Tapu kayıt malikleri arasında yer alamayan davacının açtığı davaya konu taşınmaza ilişkin, derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacının muhdesatın tespitine ilişkin davasının hukuki yarar yokluğu sebebi ile reddi gerektiği-
Kayden maliki olduğu 2536 ada 11 parsel sayılı taşınmaza davalının binasının taşkın olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine, yıkım sureti ile taşınmazın eski hale getirilmesine-
Dava konusu 3041 ada 6 ve 7 parsellerin imar parseli olması ve tecavüzlü kısmın imar uygulaması sonucu davacı parselinde kalması halinde davalıya ait binanın yaptığı taşkınlığın imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı belirlenmeden sonuca gidildiği- Taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, dava konusu 3041 ada 6 ve 7 parselin imar parseli olup olmadığının, imar uygulaması yapılmışsa tam olarak ne zaman yapıldığının ve imar uygulamasından önce davalı tarafın, tecavüzlü alanda, kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- 
Taşınmazın orman vasfıyla hükmen tescil ile Hazine adına kayıtlı olarak tescil edildiğinden orman parseli üzerinde meydana getirilen muhdesatlara yasallık sağlayacak şekilde tespit kararının verilemeyeceği- Tapu kaydının beyanlar hanesinde taşınmazın bir kısmının 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı yazılı bulunduğuna göre, dava konusu fındık ağaçlarının tamamının veya bir kısmının orman dışına çıkartılan sahada kalıp-kalmadığı kesin olarak belirlendikten sonra, orman olan sahada kalan muhdesat ile ilgili davanın reddi, orman dışında bulunan yani 2/B kapsamında bulunan muhdeat ile ilgili ise davanın kabulü gerektiği-
Olay, tapunun beyanlar sütununa tescile imkanı veren yasal düzenlemelerden hiçbirine uymadığından, çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespiti isteğini de kapsadığı ve bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin ise reddine karar verilmesi gerektiği-
Orman parseli üzerinde meydana getirilen muhdesatlara yasallık sağlayacak şekilde tespit kararının verilemeyeceği-
Muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı- Taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı evin, tek katlı biçerdöver garajının, tek katlı traktör garajının ve tek katlı deponun davacı tarafından meydana getirildiği sabit olduğundan muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazlara ilişkin kadastro tutanağının 30.09.1983 tarihinde kesinleştiği, temyize konu dava ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3.maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 19.11.2014 tarihinde açıldığı- Kadastro tespitinden önce taşınmaz üzerinde bulunduğu tanık beyanları, bilirkişi raporları, kadastro tutanağı ve tüm dosya kapsamıyla sabit olan dava konusu muhdesatlar yönünden davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- 
Arzın mütemmim cüz'ü (bütünleyici parçası) olan muhtesatların, zeminin mülkiyetine tabi olmaları nedeniyle (TMK. mad. 684) yıkım istekli davalarda, davanın binanın ana nüvesinin üzerinde bulunduğu taşınmazın tüm maliklerine yöneltilmesi zorunlu olduğu- Dosyada bulunan kayıt ve belgelerden, 16/05/1997 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi ile 42 parsel sayılı taşınmaz maliklerinin taşınmazı dava dışı ...’a satmayı vadettiği, 42 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı ile ilgili dava dışı kayıt malikleri tarafından 28/09/1998 tarihinde yapı ruhsatı alındığı, davalıların resmi belgelerde isimleri geçmese de taşınmazı haricen satın alıp, üzerindeki binanın kendileri tarafından yapıldığı savunmasında bulundukları, Belediye’nin 19/04/2012 tarihli yazısında, 133 ada 41-48 parsele kadar olan bölümde zeminde yapılmış olan yapıların kadastral parsel sınırına uygun yapılmadığı, parsel maliklerinin muvafakat vermeleri halinde 15 ve 16.madde gereği tevhit, ifraz ve sınır tashihi yapılabileceği, re’sen imar uygulaması yönünden inceleme yaptıklarını ancak sözkonusu parsellerin imar uygulaması sonucu oluşan parseller olduğundan 2005 tarihli uygulama imar planına göre ikinci kez DOP payı kesilemeyeceği, ayrıca müstakil parsel tapusu olan şahısların paydaş olması durumunda farklı çözümsüzlükler olabileceğinden 18 uygulaması yapılmasının mümkün olmadığının belirtildiğinden, öncelikle 42 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarının davada yer almalarının sağlanması, tecavüzlü durumun imar uygulamasıyla oluşup oluşmadığının açıklığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği- 
Dava konusu taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi amacıyla açılan davada muhdesatın tespiti davasının bekletici sorun yapılmadığı ve ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlandığı; dolayısıyla davacının başlangıçta var olan güncel hukuki yararının da ortadan kalktığı; bu durumda davacının güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemeyeceği-