Davalının muvazaalı işlemin tarafı olduğu ve diğer davalı davaya konu taşınmazı devralan davalının iyiniyetli olduğunun söylenemeyeceği ve TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan da yararlanamayacağı ve miras bırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği-
Tapu devrini içeren sözleşmelerin 6098 sayılı TBK'nın 237, 4121 sayılı TMK'nın 706, 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri uyarınca resmi şekil şartına tabi tutulduğu-
Resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde BK'nın 18. maddesinin (TBK'nın 19. maddesi) uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılması gerekeceği-Davacıların ve davalıların öteki temyiz itirazlarına ilişkin olarak uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüolduğu; muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği; ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği; yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Temlikten dört gün sonra 10.5.2011 tarihinde murisin Ziraat Bankası şubesindeki hesabına davalı tarafından tarla alım bedeli olarak toplam 8.000,00 TL yatırılmış ise de, bu paranın 12.5.2011 tarihinde muris tarafından banka hesabından çekildiği dosya içeriğindeki belgelerle sabit olduğu ve dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu, murisin bankadaki hesabına paranın yatırılması ve kısa sürede çekilmesinin muvazaalı işlemi gizlemeye ve yasal zemin hazırlamaya yönelik olduğu sonucuna varıldığından ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davanın reddine karar verileceği-
Arsa sahibi ile yüklenici arasında önce resmi şekle uygun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmış ise de, bilahare tarihsiz, adi yazılı olarak imza altına alınan “EK SÖZLEŞME” başlıklı belgede, yüklenici taahhüt ettiği sürede binayı arsa sahiplerine teslim edemez ise, aylık cezai şart ödemesi yükümlülüğünün öngörüldüğü, anılan hüküm yüklenici açısından sözleşme koşullarını ağırlaştırıcı nitelikte olup, resmi şekle uygun düzenlenmeyen bu sözleşmenin geçerliliğinden bahsedilemeyeceği-
Taraflar arasında 09.06.2003 günlü adi yazılı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye konu, 1553 Ada 900 ve 901 parsel numaralı taşınmazların, 15.08.2005 tarihinde yapılan imar uygulaması ile 3481 Ada 14 parsel numarasını aldıkları ve sözleşmede bulunmayan 3. kişilerin de taşınmaza hissedar oldukları, bu durumda, taraflar arasındaki sözleşmenin, TMK.nun 706., TBK. 237., Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri gereğince resmi şekline uygun olmaması yanında, TMK.'nun 692. maddesine göre tüm paydaşlarla yapılmadığından da geçersiz olduğu-
Tapulu taşınmazın haricen satın alınmasına dayalı tapu iptali ve tescil ve mümkün olmaması halinde alacak isteğine ilişkin davada, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren sözleşmede yer alan bedelin TEFE– TÜFE endekslerindeki artışlar ile, altın, döviz fiyat ve kurlarındaki artışlar, işçi ve memur aylıklarındaki artışlar gözetilerek denkleştirici adalet kuralları uyarınca, dava tarihine kadar uyarlaması yapılarak dava tarihinde harici satış senedindeki miktarın ulaştığı değerin belirlenmesi gerekeceği-
Taraflar arasında düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterde resmi şekilde düzenlendiğinden geçerli ve iki taraf için de borç doğurmakta olup, (6098 s TBK. mad. 27 ve 112) sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirmemeleri sebebiyle davacının bundan doğacak müspet (gerçek) zararını gidermeleri gerektiği sonucu ortaya çıkmakta ise de, tanık beyanları, satış vaadi ve taksim sözleşmelerine konu muris adına kayıtlı taşınmazda, tarafların da içinde yer aldığı mirasçılar adına yapılan miras payları oranında intikalden sonra taksim sözleşmesine uygun şekilde mirasçılardan ...’in paylarını üç kardeşine, annenin de miras payını üç çocuğuna devretmeleri, sonrasında davacının da kendi payını önce kısmen sonra tamamen dava dışı gerçek kişilere satması, tapudaki tedavüllerin miras taksim sözleşmesine uygun olarak yerine getirilmesi karşısında, tüm mirasçıların katılımı ile yapılan tarihsiz miras taksim sözleşmesinin davada dayanılan satış vaadi sözleşmesinden sonra düzenlendiğinin, bu durumda da satış vaadi sözleşmesi ile taraflara yüklenen yükümlülüklerin, daha sonra tüm mirasçıların katılımı ve özgür iradeleri ile düzenlendiği anlaşılan ve tapuda da devirlere konu edilen miras taksim sözleşmesi ile ortadan kalktığının, tarafların miras taksim sözleşmesi ile satış vaadi sözleşmesinden caydıklarının (vazgeçtiklerinin) ve satış vaadi sözleşmesinin bozulduğunun kabulü gerektiği, artık tarafların ortak ve özgür iradeleri ile düzenlenen miras taksim sözleşmesi sebebiyle satış vaadi sözleşmesinden sonra davalıların kusuru olmaksızın ortaya çıkan imkansızlık nedeniyle davalılar borçlarından kurtulduklarından, davacı tarafın caydığı (vazgeçtiği) satış vaadi sözleşmesine dayanarak gerek mülkiyet gerek tazminat isteme hakkının da ortadan kalkmış olduğu ve bu sebeple davacı taraf lehine hüküm kurulma imkanının da kalmadığı-
Mirasbırakanın varlıklı olup satış tarihinde mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı, davalıların bedelini ödeyerek aldıkları yönündeki savunmanın kanıtlanamadığı anlaşıldığına göre,bu taşınmazların davalılara temlikinin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu-
Kooperatif hissesi haricindeki çekişme konusu diğer taşınmazların resmi akitte gösterilen değeri ile o tarihteki gerçek değerleri arasında açık nispetsizlik bulunduğu, murisin varlıklı bir insan olup 2. eşi davalıya taşınmazları temlik etmesinin makul ve zorunlu bir sebebinin bulunduğunun tesbit edilemediği davalının alım gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın davalı ile ikinci evliliğini yaptıktan sonra ilk eşinden olan çocukları ile ilişkisinin azaldığı, davalıyı kayırdığı dosya kapsamıyla sabit olduğundan dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varıldığından 19049 ada 7 nolu parsel haricindeki diğer çekişme konusu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-