Bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeninden esas hakkında verdiği kararın Yargıtay tarafından bozulması hâlinde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerektiği (HMK m. 373/2)- Özel Daire tarafından dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olmasının, bölge adliye mahkemesinin HMK m. 373/3 kapsamında bozma kararına karşı direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı gibi bu yetkinin ilk derece mahkemesine devri sonucunu da doğurmayacağı- Özel Dairenin birinci bozma kararı ile bölge adliye mahkemesinin esastan verdiği hükmün araştırmaya ve incelemeye yönelik bozulmasına rağmen HMK m. 373/2'ye aykırı olarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi sonrasında ilk derece mahkemesince bozma ilâmı ile ilgili olarak HMK m. 373/3 çerçevesinde bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken anılan hükme aykırı şekilde işletilen yargılama sürecinde araştırma ve inceleme yapılarak neticede direnme adı altında verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu-
6292 s. K. m. 7'de öngörülen "bedelsiz iade", olmadığı taktirde "tazminat" istemli ve terditli olarak açılan davaların klasik tapu iptali ve tescil davaları niteliğinde olmadığı- Çekişmeli taşınmazlar yönünden bedelsiz iade koşullarının mevcut olup olmadığının değerlendirildiği bu davaların tespit davası niteliğinde olduğu ve madde metninde açıkça "bedelsiz iade" denildiğinden, artık 492 s. K. m. 16 anlamında para ile ölçülebilen bir değer esasından bahsedilemeyeceği ve bu davaların maktu harca tabî olduğunun kabulü gerektiği- "Davanın mülkiyetin el değiştirmesine dayalı tapu iptali tescil davası olup nispi harca tabî olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir...
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir...
Direnmeye esas kısa kararda ve gerekçeli kararda kanuna uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış, önceki karara atıf yapılarak sadece; “bozma ilamına karşı önceki hükümde direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar kurulmamış olduğu- Davacı vekilinin talebi üzerine duruşma açılmak suretiyle verilen ek karar ile hükmün tamamlanmasına karar verilerek hüküm kurulmuş, ek kararın asıl kararın hükmün eki sayılmasına karar verilmişse de; bozma kararı ile hayatiyetini yitiren ilk karara atıf suretiyle hüküm tesis edilemeyeceği, görünüşte olan karar ile uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmediğinden belirsizliğe neden olunduğu gibi bu tarz eksik hükümlerin icraya konulmasının da mümkün olmadığı, bir başka ifadeyle yok hükmündeki kararlara dayanarak usuli ya da maddi anlamda bir talepte bulunulamayacağı, uyulup uyulmama konusunda verilen irade açıklamalarının ara karar niteliğinde olduğu, hüküm fıkrasına geçirilmişse de "...direnilmesine..." şeklindeki ara kararın ve hakkında karar verilmemiş olan maddi hukuka ait taleplerin tamamlanması mümkün olmadığı gözetildiğinde, HMK m. 305-A'nın somut olayda uygulanamayacağı, hükmün tamamlanması yoluyla verilen nihai kararın düzeltilemeyeceği, eldeki davada usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmadığından usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmün de bulunmadığı- "Medenî usûl hukukunda taraflarca talep edilmesine veya re'sen hükme geçirilmesi gerekmesine rağmen hükümde yer alması unutulan hususa ilişkin eksikliğin giderilebilmesi için ya hükmün tamamlanması yoluna başvurmak ya kanun yolu açık ise kanun yoluna gitmek dışında kural olarak hükümdeki eksikliğin giderilmesinin mümkün olmadığı, şartları oluştuğu takdirde hak arama hürriyetinin ve hukuki dinlenilme hakkının bir uzantısı olan mahkemeye erişim hakkının zedelenmemesi, usul ekonomisi bakımından hükmün tamamlanması yolunun seçilmesinde her iki tarafın da hukuki yararının bulunduğu, somut olayda mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından kararda direnilmesine yönelik iradesini ortaya koyduğu, süresinde yapılan talep üzerine hükmü atıf yaptığı ilk kararın aynısını vermek suretiyle tamamladığı, tamamlama kararının her iki tarafa gerekçeli karar ile birlikte tebliğ edildiği, bu suretle tamamlama kararıyla da ortaya koyduğu ilk iradeye uygun karar vererek eksikliği tamamlayarak kararı infaz ve denetime elverişli hâle getirdiği, mahkemenin direnme kararı verdikten usuli müktesap hak oluştuğundan bu ara kararından dönemeyeceğinden, direndiği ilk kararın aynısını hüküm fıkrasına geçireceği, mahkemece bu hususlara riayet edildiği, yapılan tamamlamanın HMK. m. 305-A'nın konuluş amacına ve lafzına da uygun düştüğü, mahkemece ortaya konulan direnme yönündeki iradenin varlığına göre ilk hüküm fıkrasında yer alan hususların kendiliğinden direnme hükmüne geçirilmesi gerekli olduğundan somut olayda 305-A maddesinin uygulanabileceği ve işin esasının incelenmesine geçilmesi gerektiği" şeklindeki karşı görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İlk derece mahkemesi tarafından davacı vekilinin mazeretinin belgelendirilmemiş olması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasından sonra, bir başka celsenin ... günü saat 11.00'e bırakıldığı, duruşmaya da belirlenen saatten 18 dakika sonra başlandığı, davacı tarafça sunulan belgelendirilmiş bir mazeret dilekçesinin bulunmadığı ve dosyanın ikinci defa takipsiz bırakıldığı gözetildiğinde HMK m. 150 gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu- "Davacı vekili 'dosyanın duruşmasını beklerken, kendi dosyasından önce alınması gereken 9 dosya olduğu için, kendisine sıra gelmesinin vakit alacağını düşünerek ihtiyacı nedeniyle ayrıldığını ve geldiğinde de kendisinden önce alınması gereken dosyalar alınmadan kendi dosyasının alındığını' iddia ettiğinden, bu iddianın açıklığa kavuşturulması bakımından ilgili mahkemenin söz konusu tarihteki duruşma listesinin ve aynı gün duruşması yapılan dosyaların hangi saatte ve dakikada alındığına ilişkin UYAP ile oluşturulan elektronik ortam kayıtlarının incelenmesi ve mahkemenin 'davanın açılmamış sayılması' kararının usulüne uygun olup olmadığına yönelik değerlendirme yapılması gerektiği" şeklindeki görüşe itibar edilmediği-
Dava, vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir...
Şikayetçi borçlu vekilinin iki celseye katıldıktan sonra diğer celselere katılmadığı görülmüşse de mahkemece, "yargılamanın duruşmalı yapılmasına" karar verilmesi nedeniyle, duruşma günlerinin borçlu veya vekiline tebliği gerekirken bu usule uyulmadığı anlaşılmakla, borçlunun usulüne uygun olarak duruşmaya davet edildiğinden söz edilemeyeceği ve son celsede duruşmaya katılmaması nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve sonuçta davanın açılmamış sayılmasına kararı verilmesinin hatalı olduğu- İİK m.18 gereğince, taraflar duruşmaya gelmese bile işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, "davanın açılmamış" sayılması yönünde hüküm tesisinin hatalı olduğu-
7. HD. 12.12.2024 T. E: 496, K: 5649
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir...