Nisbi harca tabi tasarrufun iptali davalarında temyiz eden tek bir dilekçede imzası bulunan davalıların ilam harcının 1/4'ünü peşin olarak yatırması gerektiği-
İK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunduğunu-İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının 'davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerekeceği-Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
İİK'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince tasarrufun iptal edilebilmesi için gerekli olan; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borcun iptali istenen tasarrufun tarihinden önce doğmuş olması, kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve borçlu hakkında kesin ya da geçici aciz belgesi alınmış olması ön koşullarının gerçekleşmiş olmasına göre; mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında, 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunun ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı"-
Tasarrufun iptali davasında, davalı yetkili mahkemenin İstanbul olduğunu tek yetkili mahkeme olarak göstermiş olmasına rağmen, davalı borçlu davanın Bodrum veya İstanbul’da açılabileceğini belirterek ortak yetkili mahkeme olarak bir mahkeme ismi göstermediğinden ileri sürülen yetki itirazının geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne, kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının kabul edilen kısımları için, harç ve vekalet ücretinin, her bir davalı için, satın aldıkları taşınmazın belirlenen değerine göre, borç miktarı ile kıyaslanarak hangisi az ise onun değerine göre ve satın alan davalı ile zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalı şirket ortağı aleyhine yapılmış takip, gönderilmiş bir ödeme emri ve kesinleşmiş bir takip bulunmadan şirketin vergi borcu nedeniyle açılan tasarrufun iptali davasının "ön koşul yokluğundan reddine" karar vermesi gerektiği- 6183 sayılı Kanun'dan doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Davacı vekili davadan feragat ettiğinden, feragatin kesin bir hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı- Karar kesinleşinceye kadar davadan feragat edilebileceğinden feragata ilişkin bir karar verilmesi için; kararın bozularak dosyanın mahalline gönderilmesinin gerektiği-
İstihkak davasına karşılık dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının icra mahkemesinde görüleceği, davacı vekili ise bu davayı ayrı ve bağımsız olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığından, İİK'nun 97/17. maddesi anlamında karşılık dava olarak nitelemenin mümkün olmadığı, bu halde davanın İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre bağımsız olarak açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelemek sureti ile bu davanın koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
"Borçlunun kardeşi olan davalı- üçüncü kişinin yaptığı danışıklı takibin iptaline" dair açılan tasarrufun iptali davasının reddine ilişkin hükmün verildiği tarih ile taraflara tebliğ tarihi arasında on yıldan fazla süre geçmiş olup, hükmün, verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğradığı (818 s. BK. mad. 135/2)- Mahkeme, verilen hükmü kendiliğinden değiştiremeyeceğinden, ilam zamanaşımına uğramış olsa bile temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulmadıkça, mahkemenin, davayı tekrar ele alıp zamanaşımı nedeniyle reddedemeyeceği-