Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapılmakta olan bir inşaattan bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişilerin, inşaatın tamamlanması hâlinde temliken tescil kurallarına göre taşınmazın kendi adlarına tescilini isteyebilmeleri için yazılı temlik sözleşmesinin varlığının yeterli olduğu- Temliken tescil ile 30.09.1988 T. 2/2 sayılı İBK kapsamında tescilin birbirinden tamamen farklı müesseseler olduğu- İnşaatın getirildiği seviye davalı arsa sahipleri tarafından reddedilemeyecek bir seviyede olduğundan, mahkemece TBK 97 gereğince "birlikte ifa kuralının" gözetilmesi gerektiği-
Yüklenici şirket işçilerinin işçilik alacaklarının tahsili için açtıkları davalarda ödenmek zorunda kalınan veya kalınacak bedellerden yüklenicinin sorumlu olduğuna dair savunmasının takas niteliğinde ödemezlik def'i olduğu, davalının ödemezlik def'i değerlendirilerek davalının yüklenici işçilerine ödediği veya ödemek zorunda kalacağı bedel göz önünde bulundurulup sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği- “Direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu ve kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Temliken tescil diye adlandırılan davalarda yüklenicinin kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca kendisine isabet eden tapu payını ya da bağımsız bölümü üçüncü kişilere temlik etmesi mümkünse de, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri uyarınca yüklenicinin ve temlik suretiyle onun alacaklarına halef olan tapu payı ya da bağımsız bölüm temlik alan üçüncü kişinin tapu payı ya da bağımsız bölüme hak kazanabilmesi için yüklenicinin, sözleşme gereği arsa sahibine karşı üstlendiği inşaat yapma edimini sözleşme ve ekleri, tasdikli proje ve ruhsatı ile imar mevzuatına uygun olarak tamamlayıp teslim etmiş olması gerektiği- Bozma sonrası mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen raporda, inşaatın % 99 oranında tamamlandığının belirtildiği ancak iskan ruhsatı alım ve eksik imalat bedellerinin hesaplanmadığı görülmüş ve mahkemece sadece imar iskan harç bedeli olan 16.623,23 TL depo ettirilmiş olup mahkemece mahallinde yeniden alanında uzman bilirkişi heyetince keşif yapılarak, eksik imalat ve iskan ruhsatının alınması için gerekli bedellerin karar tarihine en yakın tarihli rayiç değerler üzerinden belirlenmesi, belirlenen bedelin 818 sayılı BK’nın 81. maddesi uyarınca birlikte ifa kuralı gereği davalı arsa sahibine ödenmek üzere davacıya depo ettirilmesinden sonra, davacının tapu iptali ve tescil talebi bakımından davanın şimdiki gibi kabulü, depo edilmemesi halinde reddi hükmü kurulması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve protokolden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istemi- Davaya konu parsellerden ... parsel sayılı taşınmazda davacı-karşı davalı yüklenicinin hissesi bulunmadığından, mahkemece, mahallinde yeniden keşif yapılarak denetime elverişli rapor alınıp, karara en yakın tarih itibariyle bu parsel sayılı taşınmazın 10/100 hissesinin rayiç bedelinin belirlenmesi ve TBK’nın 97. maddesi uyarınca davacı-karşı davalıya göre depo ettirilmesi, depo edildikten sonra birlikte ifa kuralı gereği karar verilmesi gerektiği-
İlk derece mahkemesince "hile" hukuksal nedenine dayalı olarak karar verilmesi üzerine, istinaf başvurusu BAM tarafından esastan inceleme yapılmak suretiyle kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de, o tarihte yürürlükte olan HMK 353/1-a-6 uyarınca, dosyayı mahalline göndermediği görülen BAM'nin ilk derece mahkemesince yapılan hukuki nitelendirmeyi kabul etmiş olduğu- Davacı vekilince "açılan davanın hile hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah edildiği" anlaşıldığından, öncelikle davanın TBK 39 gereğince hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılmış ise hile hukuki nedenine göre tüm deliller değerlendirilerek "temlikin hileli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması" ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davasını tamamen ıslah eden davacının ıslah dilekçesi ekinde dosyaya ibraz ettiği beyan dilekçesindeki maddi vakıaların "inançlı işlem" hukuki sebebine ilişkin olduğu, hukuki sebebi ileri sürülen maddi vakıalar karşısında hâkimin belirleyeceği, ilk derece mahkemesince ön inceleme aşamasında yapılan hatalı hukuki nitelendirmenin bağlayıcı olmayacağı, davacının beyan dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların da inançlı işlem vakıasından öteye gitmediği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının sözleşme konusu