TMK.nun 706, BK.nun 213, Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri uyarınca tapulu taşınmazların haricen satışının geçerli olmadığı, mahkemece davanın açıklanan nedenle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, her ne kadar, davalı vekili dilekçesinde, "satış olgusunu" kabul etmişse de, davanın kabulü yönünde herhangi bir irade açıklaması yapmadığından ve resmi şekil geçerlilik şartı olduğundan sonuca etkili görülmediği-
Mahkemece miras bırakanın alım gücü bulunmayan ve birlikte yaşadığı erkek evladı olan davalıya yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiğinin kabul edilmesinin gerekeceği-
Taraflar arasındaki çekişmenin, davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesiyle giderilebileceği, onun içinde, davacının, taşınmazda payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı ve ya kullanabileceği bir yer olup olmadığının belirlenmesi, hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Öncesi tapusuz olan taşınmazlar menkul (taşınır) mal niteliğinde olup, yapılan satış ya da bağışla ve yerin teslimi ile mülkiyetinin TMK.nun 763 ve BK.nun 237/1. maddeleri gereğince alıcısına geçeceği-
Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK 706, TBK 237. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu-
Miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı olmadığı-
Satışı vaad edenin, taşınmazın maliki olmaması satış vaadinin geçerliliğini ve içeriğini etkilemeyeceği- Resmi şekle uygun olarak geçerli bir biçimde kurulan sözleşmede yer alan davalının taşınmazın mülkiyeti devir ediminin ifasının, üçüncü kişinin aynı taşınmazla ilgili açtığı davada verilen “üçüncü kişi lehine” iptal kararı nedeniyle, ilerde de imkansızlaşması nedeniyle, davalının taşınmazın mülkiyetini devir vaadine ilişkin “aynen ifa” nın yerini “tazminat borcunun” alacağı-
Bir kimse kendisine ait veya yasanın himaye ettiği hakka dayanarak üçüncü kişiye ait taşınmaz üzerine yapı inşa etmiş ve imâr uygulaması sonucunda bu yer davacıya ait parsel içinde kalmış ise, o kimsenin kendi arzu ve iradesi dışında oluşan bu durumdan sorumlu sayılmayacağı-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, önemli olanın murisin bu işlemi yaparken güttüğü amacın ne olduğunun tespiti olduğu, iradenin hangi vasıta ile kullanıldığının bu anlamda bir önemi bulunmadığından, uyuşmazlığın sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği-
Davacının mevcut binasını restore ederek iyileştirmesinin, Türk Medeni Kanunu’nun 718. maddesine istisna getiren aynı kanunun 724. maddesinde belirtilen kendi malzemesi ile başkasının arazisi üzerinde iyiniyetle inşaat yapmak anlamına gelmeyeceği, dolayısı ile burada, davacının Türk Medeni Kanunu’nun 724. maddesinden yararlanması olanağının olmayacağı–