Manevi tazminatın bölünmezliği kuralına aykırı biçimde manevi tazminat istemli davanın kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ve ve manevi zararın HMK. mad. 107 uyarınca göre dava yolu ile tespitinin de istenemeyeceği-
Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olmasının, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmeyeceği, zamanaşımının, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesileceği-
Erken kapama (ödeme) komisyonunun iadesi istemine ilişkin dava belirsiz alacak davası olarak açılabilir mi? Genel kredi sözleşmesinde, erken ödeme ücretinin, erken ödeme tarihi ile belirlenen vade tarihi arasında, davalı bankanın mahrum kalacağı faiz tutarına ya da anılan miktarı başka bir kaynakta değerlendirmiş olsaydı elde edeceği gelire göre belirleyeceği miktara göre belirleneceği kararlaştırıldığından, sözleşmede belirtilen hesap şekline ilişkin kriterler nazara alınarak bir değerlendirme yapılması gerektiği-
İkinci (ek) davaya bakan mahkeme, kısmi davada verilen kararın tespite ilişkin bölümü ile bağlı mıdır? Sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlunun sözleşmedeki edimini aynen ifa etmesi gerektiği- Kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı- Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşme (protokol) hükümleri değerlendirilmeden kesinleşmiş hüküm doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmişse de, sözleşmedeki "... Bu toplam bedelin 300.000,00 USD'si (üçyüzbinamerikandoları) tapu müdürlüğündeki satıştan önce elden bakiye kalan kısım ise ... parsellerdeki diğer tüm maliklerin, tapularını .. A.Ş. adına devir, ferağ ve tescil ettirmelerinin hemen ardından diğer maliklerin satış bedelleri ile birlikte kendisine ödenecektir." şeklindeki düzenleme, alınan bilirkişi raporları gerek içerik gerekse miktar yönünden eksik incelemeye dayalı olduğundan açılan fazlaya ilişkin ek dava yönünden kesin delil niteliği taşımamakta olduğundan, akit serbestisi ilkesi gereğince geçerli olduğundan ve hak ve yükümlülükler incelenmediğinden mahkemece, belirtilen hususlarda değerlendirme ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacılar açtıkları davayı ıslah etmişler, bundan sonra da bu dosya ile birleştirilen ek davayı açmış olup davacının ek dava konusu yaptığı talebinden açıkça feragati bulunmadığı, dolayısıyla ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasa da, ıslah ile artırılan miktar dışında da maddi tazminat isteminde bulunabileceği- Davacılar, dava dilekçeleri ile faiz isteminde bulunmamış ıslah dilekçeleriyle ise faiz isteminde bulunmakla birlikte, bu istemde de faiz başlangıç tarihleri hakkında bir talepleri olmadığından, asıl davada ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebileceği-
İtirazın iptali davasının kısmı dava şeklinde açılabileceği-
Açılan ilk davada TL cinsinden talepte bulunan alacaklının artık bu tercihinden dönerek borcun yabancı para olarak aynen ifasını istemesi mümkün olmadığı- Davacı tarafın, ilk açılan kısmi davada tercihini TL cinsinden yana kullandığı nazara alınıp, bakiye kısım için başlattığı itirazın iptali davasına konu icra takibinde bu tercihinden dönüp yabancı para üzerinden tahsil isteyemeyeceği-
Kısmi dava açmamış(fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış) bulunan davacının fazlaya ilişkin haklarından zımnen feragat etmiş demek olduğu ve ıslahla bu feragat veya başka bir görüşe göre kesin hüküm sonucunu ortadan kaldırabilmenin mümkün olmadığı-
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacağın belirsiz kabul edilmesi gerektiği, Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda takdiri indirim yapılması gerekliliği ortaya çıkacağından, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığı, bu durumda alacağın belirsiz kabul edileceği- davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiği ve her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu edilen kıdem ve yıllık izin ücreti alacağının belirsiz olmadığı-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109 maddesinin 3. fıkrasında dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasının, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği düzenlenmiş olup; bu yasal düzenleme karşısında mahkemenin fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması sebebiyle ıslah yapılamayacağına yönelik değerlendirmesinin herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığından, davacının dava dilekçesinin kısmen ıslahı yoluyla fazla talepte bulunamayacağına dair mahkeme kararının yerinde olmadığı-