işi süresinde bitirmemesi gerekçesiyle 1 yıl süre kamu ihalelerinden yasaklanmasına dair işlemin hukuka uygun bulunması sebebiyle davacının yasaklama işleminden kaynaklanan munzam ve manevi zarar istemlerinin de yerinde olmadığı-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca nama ifaya izin istemi- Diğer davalı yükleniciler sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmemiş olduğundan davalı bir kısım arsa sahiplerinin, nama ifa talebinde bulunan davacı diğer arsa sahiplerine karşı sözleşmeden dolayı yüklenicilerden alacaklı oldukları itirazını ileri sürebileceği- İlk derece mahkemesince; taşınmaza ilişkin bir takım eksik ve ayıplı iş bedelleri, iskan masrafları, yüklenici borçları kalem kalem hüküm fıkrasında gösterilmek suretiyle nama ifaya izin verilmiş ise de, mahkeme kararı sonucu kesinleşen, dava konusu sözleşmeye dayanan yüklenici borcu olan diğer arsa sahipleri alacağına kararda yer verilmemiş olup nama ifa suretiyle davacı arsa sahipleri tarafından yapılmasına izin verilen eksik ve ayıplı işlerin nelerden ibaret olduğu ve bunların avans niteliğindeki giderim bedeli ile iskan masrafları tutarı belirtilip, yine davalı diğer arsa sahiplerince talep edilen ve kesinleşen mahkeme ilamı ile hüküm altına alınan gecikme tazminatı, ilave metre kare bedeli vd. alacak kalemlerinin de eklenmesi yapılarak, tüm bu kalemleri karşılamak üzere satılması gereken bağımsız bölümün hükme en yakın tarih itibariyle güncel satış bedelinin hüküm fıkrasında açık ve infazı mümkün olacak şekilde tek tek belirtilip gösterilmesi, satışın ve eksiklikliklerin giderilmesinin ardından artan kısım olur ise de davalı yüklenicilere iadesine karar verilmesi gerektiği-
İnançlı işlem gereğince davacının taşınmazın iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması gerkmekte olup mahkemece alacak-borç miktarı konusunda iddia ve savunma doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadan, sadece icra dosyasında kapak hesabı yaptırılarak tespit edilen bedel yönünden depo kararı verilmek suretiyle sonuca gidilmiş olmasının hatalı olduğu- Taraflar arasındaki alacak-borç miktarı konusunda bilirkişi raporu alınması, böylece Türk Borçlar Kanunun 97. maddesi hükmü gereğince borç miktarının tespit edilmesi, ondan sonra belirlenen miktarı depo etmesi için davacıya süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
TBK 97 gereğince kendi edimini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimini ifa etmesini isteyemeyeceği, birlikte ifa kuralına göre, ... sayılı davanın kesinleşmesi halinde bu davada hüküm altına alınan, davacı arsa sahiplerinin tüm alacaklarının depo edilerek dava konusu bağımsız bölümlerin davacı yüklenici adına tesciline karar verilmesi gerekeceğinden, mahkemece diğer dosyadaki arsa sahiplerinin alacaklarının tahsil edilip edilmediği, dava konusu inşaattaki bağımsız bölümlere iskan ruhsatının alınıp alınmadığı ya da iskan masraflarının tahsil edilip edilmediği araştırılarak, arsa sahibinin masrafları karşılanmışsa şimdiki gibi davanın kabulüne, karşılanmamışsa davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki inançlı işlem hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, iddianın yazılı belge ile ispatı gerekmekte ve fakat böylesine bir belgenin bulunmadığı anlaşılmakta ise de; davacının sunmuş olduğu dekontların bu ilişki ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde gözardı edilemeyeceği, HMK’nın 202. maddesi hükmü gereğince delil başlangıcı sayılabilecek belgelerin bulunması halinde tanık dinletilmesinin mümkün olduğu- Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davasının incelenmesi, davacı, davalı hesabına yatırıldığına ilişkin dekont fotokopisinde yer alan “... çekilip yatırılan daire kredi masrafı” yazısının davalıya ait olduğunu iddia etmekle, bu dekont üzerindeki yazının davalıya ait olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, davalı tarafından temin edilen krediye ilişkin bilgilerin ve kredi taksitlerinin kim tarafından ödendiğinin, taraflar arasında yapılan para transferlerinin ilgili bankadan araştırılması, delil başlangıcı niteliğinde belge olup olmadığının değerlendirilmesi, delil başlangıcı olduğu kanaatine varılır ise, tarafların bildirdiği tüm deliller birlikte değerlendirilerek çekişme konusu taşınmazın inançlı işlem kapsamında davalıya devredildiği kanaatine varılması halinde, kredi borcunun kim tarafından ödendiği üzerinde durulmak suretiyle, bu aşamada TBK’nın 97. maddesindeki düzenleme de gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-