Mirasçılık belgesi ile ilgili istemler kural olarak çekişmesiz yargıya tabi davalardan olup, mahkemelerce kendiliğinden araştırma ilkesine tabi olduğu-Davacı ispat imkanı kısıtlı olarak yetki belgesi ile dava açtığından, mahkemece tapu iptali ve tescil dosyası, tapu kayıtları, kadastro tutanakları getirtilip, tanık dinlenerek, varsa nüfus kayıtları da esas alınarak soy bağı araştırılmalı, bu da olmazsa son mirasçının hazine olduğu düşünülerek karar verilmesi gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak; davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, kayıt maliki H. oğlu İ.’in mirasçıları bulunduğuna ve davada yer aldıklarına göre, davanın Hazine’ye yöneltilmesinin doğru olmadığı, kayıt malikinin mirasçılarının bulunmaması halinde Hazine’nin TMK.nun 501. maddesi gereğince son mirasçısı olarak davada yer alabileceği, hükmün murisin mirasçılarına tebliğ edilmiş olup, bunlar tarafından temyiz edilmediği, hazine kayıt maliki olmadığından hükmün esasını temyiz etmesinde hukuki yararının bulunmadığı, ne var ki, davacı tarafın davayı açarken Hazine’yi davalı gösterdiği-
“Yabancı uyruklu davacının terekesinden el çektirilmesine ve terekenin hazineye devir ve teslimine” dair davada; uluslararası sözleşme ve anlaşma içerikleri dikkate alınarak hüküm kurulması gerekeceği-
Miras, ölenin milli hukukuna tabii olmakla beraber, Türkiye'de bulunan taşınmaz mallar hakkkında Türk Hukuku’nun uygulanacağı; mirasçı bırakmadan ölen bir kimsenin ise mirası devlete geçeceğinden mahkemece, hazinenin davaya katılımının sağlanmasının gerekeceği-
Kural olarak davaya dâhil edilmek suretiyle taraf teşkili mümkün değil ise de, bu tür davalarda Ha­zine ile kayıt malikleri arasında bir bakıma zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan Hazineye karşı açılmış bulunan bir davada kayıt maliklerinin usulen belirlenecek miras­çılarına davanın yöneltilmesi suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve yargılamanın yürü­tülüp sonuçlandırılmasının mümkün olduğu-
Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda “davanın kabulüne” karar verilmesi için, miras bırakanın nüfusta kayıtlı olması zorunlu olmadığı gibi, mirasçıların belirlenmesinin de gerekli olmayacağı, miras bırakanın gerçekte var olduğu ancak nüfusa kayıtlı olmadığı, mirasçı bırakmaksızın öldüğü belirlendiğinde, son mirasçının hazine olacağının göz önüne alınarak, mirasçılık belgesi verilmesi gerekeceği, bu tür davaların reddine karar vermek için miras bırakanın hiçbir şekilde yaşamadığının veya davacının miras bırakanın mirasçısı olmadığının tespiti gerekeceği, mahkeme tarafından verilen yetkiye dayanılarak açılan davaların kabulü için, davacının mirasçı olmasına gerek olmayacağı-
Mirasçıların sağ olup olmadıkları ve adreslerinin resmi daire ve müesseselerinden bu arada Nüfus İdaresi, Tapu Sicil Müdürlüğü, Askerlik Şubesi ile Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla zabıta birimlerinden tetkik ve tespit edilerek, belirlenecek duruma göre davalılara usulüne uygun tebligat yapılması, belirlenememesi halinde mirasçıların ve hazinenin menfaatlerini korumak için kayyum tayiniyle taraf teşkili yapıldıktan sonra yargılamaya devam edilip karar verilmesi gerekirken, mirasçılarla ilgili tahkikat yapılmadan, gazete ilanı yoluyla taraf teşkilinin sağlanmasının bozma nedeni olacağı-
Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceğinden, miras bırakan 10-04-1926 günü bekâr olarak öldüğünden, 743 sayılı Yasa göz önünde tutularak mirasçıların belirlenmesi, mirasçı bulunmaması halinde mirasın hazineye bırakılması gerekeceği-
TMK.nun uyarınca açılan davalarda Hazinenin duruma göre son mirasçı olması nedeniyle davada hasım gösterildiklerinden davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının anı­lan nedenlerle yerinde bulunmadığı-