Reşit bir kimse olan davacının kendi rızası ile davalı ile uzun süre gayri resmi şekilde birlikte yaşamış olmasına ve davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalmasına göre manevi tazminat isteğinin reddi gerekeceği-
Yazıda eleştiri sınırlarının aşıldığı, yazının verilişinde gerekli olmayan ve davacının kişiliğine yönelik nitelemelerle değerlendirmelerde bulunulmak suretiyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu-
Eleştiri sınırını aşan nitelendirmeler yapılmış olduğundan davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı-
İspat olunmamış iddialar sebebi ile davacıların kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabulü ile uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Bazı delil ve emarelere dayanılarak yapılan bir şikayet ya da açılan ceza davası sonunda verilen beraat kararının, soyut olarak o şikayet veya davanın hukuka aykırı olduğunun delili sayılamayacağı-
Dava konusu haberde yayınlanan fotoğraflar ve davacıların boşanması dikkate alındığında, haberin bu hali ile görünürdeki gerçeğe uygun olduğu ve kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Dava konusu yayın olay tarihinde beliren görünür duruma uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kaldığından hukuka uygun olduğu-
Basın, maddi gerçeği araştırıp bulduktan sonra yayımlamak zorunda olmadığından, dava konusu edilen haberin yayımlandığı gündeki görünen gerçekliğe uygun olduğu benimsenmeli, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte başka bir açıklama ya da anlatım da bulunmadığına göre davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
Davacı gerçek dışı habere dayandığına göre, haberin görünür gerçekliğe uygun düşüp düşmediğini davalıların ispatlamasının gerekeceği-
Dava konusu yayının içeriği ve yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu yazının bütünü, bir köşe yazısı olması, davacının siyasi kişiliği ve konusu itibariyle eleştiri sınırları içinde kaldığı-