, takıp alacaklısı da şikayete dahil edilmek suretiyle anılan hüküm doğrultusunda bir ödemede bulunulup bulunulmadığı ile bu ödemenin takip konusu alacakla ilgili olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-