Davaya vekaletin kapsamı özel olarak HUMK.nun 60-63 ncü maddeleri arasında düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre, vekilin hükmolunan şeyi alabilmesi (tahsil edebilmesi) için vekaletnamesinde özel bir ahzu kabz yetkisinin bulunmasının gerekeceği, vekilin, bu ahzu kabz yetkisine dayanarak, hükmolunan şeyi ilamların icrası yoluyla icra dairesi aracılığı ile tahsil edebileceği gibi,icra dairesi dışında da tahsil edip borçluya makbuz verebileceği, dava için verilen genel vekaletteki ahzu kabz yetkisinin, vekili müvekkilin davayla ilişkisi olmayan alacaklarını tahsil ve bankadaki hesabından para çekme hususunda yetkili kılmayacağı-
Genel haciz yolu ile takiplerde, icra dairesi yerine icra mahkemesine (tetkik merciine) yapılacak itirazın geçersiz olup, sonuç doğurmayacağı–
Birikmiş nafaka alacağının ilam tarihinden itibaren muaccel hale geleceği, karar tarihinden takip tarihine kadar faiz istenebileceği-
İ.İ.Y.nın 67. maddesi ile konulmuş olan icra inkar ödencesinin, alacaklının genel mahkemede açtığı itirazın iptali davası sonucunda borçlunun itirazının haksızlığına karar verilmesi durumunda alacaklı yararına hükmolunan ödence olduğu, nitelikçe hakkında yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edilerek takibi durdurması ve itirazda işin çabuk bitirilmesini önleyen borçluya karşı konulmuş icra hukukuna özgü bir yaptırım olduğu, borçlunun ne kadar borçlu olduğunun saptanması ve itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesinin ön koşul olacağı, borçlunun ödeme emrine karşı itirazın yapıldığı andaki durumu itibariyle haksızlığı saptanacak ancak haklı çıkma durumuna uygun alacak miktarı esas alınarak alacaklı yararına icra inkar ödencesine hükmedilmesinin gerekeceği-
Üçüncü kişi taşınmaz malikinin «borçlu olmadığı halde, taşınmazına konulmuş olan haczin kaldırılması» konusundaki isteminin «icra memurunun işlemini şikayet» niteliğinde olduğu, üçüncü kişinin bu istemini İİK. 16/II uyarınca süresi şikayet yoluyla ileri sürülebileceği–
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borçlu hakkında alınmış, geçici (İİK.nın m.105) veya kesin (İİK.m.143) aciz vesikasının bulunmasının gerekeceği, bu hususun dava koşulu olup, mahkemece re’sen gözetileceği, dosyada, aciz belgesi bulunmadığı gibi, borçlunun başka mallarının olmadığının da belli olmadığı, dava koşulunun bulunmaması nedeniyle davanın reddi gerekeceği-
Genel haciz yolu ile takipte ödeme emrinin tebliğ usul ve esaslarını düzenleyen İİK.nun 61. maddesine göre, takip dayanağı belgenin somut olayda kredi sözleşmesinin ödeme emri ekinde şikayetçi borçluya tebliğinin yasal zorunluluk bulunmasına, her ne kadar Özel Daire yukarıda belirtilen bozma ilamında “ödeme emrinin usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin değerlendirilmediği” şeklinde bir saptamada bulunmuş ise de, yerel mahkemenin İİK.’nun 61.maddesine aykırı olarak, takip dayanağı belgelerin icra dairesi’nde inceleme olanağının bulunduğu şeklindeki gerekeçe ve değerlendirmenin isabetsiz bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekeceği-
Borçlunun malvarlığını davalı bankaya yakın bir tarihte satmış olması, borçlu ile banka arasında önemli kredi ilişkisinin bulunması karşısında, basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken bankanın, borçlunun durumunu bilmesi asıl olup, böyle olunca da İİK.nun 280. maddesindeki koşulların oluştuğunun kabulü ile tasarrufun iptali gerekeceği-
Kural olarak davalarda haklılık durumunun «dava tarihi itibariyle» tesbiti gerekirse de itirazın iptali davalarında haklılık durumunun «takip tarihi itibariyle» belirlenmesi gerekeceği; borçlunun sonradan yaptığı ödemeler veya borcu kabul beyanının mahkemenin yargılamayı devam ettirip davayı sonuçlandırmasına, takibe yapılan itirazda haksızlık durumuna göre inkâr tazminatına hükmetmesine engel teşkil etmeyeceği-
Borçlunun imza inkarında bulunması nedeni ile adı geçen borçluya İİK. 68/a maddesine uygun biçimde meşruatlı davetiye çıkarıldığı ve tebliğe rağmen duruşmaya gelmeyerek itirazın yöntemince kanıtlanmadığı gözardı edilerek borçlu hakkındaki takibin de iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-