6100 sayılı HMK'nun 109/2. maddesine göre talep konusunun belirlenebilir olduğu hallerde kısmi dava açılamayacağı, bu durumda, davacıya talep miktarı açıklattırılarak, bunun üzerinden harcın tamamlattırılıp yargılamanın esasına girilmesi gerektiği, ne var ki, davacı daha sonra ıslah şeklinde nitelendirdiği dilekçe ile toplam talep miktarını harçlandırarak eksik olan dava şartını tamamladığından, mahkemece dava şartının yerine getirilmesine yönelik davacı işleminin ıslah şeklinde nitelendirilerek yanılgılı gerekçeyle bu yöne ilişkin talebin esasına girilmeyerek reddedilmesinin doğru olmadığı-
Hukuki sebepler kısmında BK.'nun 18. (TBK.'nun 19.) maddesini gösterilmesi davanın muvazaaya dayalı iptal davası olduğu şeklinde yorumlanması için yeterli midir? Davanın, dava dilekçesinde yazılı hukuki nitelendirmeye bakılmaksızın İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu mu kabul edilmelidir?
Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması hâlinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği-
İş hukukundan kaynaklanan davalarda, taraflar arasında çalışma süresi ve ücret miktarı yönlerinden uyuşmazlık bulunmasının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği- İşçinin çalışma süresini ve ücretini belirleyebileceği, işçinin ne zamandan beri çalıştığını veya ücretinin ne kadar olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini farzetmenin ispat kurallarına da aykırı olacağı, keza tarafın yeterli şekilde somutlaştırıp kendisinin bilgisinde dahi olmadığını belirttiği bir hususun mahkemece bilinmesini beklemenin de mümkün olmadığı- İşverenin maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesinin, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmamasının, davadan önce işçinin alacaklarını inkar etmesinin ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkanını vermeyeceği; işçinin bu durumlarda dahi, alacağının miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açamayacağı- Davacı yan, ücret alacağı bakımından işyeri kayıtlarına dayanmış olup imzasız ücret bordrolarında yazılı miktara ve bordrodaki tahakkuklara itirazı bulunmadığından, davacının, çalışma süresini, kendisine ödenen ve ödenmesi gereken aylık ücret miktarını, sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği tarihi, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu ücret alacağı gerçekte belirlenebilir bir alacak olup belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, bu talep yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Kısmi davada zamanaşımının talep edilen miktar yönünden kesileceği-
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nin 109/3. maddesinin "Dava açılırken talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında kısmi dava açılması talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez." şeklinde olduğu, davacının, 6100 sayılı HMK'nin 109/3 maddesi uyarınca talep sonucunu ıslah ile artırmak için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmasına gerek bulunmadığı, hal böyle olunca; davacının ıslah talebi değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
M.lik işçilerin, kıdem, ihbar tazminatları ve yıllık izin ücretlerinin belirsiz olduğu- Yıllık izin ücretleri, kıdem ve ihbar tazminatlarının belirsiz alacak davasına konu olabileceği-
Dava dilekçesinde, sigorta şirketi açısından “poliçe limiti uyarınca” ibaresi mevcut olmakla birlikte, ıslah dilekçesinde sigorta şirketi açısından “poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı” şeklinde bir ibare kullanmaksızın; tespit olunan miktarın tüm davalılar açısından ıslahına karar verilmesi talep edilmiş olup, sigorta şirketi açısından davanın, poliçe limitinde belirtilen miktarla sınırlı olarak kabulü ile kalan kısım yönünden reddine karar verilmesi gerektiği- Sigorta şirketi lehine reddolunan kısım üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedileceği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği- Zarar görenin, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahip olduğu- Davalı sigorta şirketine davadan önce ihbarda bulunulduğu anlaşılmakla dosya içerisinde hasar dosyası bulunmadığından temerrüt tarihi tespit edilememiş olup her halükarda mahkemece davalı sigorta şirketi yönünden de kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerine sigorta şirketi açısından temerrüt tarihi belirlenerek buna göre faize hükmedilmesi gerektiği-
Kısmi davada, mahkemece "taleple bağlılık ilkesi'' ihlal edilerek re'sen harç tamamlattırılmasının hatalı olduğu- Islah talebi olmadan harç ikmali ıslah niteliğinde görülmediğinden ve ilk dava dilekçesindeki her bir talep 1.000,00 TL olduğu halde eksik işler bedeli ve gecikme cezalarının ayrı ayrı talepler olduğu dikkate alınarak, ıslah ile artırılan miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekirken ilk dava dilekçesindeki yer almayan tutarlar dikkate alınarak faiz işletilmesinin hatalı olduğu- Teslimi kararlaştırılan dairenin arsa sahibi tarafından üçüncü kişilere satımı halinde istenemeyeceği- Eksik iş bedeline mahsuben yapılan ödeme tutarınca davanın konusuz kaldığı-