Uyuşmazlığın kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu - Dava konusu taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının arasında askıya çıkarılmış, 30 günlük askı ilan süresinin dolduğu ve taşınmazın tapuya tescil edildiği - Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığı - Ancak davalının cevap dilekçesiyle davayı kabul ettiğini beyan ettiğinden dolayı her ne kadar somut olayda hak düşürücü süre geçmiş ise de davayı kabulün davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olduğu - Bu nedenle mahkemece kabul beyanına üstünlük tanınmış olmasının isabetli olduğu -
Davanın kısmen kabulü ile, "48.609,81 TL yıkım bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte birleşen dosya davalısından tahsili ile birleşen dosya davacılarına hisseleri oranında verilmesine" şeklinde kurulmuş olup, hükmün bu hali ile infaz kabiliyetinin bulunmadığı, davaya konu kat karşılığı inşaat sözleşmesini arsa sahipleri olarak birleşen dava davacıları arasında bulunmayan arsa sahiplerinin de imzalamış olduğu ve sözleşmeye konu taşınmazın miras intikali yolu ile ........... ve ............'a geçmiş olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla, hükmün infazının mümkün olabilmesi için bu kişilerin arsa paylarının hükümde açıkça belirtilmesi gerektiğinden hükmün bu yönü ile bozulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece kısa kararın tefhiminden sonra gerekçeli kararında kısa kararın açıklanması sırasında hata yapıldığı, imalat bedelinden yapılan ödemenin mahsubu ile ulaşılacak rakamın 54.840,40 TL olduğu, ancak kısa kararda sehven 77.673,62 TL yazıldığı belirtilerek 77.673,62 TL üzerinden asıl davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ile kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının hatalı olduğu-
Tapusunun iptâli ve tesciline karar verilen bölümlerin hangileri olduğu ve kimler adına tapu kayıtlarının iptâl edilip kimler adına hangi hisse ve oran ile tescil edildiği kararda gösterilmediğinden verilen kararın infazında güçlük çıkacağından infazı mümkün şekilde karar verilmesi gerektiği- Ek kararın onandığı, ek kararın onanması ile enkaz bedelinin reddine dair kararın kesinleştiği ve davacılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu-
Senet üzerinde yapılan değişikliklerin geçerli olabilmesi için düzenleyen tarafından imza veya paraf edilmek suretiyle onaylanması gerektiği- Borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde sahtekarlık (tahrifat) iddiasının mutlak def'i olduğu- Borçlunun icra mahkemesine başvurusunun çekin kambiyo vasfına ilişkin şikâyet olduğu; imzaya itiraz olmadığı, imzaların istiklali ilkesi burada uygulanmayacağı- Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiası keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def'i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan borçlu ciranta tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebildiği- Çek keşideci tarafından düzenlenmiş olduğundan çek üzerindeki çıkıntı ve değişikliklerin keşideci tarafından paraf edilmesi gerektiğinden somut olayın özelliği ve iddianın ileri sürülüşü gereğince keşideci şirket yetkililerinin araştırılarak yöntemince imza incelemesi yapılması gerektiği- Yapılacak imza incelemesi sonunda keşide tarihindeki paraf imzasının keşideci şirketin yetkililerine ait olmadığı anlaşılır ise düzeltmenin yok hükmünde olup düzeltme öncesi duruma göre değerlendirme yapılması gerektiği- Çekin kanunda öngörülen yasal süreden sonra ibraz edildiği sonucuna varılır ise kambiyo vasfında olmayacağından borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin gerekçesinde davaya konu Tekirdağ ili Kapaklı ilçesi, Kapaklı Mahallesi 1783 Ada 2 parsel ile ilgili davacıların talebini kabul ettiği ve taşınmazın tapu kaydının tümden iptaline ve davacılar adına hisseli olarak tesciline karar verilmesi kanaati oluştuğu, ancak hükmün "Dava konusu Tekirdağ ili, Kapaklı ilçesi Kapaklı mahallesi 1783 Ada 2 Parsel sayılı taşınmazda davalı O. Gök'e ilişkin tapu kaydının iptali ile, 1/24 hissenin davacı G. Emre'nin adına, 1/8 hissenin davacı A. Türe'nin adına, 1/6 hissenin davacı R. Karaçeklik adına, 1/6 hissenin davacı A. Türe'nin mirasçıları S. Türe ve F. Türe'nin miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline" şeklinde kurulduğu, burada belirtilen davacıların hisseleri toplandığında tapunun 1/2 payının iptal edildiği sonucuna ulaşıldığı, tüm tapu hakkında hüküm kurulmadığı, 1/2 hissenin boşta kaldığı, hükmün bu şekilde infazının mümkün olmadığı, bu haliyle HMK.nın 297.maddesine aykırılık oluştuğu, bunun da kamu düzeni ile ilgili olduğu anlaşıldığından, Dairemizin 17.10.2023 tarih ve 2023/2273 Esas, 2023/3332 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının re'sen inceleme ile bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Mahkemece, davalıların dava dışı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olmak üzere ödenen bedelin tamamından sorumlu olduğuna karar verilmesi gerekirken, bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen taraflar arasındaki sözleşmelerde iş akdinin feshi halinde doğacak işçilik alacaklarından davalı alt yüklenicinin sorumlu olacağına dair açık hüküm bulunmadığı gerekçesiyle davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulmasına karar verilmesinin doğru olmadığı- Davalılar tacir olup uyuşmazlık konusunun hizmet alım işi olduğu, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2. ve 3. maddesine göre; taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır. Taraflar arasındaki işin ticari iş mahiyetinde olduğu ve davacı tarafından ticari faiz talep edildiği dikkate alınarak mahkemece hükmedilen alacağa ticari (avans) faizi uygulanmasına karar verilmesi gerekirken yasal faiz uygulanmasına karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece, gerekçeli karar başlığında birleşen dosyaya ilişkin bilgilere yer verilmemesi de doğru olmamış, kararın bu nedenlerle de bozulması gerektiği-
Mahkemece ............... tarihli celsede kısa kararın (3) numaralı bendinde, “...3-Gerekçeli kararda açıklanacak yargılama giderinin HMK125/1 maddesi uyarınca temlik eden ve temlik alan davalıdan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” şeklinde karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm fıkrasında “...3-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 20.275,10 TL harçtan başlangıçta alınan 5.270,97 TL peşin harç ile 117,00 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 14.887,13? TL harcın davalı E. G.'den tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam 5.387,97? TL harcın davalı E. G.'den alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 270,50 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 239,66 TL'sinin davalı E. G.'den alınarak davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Davalı tarafça yapılan 69,25 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 52,14 TL'sinin davacıdan alınarak davalı E. G.'e verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 44.553,42 TL nisbi vekalet ücretinin davalı E. G.'den alınarak davacıya verilmesine,” demek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratır şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, kararın re'sen bozulması gerektiği, ayrıca karar başlığında temlik eden ...........'nin taraf olarak gösterilmemesinin de doğru olmadığı-
Görülmekte olan sorumluluk davasındaki karar, sorumlular arasındaki rücu davası yönünden kesin hüküm oluşturmaz ise de sorumluluk davasının kararı için güçlü delil oluşturacağı- yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olmasının zorunlu olduğu- Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunmasının gerektiği- Hükümde çelişki ve infazda tereddüt yaratacak şekilde karar yazılmasının doğru görülmediği-
Mahkemece, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği, gerekçeli karar ile hüküm fıkrasının çelişkili olduğu görüldüğünden, tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bu nedenle bozulması gerekeceği, mahkemece yapılacak işin, ilgili yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren bir karar vermek olması gerekeceği-