Somut olayda; soybağının reddi istenen çocuğun evlilik birliği içinde doğduğu- Dava dilekçesinde "davadan üç ay önce davalı ...'in çocuğun kendisinden olmadığını beyan ettiği" ifadelerine yer verildiği- Mahkemece dinlenen tanık beyanlarından, tarafların boşanmalarından sonra çocuk henüz 5-6 yaşlarında iken davacıya çocuğun kendisinden olmadığı söylenmiş ise de davacının bu beyana inanmadığı, geçen süre boyunca çocuğa karşı yükümlülüklerini yerine getirdiği, eldeki davadan önce davacının davalı ...'un kendisinden olmadığı yönündeki şüphesinin giderilmesi açısından DNA testi yapılmadığı ve şüphenin bilimsel doğruluğa varacak şekilde bir adım öteye geçmediği- Yani şüphe olarak varlığını sürdürdüğü- Dolayısıyla soybağının reddi davası yönünden hak düşürücü süreyi düzenleyen 289. maddedeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki "öğrenme" olgusunun gerçekleşmediği- Davanın hakdüşürücü süreden reddinin doğru görülmediği- .
Soybağı davaları ile nüfus düzeltim davaları arasında davanın tarafları, dava açması süresi ve ispat kuralları bakımından ciddi ayrımlar bulunduğu- Ana ile soybağının kurulması (doğuran kadının tespit edilmesi) hâlinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davalıyı doğuran annenin öncelikle belirlenmesi gerektiği- Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesinin mümkün olduğu-  Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak davanın "soybağının reddi" davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davası olduğu-  Davalının anne ve baba isimlerinin değişmesi durumunda miras durumunun da değişikliğe uğrayacağı, bir başka anlatımla davalının mirasçılıktan çıkarılması durumunun gündeme geleceği, bu itibarla ortaya çıkacak hukuki sonuçlar ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda doğru sicil oluşturulması zorunluluğu dikkate alındığında gerektiğinde DNA testinin yaptırılmasında yarar bulunduğu- Davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesince "görevsizlik kararı" verildiği ve temyiz edilmeksizin kesinleştiği, dosya kendisine gönderilen aile mahkemesince de görevsizlik kararı verilerek temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine görev uyuşmazlığı yönünden Yargıtay 17. HD'nce; davanın niteliğine göre aile mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği, mahkemece merci tayini kararı sonrasında hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay 8. HD.'nce bozulduğu ve mahkemece merci tayini kararı gereğince davanın soybağının reddi davası olarak kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verildiği uyuşmazlıkta mahkemece davacı tarafından açılan davanın "nüfus kayıt düzeltim" davası olarak kabul edilerek işin esasına girilmesi ve davaya nüfus müdürlüğünün de katılımı sağlanarak deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Davacı baba ... ile davalı anne ... 15.10.1991 tarihinde evlendikleri ve 13.06.2013 tarihinde boşanma davası açıldığının ve halen derdest olduğunun, davalı ...'ın 02.04.1998 tarihinde evlilik birliği içinde doğduğunun, boşanma dava dosyasında davalı annenin başka bir erkek ile gezdiğinin görüldüğüne dair tanık beyanı olduğunun, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise bozma ilamında kadının güven sarsıcı hareketlerinin 2004 yılına ait olduğu saptaması yapıldığının görüldüğü, incelemeye konu dosyada ise her iki taraf tanıkları, davalının başka birisi ile birlikteliği ve çocuğun davacıdan olup olmadığı hususunda farklı beyanlarda bulundukları, nitekim dava dilekçesinde de annenin evlilik birliği içindeki hal ve hareketlerinden şüphe duyularak eldeki davanın açıldığı, davadan önce oluşan şüphenin giderilmesi açısından DNA testi türü bir inceleme yapılmadığı ve söylem sonucu oluşan şüphenin bilimsel doğruluğa varacak şekilde bir adım öteye geçmediği yani şüphe olarak varlığını sürdürdüğü, soybağının reddi davası yönünden hak düşürücü süreyi düzenleyen 289. maddesindeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki "öğrenme" olgusunun gerçekleşmediği anlaşılmakla; mahkemece, işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın hak düşürücü süreden reddinin doğru olmadığı-
Davacı baba ile davalı annenin 15.10.2007 tarihinde evlenip 17.06.2014 tarihinde boşandıkları, müşterek çocuğun evlilik birliği içinde doğduğu, dava dilekçesinde "davalının kendisini aldattığını, bu sebeple çocuğun kendisinden olmama ihtimalinin olduğunu, DNA testi sonucunda çocuğun kendisinden olmadığının ortaya çıkması halinde nüfusundan silinmesini istediği" ifadelerine yer verildiği, mahkemece yapılan ilk ve ikinci celsede, davacının dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarlayarak DNA testi yapılmasını istediği, eldeki davadan önce davacının, küçüğün kendisinden olmadığı yönündeki şüphesinin giderilmesi açısından DNA testi yapılmadığı ve şüphenin bilimsel doğruluğa varacak şekilde bir adım öteye geçmediği yani şüphe olarak varlığını sürdürdüğü, dolayısıyla soybağının reddi davası yönünden hakdüşürücü süreyi düzenleyen 289. maddedeki sürenin başlangıcı mahiyetindeki "öğrenme" olgusunun gerçekleşmediği-
8. HD. 04.04.2019 T. E: 2018/57, K: 3694-
8. HD. 01.03.2018 T. E: 2017/6796, K: 3078-
8. HD. 22.02.2018 T. E: 2017/16643, K: 2650-
8. HD. 15.02.2018 T. E: 2017/6753, K: 2264-
Davacının, davalı ...'in kendi kızı olmadığını, kendisine gönderilen mektup ve telefonla aranması sonucunda öğrendiğini ve buna göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde davayı açtığını ileri sürdüğü- Davalının davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını yasal delillerle kanıtlamak yükümlülüğü altında olduğu- Bu nedenle, davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığına ilişkin davalı delilleri sorularak gösterilmesi halinde, gösterilen delillerin toplanması ve toplanan delillere göre hak düşürücü sürenin değerlendirilerek, davanın sürede açıldığının tespit edilmesi durumunda, tarafların esasla ilgili delil ve belgeleri toplanıp, iddia ile ilgili olarak ... testi yaptırılarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Davacıların, babalarının ölümü üzerinden bir yıl geçmeden TMK. mad. 291 kapsamında açtığı soybağının reddi davasının hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerektiği- Kamu düzenini yakından ilgilendiren soybağına ilişkin davalarda; Türk Medeni Kanunu'nun 284. maddesinde belirtilen şartlar saklı kalmak kaydıyla, hakimin Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulayacak ve maddi olguları re’sen araştırıp delilleri serbestçe takdir edeceği- Davada, sadece taraf beyanları ile yetinilmeyip, iddia ile ilgili olarak DNA araştırması yaptırılıp, alınacak rapor da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • ...
  • kayıt gösteriliyor