Ödeme belgesinin borcu söndüren belge niteliğinde olduğundan, savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilemeyeceği, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği, bu durumda mahkemece dosyada mevcut ödeme belgeleri üzerinde durularak ve davacının söz konusu ödemelere karşı beyanı da alındıktan sonra, yapılan ödemelerin takibe konu aylar kiralarına ilişkin olup olmadığı değerlendirilmek suretiyle ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, kiralanan taşınmazın tahliyesine ilişkin isteminin reddedildiğinden, yargılama giderlerinin tamamının davalıya yükletilmesinin hatalı olduğu- Davalı yararına, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiği-
Davacı tarafından, başlatılan icra takibinde dayanak kira sözleşmelerine göre hissesine isabet eden kira alacağının tahsilinin talep edildiği, her paydaş, payı oranında kira bedellerinin tahsilini isteyebileceğinden, davacı malik/intifa hakkı sahibinin payı oranında kira bedellerini istemesinde bir usulsüzlük olmadığı, dayanak kira sözleşmelerinin 3.2. maddesi uyarınca her bir paydaşın payına düşen kira miktarı da belli olup, buna göre davacının payı oranında kira alacağı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilinin itirazın kaldırılmasını isterken her ne kadar sunulan ödeme belgesinin sahteliğinden bahsetmiş ise de aynı dilekçede belgede imzası bulunan kişinin alacaklı şirketin yetkilisi olmadığını, dolayısı ile ödemenin yapılmış sayılamayacağını ileri sürdüğü, bu ödemenin alacaklı şirket yetkilisine yapılıp yapılmadığını araştırmanın icra hukuk mahkemesinin yetkisinde olduğu- Alacaklılar vekili tarafından 30 günlük ödeme süresi dolmadan icra mahkemesinden tahliye isteminde bulunulduğundan tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinde S.K.'nun davacı olarak ismi yazılmış ise de dava dilekçesine eklenen vekaletnamede davacılardan Ö.K.'in de davacı olarak gösterilmek istendiği ancak sehven S.K.'nun yazıldığının anlaşılması üzerine bu hatanın davacı tarafından da HMK 124.maddesi gereğince düzeltildiği anlaşıldığından taraf teşkilinde bir usulsüzlük bulunmadığı- Ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal otuz günlük ödeme süresi beklenmeden tahliye isteminde bulunulamayacağı-
Kira sözleşmesinin akdedildiği ve takibe konu edilen kira dönemi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.nun 484. maddesi hükmüne göre kefaletin geçerli olabilmesi için kefalet süresinin ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede gösterilmesi gerekeceği, kefalet süresinin ve kefilin sorumlu olacağı azami tutarın gösterilmemesi halinde kefaletin ancak kira sözleşmesinde kararlaştırılan kira süresi için geçerli olacağı-
Mahkemece, taraflara tefhim edilen kısa kararda (hüküm özeti) hükmün tüm unsurları yer almakla birlikte kararın gerekçesinin tefhim edilememesi halinde temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağı, ancak, hüküm tüm unsurları ve gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş ise artık hükmün HMK’nin 321/2. maddesine göre usulüne uygun ve eksiksiz bir biçimde tefhim edildiğinin kabul edileceği ve temyiz süresinin tefhim tarihinden itibaren başlayacağı-
Borçlunun kira ilişkisine açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK'nin 269/2. maddesi gereğince sözlü kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü gerekeceği, öte yandan kira miktarını ve ödeme zamanı ile şeklini kanıtlama yükümlülüğünün davacıya, kira paralarının ödendiğini ispat külfetinin de davalıya ait olduğu, borçlunun takibe vaki itirazının, talep edilen kira miktarına yönelik itiraz niteliğinde olduğu, aylık kira bedelinin miktarını davacı ispat edemez ise, davalının beyan ettiği aylık kira miktarının borcun hesabında esas alınması gerekeceği- Mahkemece, takip konusu alacağın ait olduğu aylar ile miktarlarının davacı vekiline açıklattırılması ve davalı tarafça ibraz edilen ödeme dekontlarından davalı tarafından davadan önce ve dava sırasında ödeme yapıldığı anlaşıldığından, davalı tarafından yapılan bu ödemeler üzerinde de durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davalı kiracının tacir olduğu anlaşıldığından yeni dönem kira bedellerinin belirlenmesinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 344. maddesindeki sınırlandırmanın uygulanamayacağı, geçici 2. madde uyarınca sözleşmedeki artış oranının (TÜFE) uygulanması gerektiği, bu durumda Nisan ve Mayıs 2015 ayları kira bedellerinin .......... tarihli bilirkişi raporunda TÜFE artış oranı uygulanmak suretiyle elde edilen ........... TL olarak kabulü ile davalının itirazının bu aylara ilişkin kira bedeli toplamı olan ............... TL yönünden kaldırılmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Mahkemece, aylık kira bedellerinin sözleşmede kararlaştırılan artış şartı ile TBK’nin 344. maddesi uyarınca Yİ-ÜFE on iki aylık değişim oranı ortalaması birlikte göz önünde bulundurularak belirlenmesi ve davalının yasal süre içerisinde ödediği miktar da dikkate alınmak sureti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-