Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oy birliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlı olması gerekeceği- Taşınmazın bir bölümü mezarlık haline getirilmiş ise TMK 692/1. maddesinin değerlendirilmesi ayrıca davalılardan ikisinin taşınmazda ırsen malik olup olmadıklarının da araştırılması, malik değiller ve taşınmazda kullandıkları bir bölüm var ise bu davalılar yönünden mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Davacının, miras bırakanın boşandığı ilk eşinden olma kızı olup, mirasbırakan ile uzun süredir dargın bulundukları, davalının ise murisin üçüncü eşi olduğu, devlet sanatçısı olan miras bırakanın emekli maaşı bulunduğu, mal satmaya ihtiyacının olmadığı, dava konusu taşınmazın davalıya devrinin intifa hakkı ile yükümlü olarak yapıldığı, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında fahiş fark bulunduğu, taraflar arasında görülmekte olan tenkis isteğine ilişkin dava dosyası ve tereke tespitine ilişkin dosya kapsamları ile de, murisin üzerinde mal varlığı olmadığı, menkul ve gayrimenkulleri olmak üzere tüm mal varlığını davalıya aktardığı görüldüğünden, miras bırakanın dava konusu taşınmazı temlikteki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmesi gerektiği-
Miras bırakanın, dava konusu taşınmazdaki binanın üçüncü katında eşi ile yaşamakta olduğu, emekli maaşı olduğu, böylece düzenli bir gelirinin bulunduğu, mal satmaya ihtiyacının olmadığı, çekişme konusu taşınmazın murisin tek mal varlığı olup üzerinde 3 katlı binanın yer aldığı, davacının murisin oğlu olduğu, davalının ise murisin ölen oğlunun karısı olduğu ve miras bırakan ile aynı binada farklı dairelerde oturdukları, davalının ölen eşinin emekli maaşı ile geçindiği, alım gücü bulunmadığı, önce taşınmazın bedelini murise elden ödemek suretiyle satın aldığını savunan davalının, daha sonra murisin bakımı ile ilgilendiğinden devrin düşük bedelle yapıldığını belirterek çelişkili beyanlarda bulunduğu, bu nedenlerle miras bırakanın dava konusu taşınmazı davalıya temlikindeki gerçek iradesinin mal kaçırmak olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin, tapulu taşınmazın ya da tapulu taşınmaz payının temlikini içerdiğinden, Türk Medeni Kanunu'nun 706, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri ile Noter Kanunu'nun 60. maddeleri hükümleri gereğince, kural olarak zorunlu şekil koşuluna uygun şekilde yapılmadıkça geçerli olmayacağı, ancak, adi yazılı şekilde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu olan inşaatın yasal koşullarına uygun olarak büyük oranda tamamlanmış olması veya arsa sahiplerinin yükleniciye tapulu taşınmazın ya da paylarının kayden temlik etmesi gibi durumlarda TMK'nın 2. maddesi hükmü gereğince, adi yazılı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin, yanları bağlayıcı olacağı-
Davanın dayanağını oluşturan protokolün, adi yazılı şekilde yapılmış olup, mülkiyeti nakil borcunu da içerdiğinden geçerli hale gelebilmesi için resmi şekilde yapılması gerekli olup, resmi yazılı şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu-
Tapu devrinin gerçekleştirilmesi veya yapılan imalatın seviyesinin önemli oranda olması halinde sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin iyiniyetli kabul edilemeyeceği-
Taşınmaz pay devri içeren sözleşmelerin geçerli olabilmesi için Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu m.213), Türk Medeni Kanunu'nun 706., Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmasının zorunlu olduğu, öngörülen şekilde yapılmayan sözleşmeler geçersiz olup bu hususun mahkemeler ve Yargıtay tarafından re'sen gözetilmesi gerekeceği, yükleniciye tapudan pay devri yapılması ya da eserin önemli oranda inşa olunması durumlarında şekle aykırılık savunmasının iyiniyetli olup olmadığı üzerinde durulabileceği-
Şekil koşuluna uygun olmadığı için geçersiz olan arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin fiilen hayata geçirildiği, tarafların edimlerini ağırlıkla yerine getirdiğinin anlaşıldığı durumlarda bu sözleşmelere geçerlilik tanınması gerekeceği- İki sözleşmenin iç içe olduğu, birinin, hiçbir şekle bağlı olmayan “inşaat sözleşmesi”; diğerinin ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 634, 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)’nun 213, Tapu Kanunu’nun 26. ve Noterlik Kanunu’nun 60.maddeleri uyarınca, resmi biçimde yapılması gereken “mülkiyeti nakil borcu doğuran sözleşme” olduğu, bu nedenle, “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri”nin noterde ‘düzenleme’ biçiminde yapılmasının gerektiği, burada şeklin geçerlik şartı olduğu, emredici kural gereği, resmi şekle uyulmadan yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğu-
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin, BK'nın 213/11. Noterlik Kanunu'nun 60. ve 89. maddelerine göre resmi şekilde yapılması gerekeceği ve buna bağlı olarak HMK'nın 204/1. ( HUMK'nın 295/1.) ve Noterlik Kanunu'nun 82/2. maddesi uyarınca sahteliğinin ispat edilinceye kadar geçerli olduğu-
Davalının ev kadını olduğu, bir gelirinin bulunmadığı, mirasbırakanın manifatura işiyle uğraştığı, mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı, temlik işlemini ölümünden 4 ay önce yaptığı, ancak terekesinden para çıkmadığı ve temlikin bedelsiz olduğu-